Cumartesi Anneleri/İnsanları, 701. haftada da Galatasaray'da olacaklarını duyurdukları toplantıda 700. hafta etkinliğini yasaklanması, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kayıp yakınlarını hedef alan açıklamalarına yanıt verdi.
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısında söz alan kayıp yakınları neden Galatasaray Meydanı'nda olduklarını, yakınlarının nasıl kaybedildiğini, hukuki süreci ve taleplerini anlattı.
Gözaltına alındıktan sonra en son 20 Şubat 1995'te en son haber alınan ve bedenine kimsesizler mezarlığında ulaşılan Rıdvan Karakoç'un ağabeyi Hasan Karakoç'un toplantıda yaptığı konuşmayı aynen yayınlıyoruz.
23 yıldır sorunumuzu dile getiriyor, haykırıyoruz. Dileğimiz taleplerimiz çok belli, çok net ve çok haklı. Bizim yakınlarımız gözaltına alındı işkence ile katledildi ve yokedildiler. Benim ağabeyim de bunlardan biriydi. Ağabeyimi ararlarken benim evime yapılan bir baskınla ben gözaltına alındım, 14 gün Gayrettepe Siyasi Şube’de gözaltında işkence gördüm. Ağabeyim hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardılar.
O geceden sonra ağabeyim eve gelmedi. Bize açık açık söylemişlerdi; “Ağabeyini bulduğumuz yerde öldüreceğiz’. ‘Biz istersek evinizin altında bomba koyar evinizi havaya uçururuz, hiçbir şekilde bizim yaptığımızı da ispat edemezsiniz’ demişlerdi. Polisler yolda görüp tehdit ediyorlardı. İşyerlerimize gelip baskı yapıyorlardı. Evimize gelip kapının önünde kadınlara çocuklara tehditler savuruyorlardı.
Biz ağabeyimin işkence edilmiş cesedini Beykoz Bozhane Köyü Dedeler Mevkiinde yolun kenarında ormanın içerisinde bulduk.
Bulduğumuzda parmak izleri alınmıştı. Bütün vücudunda çok ağır işkence izleri vardı. O işkenceler sistematik bir işkenceydi. O dönemde, her gün birkaç tane işkence vakasının televizyonlardan gazetelerden radyolardan görüyorduk. O dönemde insanlar yol ortasından, evlerinden alınıyordu işkence edilerek yolun kenarına atılıyordu, kalorifer kazanlarında yakılıyordu. Bir vahşet uygulanıyordu. O vahşeti yaşayanlardan biri de benim, benim ailem, benim ağabeyim, benim canım, benim kanım. Biz bu zulmü anlatmaya çalıştık. 23 yıldır burada oturmamızın nedeni bu.
Sizin bir hukukunuz varsa eğer, siz o hukukunuzu işletirsiniz, eğer kaybettiğiniz insanların kanun önünde cezayı gerektirecek suçları varsa siz bunları yargılarsınız, mahkemelere çıkarırsınız, suçlu bulursanız bunlara ceza verirsiniz. Bu ceza bir yıl, üç yıl, beş yıl, 1000 yıl… Ama siz bize bunu yapmadınız. Yargısız infaz ettiniz, katlettiniz, sonra kimsesizler mezarlığına defnettiniz. Bize haber vermediniz. Biz kendi imkanlarımızla bunları bulduk.
Gördük ki sizlerin içindeki üstelik üniformalı ve resmi görevli insanlar tarafından katledildiler ve yokedilmeye çalışıldılar. Biz bu zulmü gördük. Ne yapabiliriz diye düşündükten sonra bir de baktık ki çevremizde böyle birçok insan var. Birçok kayıp yakını, faili meçhul cinayet kurbanı insanlar var.
Bunlarla bir araya gelme kararı aldık, sorunumuzu birlikte dile getirelim dedik. Ondan sonra Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi fikri çıktı. O gün bugündür biz oradayız. 23 yıldır, 700 haftadır, kar kış, yağmur çamur demeden. Cop, işkence, polis köpeklerinin üzerimize salınması… hiçbir acıya, sıkıntıya, vazgeçirme tezgahına karşı pes etmeden, yorulmadan, asla vazgeçmeden 23 yıldır orada oturuyoruz.
Bizi vazgeçirmek için her türlü entrikayı çevirdiniz. Bütün dosyalarımız sizin tozlu raflarınızda duruyor. Hiçbirisinde bir arpa boyu kadar ilerleme söz konusu değil. Başvurduğumuz gibi raflarda duruyor. 23 yıldır bunu size aktarmak istedik. Varsa vicdanlarınıza seslendik. Ama siz duymadınız. Bizi dünyanın, ülkenin her tarafından duydular da bir tek yetkililer duymadı.
Bizim derdimiz bu sorunların ortadan kalkması. Faili meçhul cinayetlerin son bulmasıydı. Çok şey başardık. 1995 yılında kaybedilen insan sayısı 500’leri buluyordu, ama cumartesi eyleminden sonra kaybetme grafiği hızla düştü. Birçok insanın yaşamının devam etmesini sağladık. Biz gurur duyuyoruz kendimizle ama siz de utanç duyun.
Sizin için bu mücadeleyi yaptık. Adalet herkese lazım. Sizlere de lazım olacak bir gün.
Siz bizi susturamayacaksınız. Bizi susturmanın tek bir yolu var. Burada birkaç kayıp ailesiyiz, hepimizi alın, içişleri bakanınız kaymakamınıza, kaymakamınız Beyoğlu belediyesine talimat versin, bir kepçe getirin, Galatasaray meydanında bir çukur kazın, hepimizi gömün oraya gitsin. Bizden ancak böyle kurtulacaksınız. Bizim çocuklarımızdan, torunlarımızdan, vicdanlardan nasıl kurtulacaksınız bilmiyorum.
Ne istiyoruz? Para pul değil, makam mevki değil. Sizin olsun onların hepsi. Tek istediğimiz şey adalet. Sıkça dile getirdiğiniz ama asla zerresi olmayan hukuk, adalet. Kayıplarımızı istiyoruz.
Haklıyız. Hanife annenin evladını aldınız elinden, anneliğini aldınız, benim kardeşimi aldınız, birçoklarının kardeşlerini, babalarını aldınız. Geleceğimizi, huzurumuzu, geçmişimizi aldınız. Her şeyimizi aldınız elimizden. Adalet istiyoruz. Bunu istememiz en doğal hakkımız. Sizin de boynunuzun borcudur.
Özellikle cumhurbaşkanına sesleniyorum, bizi çağırdınız oraya. 103 yaşındaki Berfo Ana’yı yanına getirdiniz, söz verdiniz, sözünüze sahip çıkmanızı bekliyoruz. Hiç kimsenin burada kimseye alet olma gibi bir derdi yok. Tek derdimiz adalet. Bizi yok etmek yerine içinizdeki katilleri yok edin. Bizi susturmak yerine katilleri cezalandırın. Siz ancak adınızı imajınızı bu şekilde temizlersiniz. (BK)
Toplantıdaki kayıp yakınlarının konuşmalarının tam metni
Hasan Karakoç: Bizi Susturmak Yerine Katilleri Cezalandırın"
Fatma Kırbayır: Adalet İstiyoruz
Ahmet Cihan: Hükümet Kayıplarla İlgili Gerçekleri Açıklamak Zorundadır
Serpil Taşkaya: Kaybedenlerin Yargılanmasını İstiyoruz
Hanım Tosun: Mezar Taşı Gösterene Dek Eylemlerimizi Sürdüreceğiz
Ali Ocak: Kayıpların Akıbetini Sormaya Devam Edeceğiz
Hanife Yıldız: Haklı Davamızın Peşindeyiz
1995'ten beri Galatasaray meydanında mücadeleHakikat Adalet Hafıza Merkezinin verilerine göre, zorla kaybedildiği tespit edilen toplam 1352 kişi var. Bir grup kayıp yakını ve hak savunucusu “kayıplar son bulsun, akıbetleri açıklansın, sorumlular yargılansın” talebiyle 27 Mayıs 1995 cumartesi günü saat 12.00’de İstanbul, İstiklal Caddesi Galatasaray meydanında oturdu. Arada polis müdahaleleri olsa da 169 hafta kesintisiz Galatasaray Lisesi’nin önünde oturuldu. 170. haftada, 15 Ağustos 1998'de başlayan güvenlik güçlerinin saldırısı, 7 ay sürdü . Her cumartesi, yani tam 31 kez, gözaltılar yaşandı. Cumartesi Anneleri/İnsanları 13 Mart 1999'da güvenlik güçlerinin saldırıları nedeniyle belirsiz bir süre Galatasaray oturmalarına ara verdiklerini açıkladılar. Yedi aylık sürede toplam 431 kişi, birkaç saatten beş güne kadar varan sürelerde gözaltında tutuldu, dövüldü, tartaklandı, yerlerde sürüklendi, hakarete uğradı. Bu insanların hep birlikte gözaltında kaldığı süre 932 gün oldu. Toplam 84 günlük iş göremez raporu alındı. Bununla da kalmayıp haklarında, "polise mukavemet"ten, "toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına" muhalefetten davalar açıldı. Hatta, okuma yazma bilmeyen kadınlar gözaltı hücreleri duvarlarına yazı yazmaktan yargılandı. 13 Mart 1999'da süresiz ara verilen Galatasaray oturmaları 31 Ocak 2009’da yeniden başladı. |