“Nerede sivil toplum etkisizleşirse orada hak ihlalleri artıyor. Halihazırda risk altında olan grupların ihlallere maruz kalma tehlikesi şimdi daha fazla.”
Uluslararası Af Örgütü’nün “Fırtınaya Göğüs Germek / Türkiye’deki Korku İkliminde İnsan Haklarını Savunmak” başlıklı raporu, hak savunucularına yönelik ihlalleri konu alıyor.
Af Örgütü Türkiye araştırmacısı Andrew Gardner ile Af Örgütü Türkiye Şubesi Basın Koordinatörü Beril Eski’nin açıkladığı 20 sayfalık raporda ihlaller rakamlarla anlatılırken, esas olarak hak ihlaline maruz kalan hak savunucularının yaşadıkları yer alıyor.
Raporda ayrıca, Avrupa Birliği ile üye devletler ile Avrupa Konseyi başta olmak üzere uluslararası toplum ile Birleşmiş Milletler’e, “raporda yer verilen kaygıların Türkiye ile olan ikili ilişkilerde net ve kuvvetli bir biçimde dile getirilmesi” çağrısı yapıldı.
TIKLAYIN - Taner Kılıç Tahliye Edilmedi
Tutuklandığı sırada Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi’nin Yönetim Kurulu Başkanı halihazırda Onursal Başkanı olan Taner Kılıç, Haziran 2017’den beri tutuklu.
İstanbul Büyükada'da “insan hakları savunucularının korunması dijital güvenliği” konulu bir atölye çalışması için bir otelde bir araya gelen 10 insan hakları savunucusu da 5 Temmuz 2017’de otele düzenlenen polis baskınıyla gözaltına alınmış, 25 Ekim 2017’ye kadar tutuklu kalmıştı. Dava halen sürüyor.
TIKLAYIN - Büyükada İddianamesinde Hangi "Deliller" Yer Aldı?
“İhlaller artık uluslararası itibar kaybettirmiyor”
Raporu açıklamadan önce Türkiye ve dünyadaki genel duruma değinen Andrew Gardner, son birkaç yılda ABD, Filipinler, Macaristan’daki değişen yönetimlerin insan hakların karşı uyguladığı agresif politikaların yanı sıra hakları savunun devletlerin de bu duruma sessiz kaldığını söyledi.
Gardner buna örnek olarak, Macaristan’da Af Örgütü ve diğer hak savunucularının manşetlerden isim ve adresleriyle hedef gösterilip “Hainler” diye tanımlanmasını gösterdi.
Türkiye hükümetinin de zaten halihazırda varolan hak savunucularına karşı saldırıları, bu ortamda daha kolayca yaptığını söyleyen Gardner, “İhlaller artık uluslararası itibar kaybettirmiyor” diye konuştu.
“Hak savunucularının çalışmaları kısıtlandı”
“Fırtınaya Göğüs Germek” ana başlıklı raporda ihlaller üç ana başlıkta inceleniyor.
Öncelikle “keyfi gözaltı ve tutuklamalar” ile Terörle Mücadele Yasası kapsamında, hukukun istismarıyla süren davalar konu ediliyor. Ayrıca Olağanüstü Hal’in (OHAL) kullanılarak sivil toplum örgütlerinin kapatılması ve sivil topluma yönelik baskı, tehdit ve hedef göstermeler anlatılıyor.
TIKLAYIN - Önderoğlu, Korur-Fincancı ve Nesin'in Davaları Ekim'e Kaldı
Hükümete yakın medyadan veya sosyal medyadan yükselen tehdit ve hedef göstermelere de örnekler veriliyor.
TIKLAYIN - Şebnem Korur Fincancı: OHAL, Hak İhlalleri İçin Uygun Ortam Hazırladı
Gardner, “baskı ve tehditlerle korku ortamının kasıtlı olarak büyütüldüğünü” ifade ediyor.
Raporda, bu konularla ilgili şu durum değerlendirmesi yer alıyor:
“Yaygın insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir dönemde, insan hakları savunucuları dâhil olmak üzere sivil toplum aktivistlerinin hayati önem taşıyan çalışmaları, yetkililerin keyfi tutuklamalara ve kovuşturmalara başvurmaları, şiddet tehditleri ve gözdağı, örgütlerin kapatılması ve kamusal alanlardaki etkinliklerinin yasaklanması nedeniyle kısıtlanmış durumda.”
TIKLAYIN - Osman Kavala'dan Mektup Var
“OHAL sivil toplum üzerindeki baskıyı artırdı”
“Hükümete yakın medya organlarında yer alan makaleler ve sosyal medyada sivil toplum aktörlerini hedef alan karalama kampanyaları da sıklıkla tutuklama ve kovuşturmaların habercisi olmuş durumda.
TIKLAYIN - Gazeteci Murat Çelikkan Tahliye Edildi
“Bu durumun bir sonucu olarak, cinsel ve toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz kalan kadınlar ve kız çocukları, LGBTİ+’lar, mülteciler ve göçmenler gibi toplumun insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya kalmakta en fazla risk altında olan kesimleri, haklarını savunmak için mücadele ederken başvurdukları son derece önemli bir destek ve dayanışmadan mahrum bırakılıyor.
“Bu korku iklimi aynı zamanda ifade ettikleri herhangi bir görüş için hapse atılmaktan ya da saldırıya uğramaktan korkan aktivistlerin otosansür uygulamasına da neden oluyor.”
Soylu: Vurduk kilidi, gitti. Hadi bakalım açın da görelim
“Meclis ve yargısal denetimi es geçen 30’dan fazla kanun hükmünde kararname ile desteklenen olağanüstü hal uygulaması, Türkiye’de sivil toplum üzerindeki baskının artmasını, daha önce benzeri görülmemiş tutuklama ve kovuşturma dalgalarının ortaya çıkmasını ve adil yargılanma hakkının aşındırılmasını mümkün kılan bağlamı ve yasal imkânı sağlıyor.”
TIKLAYIN - Eren Keskin ve Reyhan Çapan'a Ayrı Ayrı 7,5 Yıl Hapis Cezası
Raporda, yetkililerin söylemlerine örnek olarak, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 14 Kasım 2016 tarihli şu konuşması yer alıyor: “Bağırıyorlar, çağırıyorlar. 370 dernek kapattık. Neden? Oralarda konaklayacaklar, pinekleyecekler, terör örgütüne destek sağlayacaklar, biz de onları meşru bir organ olarak göreceğiz. Vurduk kilidi, gitti. Hadi bakalım açın da görelim!”
TIKLAYIN - Yazar Nurcan Baysal "Afrin Paylaşımlarından" Gözaltında
Hükümete tavsiyeler: OHAL kaldırılmalı
“Türkiye’de 21 aydır devam eden olağanüstü hal altındaki insan hakları alanı, kitlesel gözaltılar, davalar, yıldırma ve bağımsız sivil toplumun susturulmasıyla tahrip edilmiş durumda. İnsan hakları için seslerini yükseltmeye ve mücadele etmeye devam edenler de ağır bir bedel ödüyor.”
Haklarında dava açılan ya da tutuklanan gazeteciler, avukatlar, Türk Tabipler Birliği’nden doktorlar ve hak savunucularına yer verilen raporda, Türkiye’den yetkililere şu tavsiyeler veriliyor:
* Bir suç işlendiğine dair inandırıcı kanıtlar olmaksızın terörle mücadele kanunları kapsamında tutuklanan Taner Kılıç, diğer insan hakları savunucuları ve sivil toplum aktörleri derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalı.
* İnsan hakları savunucuları ve diğer sivil toplum aktörleri, meşru insan hakları çalışmaları nedeniyle kovuşturmaya maruz kalmamalı.
* İnsan hakları savunucularına ve diğer sivil toplum aktörlerine yönelen tehdit ve yıldırmalar soruşturulmalı ve sorumlular uluslararası hukuk ve standartlarla uyumlu olarak adalet önüne çıkarılmalı.
* İnsan hakları savunucularını ve diğer sivil toplum aktörlerini karalayan ve bu kişilere karşı ayrımcılık teşkil eden dilin kullanılmasından vazgeçilmeli.
* İnsan hakları savunucularının ve diğer sivil toplum aktörlerinin çalışmaları kamu önünde kabul edilmeli ve bu kişilerce yürütülen faaliyetlerin meşruiyeti tanınmalı.
* Olağanüstü hal kaldırılmalı ve ulusal güvenliğe yönelen tehditlerle mücadele edilmesi için uygulanan meşru tedbirlerin ötesine geçen kanun hükmünde kararnameler ilga edilmeli.
* Olağanüstü hal kapsamında keyfi olarak kapatılan insan hakları örgütlerinin yeniden açılmaları ve el konulan varlıklarının iade edilmesi güvence altına alınmalı. (AS)
* “Fırtınaya Göğüs Germek” başlıklı raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
* Raporun İngilizcesine de buradan ulaşabilirsiniz.