23:55 son güncelleme
Bianet Bültene Abone Ol
facebook twitter rss youtube
  • BİANET
    1. Anasayfa
    2. Haber Listesi
    3. Yazarlar
    4. Galeriler
    5. Özel Dosyalar
  • BİAMAG
    1. Anasayfa
    2. Yazılar
    3. Yazarlar
    4. Galeriler
    5. Bia Kitaplığı
  • KURDÎ
    1. Destpêk
    2. Nûçe
    3. Nivîskar
    4. Galerî
    5. Têkilî
  • ENGLISH
    1. Homepage
    2. News-Articles
    3. Bylines
    4. Galleries
    5. About Us
  • KADIN-LGBTİ
    1. Anasayfa
    2. Haber Listesi
    3. Erkek Şiddeti-Çetele
    4. Şiddete Uğrarsanız
    5. Bağlantılar
  • ÇOCUK
    1. Anasayfa
    2. Haber Listesi
    3. Yazarlar
    4. Çocuklardan
    5. Bağlantılar

Haber Listesi

  • Bianet
  • Biamag
  • Kurdî
  • English
  • Kadın
  • Çocuk

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 5 Nisan günü meydana gelen silahlı saldırıda Dekan Yardımcısı Mikail Yalçın, Fakülte Sekreteri Fatih Özmutlu, araştırma görevlisi Yasir Armağan ile öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Serdar Çağlak hayatını yitirdi. Ölenlerin yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Ateş düştüğü yeri yakar, unutmuyorum.  

Katliamı gerçekleştiren Eğitim Fakültesi Araştırma Görevlisi Volkan Bayar alınan ifadesinde kendisiyle uğraşanların “cezasını” kestiğini ve pişman olmadığını söylemiş. 

Basında yer alan haberlere göre Bayar, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından Fakültedeki bazı akademisyenler hakkında Gülen Cemaati ile bağlantılı oldukları iddiasıyla 102 kişi hakkında ihbarlarda bulunmuş. Bu nedenle Rektörlük tarafından ihraç edilenler ve 5,5 ay tutuklu kalıp yargılanan sonra beraat edenler var…

Rektör ve Vali “polis kordonu altında” girebildiği üniversitede 6 Nisan günü yapılan cenaze töreninde Mikail Yalçın’ın ağabeyi Habil Yalçın; “Kardeşim öldürülmedi, öldürtüldü. Vicdanınızda boğulacaksınız” demiş (Cumhuriyet. 6.4.2018).

Bu sözün özü; gerçeğin dehşet verici en acımasız kahreden yüzüdür…

Bu katliamın sorumlusu kimdir, sorumluları kimlerdir? 

Bu günlere nasıl geldik? Sadece silah mıdır, bireysel silahlanma mıdır katliamların, cinayetlerin nedeni?

Şiddetin hiç payı yok mudur bu katliamda ve geride bıraktığı acılarda ve bu kan gölünde?

Ünsal Oskay, “Efendi/Köle” İlişkisi Açısından Şiddet ve Görünümleri Üzerine başlıklı yazısında şiddetin insanla olan ilişkisinden önce, doğa ile ilişkisinde görüldüğünü yazdı. İnsan önceleri kendisini doğanın bir parçası sayıyor, ihtiyacından fazla tüketmiyor ve yiyeceğinden fazla hayvan avlamıyordu. Doğa insanın akıl erdiremediği bir güçtü, insan ona yaranmak için doğa ile dost geçinme siyasetini sürdürüyordu. Ne zaman üretim süreçlerini öğrendi ve sürece müdahale etmeye başlayınca insanın doğa ile olan dostluğu bozuldu.

İlkel toplumlarda doğayı kullanarak elde edilmek istenen üstünlük şekil değiştirdi. İnsanlar savunma aracı olarak gördükleri savaşı, saldırı aracı olarak kullanmaya başladı. Diğer insan toplulukları üzerinde üstünlük sağlamak için düşman gördüğü ve savaşta tutsak aldığı insanları köle olarak kullanmaya başladı. Giderek şiddet insanların insanlar üzerinde müdahale aracına, iktidar ve üstünlük sağlayan güce dönüştü.

Savaştaki tutsakların köleliğinden sonra ekonomik ve siyasal farklılaşmalara bağlı olarak kişisel efendi/köle ilişkisi ortaya çıktı (Oskay). 

Böylece asıl kalıcı ve sürekli hale dönüşen “şiddet” ve şiddetin kullanım biçimi yeni bir dönemi başlattı, şiddet hayatlarımıza egemen oldu (Cogito. 1996. Sayı 6-7. YKY).

Efendi/köle ilişkisinde, köle kendisini yeniden özgür kılmak isteyecektir. Efendi ise buna karşı önlem alacaktır. Örneğin eski Greklerin bulduğu yöntem köleyi sürekli ellerinden ya da ayaklarından zincire vurmak ve pranga içinde tutmaktır.

Bu hali günümüze uyguladığınızda en gelişmiş yöntem ise; efendi/köle ilişkisinin kölenin gözünde meşrulaştırılmasıdır. Zaten köle özgür bir insanken esir düşmüştür ve böylece hayatı bağışlanmış gibidir. Fiziksel varlığını sürdürme olanağı elde etmesi karşılığında kendi iradesinden ve kimliğinden, efendisinin iradesi karşısında feragat etmeyi çoktan kabul etmiştir. Bu meşrulaştırma başlangıcı, kölenin içinde bulunduğu kölelik statüsünden kurtulma şansı azaldıkça yoğunlaşmaktadır. Sonunda köle, efendisinin görkemi, azameti ve gücü karşısında ona “hayranlık” bile duyabilmekte ve baskı sürdükçe, efendi/köle ilişkisini bozma şansı azaldıkça, köle, “celladına âşık olabilmektedir” (Oskay).

Kölelik kalkmıştır. Ama felsefesine uygun olarak, insanlar insanlara karşı efendi/köle ilişkisini meşrulaştırmaya bağlı hayatlar üretmeyi sürdürmektedir. Bu çabanın beslendiği temel şiddettir ve sistem şiddete dayalıdır. Geçmişte, Roma’da sıradan insanları yönetmeyi kolaylaştırmak için “ekmek ve sirk” formülü kullanılıyordu. Roma’da asayişi sağlamak için herkese mısır ve zeytinyağı dağıtılırdı. Ekmeklik mısır ununa ek olarak, arenalarda sirk gösterileri yapılırdı. Baskı altında ve korkular içinde yaşayan halk, birbirlerini kılıç, kalkan, ağ ve mızraklarla döğüşerek öldüren gladyatörleri seyrederdi.

Şiddete dayanan yönetimlerde halkın şiddetle olan garip ilişkisi yüzyıllardır sürüyor…

Osmanlı’da devlet geleneği şiddet üzerine kurulmuş bir düzenin devamına bağlanmıştı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethinin hemen ardından devlete üç kuşak boyu hizmet etmiş Çandarlı sülalesinin başveziri Halil Paşa’yı öldürmesi, tahta çıkan padişahların bütün kardeşlerini boğdurması gibi. Efendi olarak kalmak için birbirini boğazlayanlardan korkan kulların korkuları üzerine kurulu bir devlet felsefesi ne kadar eski olsa da bir o kadar yenidir. Meşruiyetini şiddete dayandırmış olarak başka biçimlerde sürdürmektedir…

Yeniden Ünsal Oskay’a dönelim: Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 19. Asır Türk Edebiyatı’nda bizde romanın ve lirik şiirin 19. Yüzyıla dek niçin ortaya çıkmadığını irdelerken ileri sürdüğü gibi, Partlardan* Bizans’a, oradan da Osmanlı’ya geçen bu devlet felsefesi sonucunda “Şark’ta bir tek kişinin özgür iradesi olmuştur: Firavunların, Sultanların, Şahların… Baştaki bu tek iradenin dışında kalanlar ise, vezir-î âzamdan en uzak yerdeki insana kadar, tek bir statü içinde, kulluk statüsü içinde yer almışlardır.” Ve gene Tanpınar’ın ileri sürdüğü gibi efendi/köle ilişkisinin bu yoğunlukta biçimlendiği Şark’ta, “Kölelik ya da kulluk yalnızca bir konum, bir durum olmakla kalmamış; ikbale giden yolun da başlangıcı olmuştur.” (Cogito. Sayfa 190)

Efendi/köle ilişkisi; Tanpınar’ın tespitiyle ikbale giden yolun başlangıcı… 

Marx’ın vurguladığı gibi sistem giderek rasyonelleşmiştir. Sistemin hem üreteci güç olarak hem de tüketici olarak istihdam ettiği insan ise irrasyonelleşmektedir. İnsanın insana yaptığı akla mantığa uygun değildir. Dahası “eblehleştirilmektedir”. Sistem karşısında güçsüzleştirilen, hayattaki olguları bir sürecin bütünlüğü içinde idrak etmekten alıkonulan insan; bilgilenme, bellek oluşturma, gerçeğin aslını irdeleme ve kavrayabilme yetilerini yitirmiştir. İnsanın eblehleşmesi gerçekler karşısındagüçsüzleştirilmesi, zihinsel gerilemesi ve geriletilmesi insanların diğer insanlar karşısında korku duymasına neden olmaktadır. Yeni sistem, insanları korkutarak yaşamaya mecbur bırakma halleridir ve bu nedenle kölelik hali meşrulaştırılmalıdır. Şiddet böylelikle yaşanan hayat tarzının dokusuna sindirilmeye çalışılmaktadır. Ve şiddet, egemen bireyin bağımlı bireye uyguladığı eski zamanların basit şiddeti değil; artık sistemin uyguladığı yeni bir şiddettir.

Şiddetin birbir türlü hali hayatımıza sindirilmeye çalışılmaktadır. 

Asılsız ihbarlarla insanların hayatlarını karart… Tutuklansınlar, yargılansınlar, aleyhlerine tanıklık et… Efendilerinin koruması ve verdiği cesaretle herkesi korkutmaya çalış… Dokunulmazlığını ihbarlarınla güçlendir, düzene uygun kafa sahibi makbul vatandaş ol… Asılsız ihbarlarınla iftira attığın insanlar savcılığa şikayet dilekçesi verince geri çevrilsin ve yaptığın muhbirlik “vatandaşlık görevi” olsun, böylece ödüllendirilmiş ol… Şikayet edenleri bizzat cezalandır… İki şarjör mermiye bakar de, sonra herkesin gözü önünde insanları katlet…

Bir üniversitede öğretim üyelerini katleden fail eğer bir “öğretim üyesi” ise, böylesi bir katliamın mekânı üniversite olursa eğer; yaratılan bu sistemden ve yeni sistemin şiddetinden sorumlu olan gerçek failler kimlerdir? Efendi/köle ilişkisinde şiddeti meşrulaştıranlar kimlerdir?     

Bu yüzden dört kişiyi katleden insanın “cezalandırdım” diyerek şiddeti bu denli meşrulaştırması ne “aklı başında olmamakla” ne de tek başına failin eblehleştirilmesiyle izah edilebilir. O nedenle katliamdan asıl kimlerin sorumlu olduğu sorgulanmalıdır. Hayata egemen şiddetten yana olanların yarattığı sistemin sorgulanması ve bu sorgulamanın kamuoyu vicdanı önünde yapılması şarttır, gereklidir. (Fİ/HK)

* Part İmparatorluğu ya da Arşaklılar, MÖ 247–MS 224 yılları arasında bugünkü Ermenistan ve Azerbaycan topraklarından başlayarak güneye doğru İran, Irak’ı ve Basra körfezi kıyılarını ve doğuya doğru Türkmenistan, Afganistan ve Pakistan’a kadar toprakları ele geçirmişti.

 

Fikret İlkiz

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. İstanbul Barosuna kayıtlı avukat. 1982-2004 yıllarında Cumhuriyet Gazetesi Avukatı ve Hukuk Danışmanı olarak çalıştı. 1997-2002 arasında ise Cumhuriyet Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü görevini yürüttü. İstanbul Barosu Dergi Yayın Kurulu üyeliği (1992-2003), Staj Eğitim Merkezi kurucusu, “AİHS ve Bireysel Başvuru” Bölüm Başkanlığı (1996-2002), Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Araştırma Uygulama Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi (2002-2005), Basın Konseyi Hukuk Danışmanlığı ve Genel Sekreter Vekilliği  (1992-1996) görevlerinde bulundu. Güncel Hukuk Dergisi’nin Genel Yayın Koordinatörü ve Mart 2016 tarihinden itibaren Sorumlu Yazı İşleri Müdürü.

Basın Konseyi ile Dayanışma Vakfı ile İnsan Hakları Kurumu Vakfı kurucu üyesi ve Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Onursal Üyesi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 1998 Basın Özgürlüğü Ödülü, Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından 2013 yılı İfade Özgürlüğü Onur Ödülü sahibi. Türk Ceza Hukuku Derneği (2009-2011) Genel Sekreteri, (2012) Başkanı görevlerinde bulundu ve halen TCHD Yönetim Kurulu üyesi olarak çalışıyor.

Parçalanmış Adalet / Türkiye'de Özel Ceza Yargısı (İstanbul. İletişim Yayınları 2011), İfade Özgürlüğü İlkeler ve Türkiye (İstanbul İletişim Yayınları 2007), Demokratik Anayasa Görüş ve Öneriler (Metis Yayınları (Nisan 2012), (BİA) “İfade Özgürlüğünün On Yılı 2001-2011” (Aralık 2012),“Türkiye’de Hukuku Yeniden Düşünmek” (İletişim 2015) adlı kitaplarda ve ayrıca Güncel Hukuk, Suç ve Ceza Dergilerinde yazıları, bianet web sitesinde ve çeşitli yayın organlarında makaleleri yayımlandı.

HUKUK GÜNDEMİ / FİKRET İLKİZ Şiddetin Sistemi ve İnsanın Eblehleştirilmesi
Bir üniversitede öğretim üyelerini katleden fail eğer bir “öğretim üyesi” ise, böylesi bir katliamın mekanı üniversite olursa eğer; yaratılan bu sistemden ve yeni sistemin şiddetinden sorumlu olan gerçek failler kimlerdir?
Fikret İlkiz İstanbul - BİA Haber Merkezi 09 Nisan 2018, Pazartesi 00:02
Haberi mail ile paylaş.
Kapat

Anahtar Sözcükler

  • Eskişehir
  • osmangazi üniversitesi
  • Eskîşehîr
  • şiddet
  • üniversitede silah

İlgili Haberler

  • OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ'NDE SİLAHLI SALDIRI Üç Akademisyen ile Fakülte Sekreteri Hayatını Kaybetti 05 Nisan 2018
    Rektör, araştırma görevlisi olduğunu belirttiği bir kişinin gerçekleştirdiği silahlı saldırıda dört kişi hayatını ...

Yazarın Önceki Yazıları

  • Kimyasal Silahların Yasaklanması 16 Nisan 2018
    Saldıran devletler “kimyasal silah” üreticisi ve stok sahipleridir, ama kimyasal silahlara karşı çıkanlar ...
  • Bütün Dünya Bir Sahnedir 02 Nisan 2018
    28 Mart 2018 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oynan oyunda kadın tiyatro sanatçıları ...
  • Gazetecileri Tutuklamanın Demokratik Meşruiyeti 26 Mart 2018
    Gazeteciler üzerinde uygulanan baskı, cezalandırma ve tutuklama tehdidi halkın haber alma hakkı üzerinde ...
  • Terbiyemizi Zorlamayın 12 Mart 2018
    Öfkelenmemiz terstir ve bir lütuf gibi verdiğiniz kararları açıklarken sözlerinizi söylemeden önce bin ...
  • Mecburi Durak, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu 05 Mart 2018
    Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu; “icrai” bir etkisi olmayan karar verme yetkisiyle kurulmuş ...

Bugün En Çok Okunanlar

  • 17 Yaşında Nobel Aldı, Pakistan’ın Başbakanı Olmak İstiyor 10 Aralık 2014
  • 10 Üniversite Bölünüyor, 5 Yeni Üniversite Kuruluyor 20 Nisan 2018
  • Ermeni Soykırımının Tanınması İçin Kanun Teklifi 20 Nisan 2018
  • 150 Kadın Sinemacı: “Sinema Yazarlarının Tacizkar Dilinden Usandık” 19 Nisan 2018
  • "Çocuklar, Anneler Öldürülüyor, Sessiz Kalmayın" Diyen Ayşe Öğretmen Hapse Girdi 20 Nisan 2018
  • BİANET
  • BİAMAG
  • KURDÎ
  • ENGLISH
  • KADIN-LGBTİ
  • ÇOCUK
YeniHayat Bilişim

Bu web sitesi IPS İletişim Vakfınca İsveç Uluslararası Kalkınma Ajansı (SIDA) desteğiyle yürütülen, "Haklar İçin Habercilik, Haberciler İçin Özgürlük" -kısa adıyla BİA3 - projesi kapsamında yayınlanmaktadır. Bu web sitesinin içeriği yalnızca IPS İletişim Vakfı'nın sorumluluğundadır ve hiçbir biçimde SIDA'nın tutumunu yansıtmamaktadır.