Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Tunceli Barosu, Seyit Rıza'nın Dersim katliamı sırasında idam edilerek öldürülmesinin 80. yıldönümü nedeniyle yazılı açıklama yayınladı.
Dersim katliamı sürecinde yaşananları özetleyen Baro, bu katliamda öldürülen, kaçırılan, yerinden edilenlerle ilgili sekiz maddelik talep listesi de paylaştı.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“İdamla sonuçlanan muhakemenin iadesi gerekir”
“Dersim 1937/38/39 Askerî Harekâtı öncesinde başta Jandarma Genel Komutanlığı, Umumî Müfettişlik ve sair olmak üzere çeşitli idarî / askerî mercilerce Dersim’e yönelik raporlar hazırlanmış ve nihayet 25 Aralık 1935 tarihli Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun çıkarılmış ve neticeten 4 Mayıs 1937 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından alınan bir karar ile Tunceli’de ‘şedit ve müessir’ bir askerî harekâtın yapılmasına karar verilmiştir.
“Müteakip zaman içinde adil bir yargılama yapılmadan Seyit Rıza 15 Kasım 1937 tarihinde Elazığ Buğday Meydanı'nda oğlu Resik Hüseyin ve diğer beş Dersim ileri geleniyle birlikte idam edildi.
“Gelinen aşamada Seyit Rıza ve diğer Dersim ileri gelenlerinin idamı ile sonuçlanan muhakemenin iadesi gerekmektedir.
“Binlerce kişi öldürüldü”
“Bilahare, askerî harekât sürecinde o tarihlerde yürürlükte bulunan başta mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri olmak üzere birçok mevzuat hükmüne aykırı olarak Tunceli’de [her yaş grubundan ve kadın / erkek ayrımı yapılmaksızın] binlerce kişi kasıtlı olarak katledilmiştir.
“Askerî Harekât sürecini takiben binlerce kişi Türkiye’nin çeşitli yerlerine sürgün edilmiş ve gönderildikleri yerlerde mecburî iskâna tabi tutulmuştur.
“Tunceli’de 1937/38/39 yıllarında birçok çocuk ailelerinin rızası hilafına cebren ailelerinden alınarak çeşitli ailelere evlatlık olarak verilmiş ve bu çocukların tamamına yakınından bir daha haber alınamamıştır.
“1937/38/39 Askerî Harekâtı süreci ve sonrasında on binlerce çocuk, kadın ve erkeğin insanlık vicdanını derin bir şekilde yaralayan hayal bile edilemeyecek kötülüklerin kurbanı olduğu tarihsel bir gerçektir.
“1937/38 yıllarında resmî görevli sıfatıyla Tunceli’de bulunan çeşitli şahısların anlatımları devlet tarafından gerçekleştirilen trajediyi açıkça ortaya koymaktadır.
“Devlet herhangi bir adım atmadı”
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 23.11.2011 tarihinde bir toplantıda yaptığı konuşmada, Dersim olaylarıyla ilgili belgeler açıklayarak şunları söyledi:
(…) Dersim’de, adım adım çerçevesi çizilmiş, bahaneleri hazırlanmış bir operasyon var. Çeşitli tarihlerde Dersim raporları hazırlanıyor... 1937, 1938 ve 1939 yıllarında Dersim’de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla, Dersim’de hareket eden her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor… Üstad Necip Fazıl, Dersim’deki facianın tarihte bir benzerinin olmadığını ifade ediyor.
“Belirtmek gerekir ki 1937/38/39 süreci ve sonrasında gerçekleştirilen eylemler için bugüne kadar devletçe herhangi bir eylem ve işlemde bulunulmamıştır.
“Bu durum insanlık vicdanını en az Dersim Askerî Harekâtı süreci ve sonrasında meydana gelenler kadar incitmiştir.”
Baronun talepleri
Tunceli Barosu, yazılı açıklamasında şu talepleri sıraladı:
* Özür dilenmesine ve özrün kamuoyuyla paylaşılması
* Dersim 1937/38/39 sürecine dair hakikatin tamamının kamuoyuyla paylaşılması
* Öldürülenlerin yakınlarının onurlarını, itibarlarını ve haklarını iade eden resmî bir açıklama yapılması
* Kayıpların nerede olduklarının araştırılması; kaçırılan çocukların ve öldürülenlerin kimliklerinin tespiti için araştırma yapılması; öldürülenlerin naaşlarının bulunması, tanımlanması ve ailelerin ve toplumların kültürel pratikleri veya mağdurların vasiyet ettiği veya ettiği varsayılan şekillerde yeniden gömülmesi için gerekli işlemlerin yapılması
* Dersim 1937/38/39 süreci ve sonrasında meydana gelen hadiselerle ilgili olarak sorumlulukların kabulü ve gerçeklerin tanınmasını içerecek şekilde kamuoyundan özür dilenmesi
* Öldürülenler için anma törenleri düzenlenmesi
* Dersim 1937/38 süreci ve sonrasında meydana gelen ihlâllerin doğru bir anlatımının uluslararası insan hakları hukuku ve uluslararası insancıl hukuk eğitimi ve çalışmalarına yönelik dokümanlara dahil edilmesi
* Söz konusu ihlâllerin bir daha tekrar edilmeyeceğine dair garanti verilmesi.
Seyit Rıza hakkında
Seyit Rıza ya da Kırmancki'deki adıyla Sey Rıza'nın kesin doğum tarihi bilinmemekte olup 1863 yılında Pulur Lirtik Köyü'nde doğduğu kabul edilir.
15 Kasım 1937’de idam edilerek öldürüldü.
75 yaşında olan ve yaşı küçültülerek idam edilen Seyit Rıza'yla beraber 58 kişi Elazığ'da kurulan İstiklal Mahkemesi'nde yargılanırlar. Sanıklara savunma hakkı verilmez.
Dersim ileri gelenleri "isyana teşvik" suçundan yargılanır, Seyit Rıza ile beraber altı kişi idam cezasına çarptırılır. Diğer sanıklarsa ömür boyu hapis cezalarına çarptırılırlar.
Seyit Rıza'nın idamı, hükmü düzenlemekle görevli İhsan Sabri Çağlayangil'in anılarında şöyle aktarılmıştır:
"Seyit Rıza, sehpaları görünce durumu anladı. 'Asacaksınız' dedi ve bana döndü: 'Sen Ankara'dan beni asmak için mi geldin?' Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyordum. Bana güldü. Savcı, namaz kılıp kılmayacağını sordu. İstemedi. Son sözünü sorduk. 'Kırk liram ve saatim var. Oğluma verirsiniz' dedi.
"Seyit Rıza'yı meydana çıkardık. Hava soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti. 'Evlâdı Kerbelayıh. Bi hatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir' dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. Çingeneyi itti. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi... Seyit Rıza asılırken ileride oğlunun da sesi geliyordu: 'Kulun kölen olam. Sığırtmacın olam. Gençliğime acıyın, öldürmeyin beni!"
Dönemin gazetelerinden TAN gazetesi, yaptıkları haberlerde Seyit Rıza ve arkadaşlarına ''Sergerde (elebaşı) ve ''Çapulcu'' sıfatlarını kullanmıştı. (EKN)