Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a ait, Redhack'in sızdırdığı mailleri haberleştirdikleri için "örgüt üyeliği", "örgüt propagandası, bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri değiştirme veya yok etme" iddiasıyla yargılanan altı gazeteci hakim karşısına çıktı.
İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava saat 12.00'de başladı. Duruşma küçük salonda yapıldığı için çok sayıda gazeteci ve sanık yakını duruşmaya alınmadı.
Ömer Çelik tahliye edildi
Mütalaasını veren savcı Arif Kaplan, tutuklu gazetecilerden Ömer Çelik için tahliye, Tunca Öğreten ve Mahir Kanaat için "suçun oluştuğuna ilişkin somut deliller olduğu" iddiasıyla tutukluluğun devamını istedi.
Verilen aranın ardından mahmeme başkanı Çelik için tahliye kararı, Öğreten ve Kanaat için tutukluluğun devamı kararı verdi.
Mahkeme, Bakan Albayrak’ın davaya katılma talebini suçtan zarar görme ihtimali göz önünde bulundurarak kabul ederken tutuksuz sanıkların adli kontrol taleplerinin ve yurtdışı yasağının kaldırılması taleplerini reddetti.
Heyet, bir sonraki duruşmada tutuklu Öğreten ve Kanaat'in cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlanmalarına hükmetti.
Davaya 6 Aralık'ta devam edilecek.
İzleyicilerin yerine çevik kuvvet oturtuldu
Duruşma salonunda, sanıkların yanında bulunan jandarmalara ek olarak, izleyicilere ayrılmış kısımdan bir sırada çevik kuvvet oturtuldu.
Tutuklu sanıklar Diken eski editörü Tunca Öğreten, kapatılan DİHA Haber Müdürü Ömer Çelik, BirGün gazetesi çalışanı Mahir Kanaat ile tutuksuz sanıklar DİHA muhabiri Metin Yoksu, Yolculuk Gazetesi Yazı İşleri Müdürü E. S. ve ETHA Haber Müdürü Derya Okatan hazır bulundu.
Öğreten, Çelik ve Kanaat 304 gündür özgürlüklerinden mahrum.
Gazetecileri tutuklayan Sulh Ceza Hakimi mahkeme başkanı
İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin başkanlığını Mustafa Çakar yapıyor. Çakar, Cumhuriyet davası tutuklularını, gazeteci Meşale Tolu'yu, Die Welt muhabiri Deniz Yücel'i ve Özgür Gündem Danışma Kurulu Üyesi Aslı Erdoğan'ı tutuklayan İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimi idi. Heyette Çakar'ın yanı sıra, üye hakim olarak Özkan Gürel ve Ümit Kartlı yer aldı.
Duruşmayı Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Ali Şeker ile Barış Yarkadaş, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Erdal Ataş, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş ve yöneticisi Mustafa Kuleli ile çok sayıda gazeteci izliyor.
Berat Albayrak'tan davaya katılma talebi
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada iddianame özetlendi. Bakan Albayrak da davaya katılma talebinde bulundu.
Mahir Kanaat avukatı Ali Deniz Ceylan, Kanaat'in iddianamede “FETÖ/PDY” üyesi olduğu iddiasına dayanak gösterilen belgelerin internetten indirildiğini, daha önce bilgisayarda bulunmadığını göstermek için duruşmada projeksiyon istedi, Ceylan “Bu tahliye talebimizin temelini oluşturuyor. Mahkeme Başkanı Çakar, talebi “gerek duyulması halinde bilirkişiden mütalaa alınır” gerekçesiyle reddetti.
İlk savunmayı tutuksuz sanıklardan Derya Okatan yaptı.
Okatan: Halkın “devlet sırlarını” öğrenmesi gerektiğini savunuyorum
Okatan savunmasına başlamadan önce 19 Ekim'de avukatlarının gözaltına alındığını hatırlattı:
“Davaya hazırlanırken birkaç gün önce avukatlarım gözaltına alındı. Bir dayanışmayla, davaya ancak son dakikada hazırlanabildik. Savunma hakkıma müdahale edildi.”
“Devlet halkın bilmesini istemediği faaliyetleri varsa devlet sırrına dönüştürür. Devlet sırları Türkiye'de halka karşı işlenen suçlardan oluşmuştur. Ben halkın bu sırları öğrenmesinden yana bir gazeteciyim” diyen Okatan, “O haberleri yaptım çünkü halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını savunuyorum. Benim kalemime yön veren Saray'ın icazeti değil, kendi vicdanımdır, sosyalist bir gazeteci olarak ezilen halklara karşı duyduğum sorumluluktur” diye konuştu.
Okatan'ın ardından E. S. savunma yaptı.
Derya Okatan: "Devlet Sırrının Bakanın Kişisel Mail Hesabında Ne İşi Vardı?"
Sargın: Gazetecilik faaliyeti yargılanıyor
Mahkeme Başkanı, iddianamede bahsi geçen Gazete Yolculuk Twitter hesabının Sargın'a ait olup olmadığını sordu, Sargın “Bana ait değil” dedi.
Sargın şöyle konuştu:
“Haziran Derneği yasal bir dernektir. Onun WhatsApp grubunda da Twitter grubunda da olmam doğaldır. 'Berat'ın kutusu açıldı' diye bir link paylaşıldığını söylüyorsunuz, kendi ağzınızla söylediniz, haber. Haber niteliği taşıdığı için tüm dünyada haber ajanslarına düştüğü durumda bunu konuşmamak abesle iştigaldir. WhatsApp grubunda benim de bunu konuşmam doğaldır. Bunu suç olarak görmüyorum, ifade özgürlüğüdür.
“Kaldı ki ben gazeteciyim. Gazetecilik faaliyetim engellenmek isteniyor. Buradaki diğer arkadaşların gazeteciliğine de kefilim.Yolculuk Gazetesi'nin haberlerine açılmış bir dava yok. İddianamedeki 'Gerilla Affetmeyecek' haberinin başlığını Yolculuk Gazetesi değil, Karayılan söylüyor. Karayılan'ı haber yapmak suç mu? Gazetecilik faaliyetimizden ötürü alındığımızı düşünüyorum.
“Kişisel telefonumda, annemin telefonumda Redhack ile görüşme vs gibi hiçbir şey çıkmadı. Twitter adresini yurtdışından bir arkadaşa teslim ettik, o kullanmıştı."
Mahkeme Başkanı Çakar “Twitter adresini niye siz açmadınız” diye sordu, Sargın “O açmak istedi, benim için de uygundu” dedi.
Yoksu: Propaganda yok, haber var
Sargın'ın ardından Metin Yoksu savunma yaptı.
“Atılan tweetlere bakıldığında bunlar ajansta yayınlanmış haberlerdir. Ben açık kaynak haberciliği yapıyorum. İddianamede “gerilla” kelimesine takılmış ve propaganda yapıldığı iddia edilmiş. Propaganda olması için övülmesi lazım ama övme yok. Kişiler kendisini nasıl tanımlıyorsa habere de öyle yansır.
“Twitter grubuna isteğim ve iradem dışımda eklendim. Eklenmemle birlikte mailler verildi. Sizin de onayınızı almadan gruba ekleyebilir, size belge gönderebilirim. Grupta yazılanları takip etmedim.”
Çelik: Savunma değil izahta bulunacağım
Yoksu'nun ardından tutuklu sanıklardan Ömer Çelik konuştu. Çelik, Kürtçe yaptığı savunmasında, şunları söyledi:
“Şüphesiz Türkçe’ye dair bir hakimiyetim var. Bu ülkede yaşadım, buradaki okullarda okudum. Anadilimizin kişiliğimizin oluşmasında ne kadar önemli olduğunu tutukluluk sürecinde daha iyi anladım. Kısa bir süre önce TDK’nin ‘anadil kimliğimiz’ sloganıyla bir kampanya başlattığını gazetelerde okudum. Bu yüzden bende eksik de olsa savunmamı eksiklerimde olsa, anadilim olan Kürtçe yapmak istiyorum. Anadilime ilişkin eksiklerimin büyük oranda maruz kaldığım asimilasyon politikaları olduğunu da belirtmek isterim.”
Suçlamaları hukuki bulmadığını belirten Çelik “Bu nedenle savunma değil izahta bulunacağım” dedi.
“Kara yatırıp işkence yaptılar”
Gözaltına alınırken polislerin “Neden bu haberleri yaptın” diyerek darp ettiği Çelik, tutuklu yargılanmalarına neden olan mesleki çalışmalarının başka bir ülkede ödüle layık görülebileceğini vurgulayarak, gözaltına alınırken uğradığı işkenceyi şöyle anlattı:
“Evime gelen polisler, çaldıkları kapıyı açmam ile birlikte üzerime çullandı ve iki saat boyunca işkence uyguladı. O kadar fütursuzlardı ki, Aralık ayında balkondaki kar suyuna yatırıp işkencelerini burada sürdürdüler. Maruz kaldığım bu işkence sonrasında ne için gözaltına alındığıma dair tek bir kelime dahi söylenmeden Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne götürüldüm. Bir gün sonra da yine hiçbir şey söylenmeden İstanbul’a getirildim. Ne için gözaltına alındığımı ancak 24 gün sonra çıkarıldığım sorguda öğrenebildim Aslına bakarsanız bugün karşınızda bile bulunmayabilirdim. Çünkü evimde polislerce infaz edilebilirdim. Bana işkence uygulayan polisler, başucumda uzun süre beni öldürüp öldürmeme konusunda birbiriyle tartıştı çünkü. Avukatım dosya içeriğine koyduğu sağlık raporuna aylardır ulaşamamaktadır. Bu yüzden suç duyurusunda bile bulunamıyorum.”
Mahkeme Başkanı Çakar “Konu dışına çıkmayalım” diye Çelik'in savunmasına müdahale etti.
Suçlama konusu edilen Albayrak'ın e-postalarının nasıl ele geçirildiğini bilmediğini söyleyen Çelik, şunları söyledi:
“İncelediğim kimi e-postaların içeriğinde hukuksuz ve Bakan beyin görevi ile bağdaşmayan ilişkilere tanık olduktan sonra bunları haberleştirdim. Bu konuda da hiç kimseden talimat almadım. Bakan beyin kişiliğine ya da özel yaşamına ilişkin hiçbir bilgiyi haberleştirmedim, yaymadım. Haber konusu yaptığım şeyler, görev sınırlarını aşan ilişkilerdi. Sayın savcı ise iddianamede bu kirli ilişkileri 'stratejik faaliyetler' olarak tanımlıyor. Tuhaf olan da bu. DAİŞ ile petrol pazarlığı yapmak hangi stratejik faaliyetin kapsamında merak ediyorum. Yine savcı bey e-postalarda yer alan kimi bilgilerin manipüle edildiğini ileri sürmekte. Fakat bu e-postalar bugüne kadar ne Bakan Bey ne de ilgili diğer isimlerce yalanlanmadı.”
Ömer Çelik: "Kralın Çıplak Olduğunu Görmeyelim mi, Yazmayalım mı, Söylemeyelim mi?"
Kanaat: Suçlamaları Sabah'tan öğrendik
Çelik'in ardından Mahir Kanaat savunma yaptı.
"Gözaltına alındığımda bana “delil toplama aşamasındayız, delilleri toplayınca ifadenizi alacağız” dedi. 24 gün boyunca bize dosyayla ilgili “gizlilik kararı” var dendi, 24 gün boyunca bize yöneltilen suçlamaları Sabah gazetesinden öğrendik. Bize uygulanan “gizlilik” Sabah gazetesine yoktu.
"Redhack, bahsi geçen sohbet grubunu kendilerinin kurduğunu, ve gazetecileri kendilerinin davet ettiğini açıkladı. Grubu ben kurmadım, ben dahil edildim, bahsi geçen mailleri bulundurmadım, haber yapmadım. Nasıl algı oluşturabilirim?"
Kanaat "10 aydır suçsuz yere, hiçbir delil olmadan cezaevinde tutuluyorum. Bu sürede oğlum oldu ama kucağıma alamadım çünkü oğlum beni tanımıyor. Bu süreçte ailemin yanında yer alamadım. Kızım 7 yaşında ve bana çok bağlı" diyerek tahliyesini istedi.
Mahir Kanaat: "Bize Yapılan Suçlamaları Sabah Gazetesi'nden Öğrendik" "
Öğreten: Cüzdanı çalan değil, hırsızlığı yazan yargılanıyor
Duruşmada en son savunmayı tutuklulardan Tunca Öğreten yaptı.
"Evde MLKP, Emniyet'te DHKP-C, savcıda Redhack, mahkemede FETÖ örgütüne üye olduğumu söylediler" diyen Öğreten, tutuklanma talebiyle sevk edildiği mahkemede "Böyle adamın örgütten kovulması lazım dedim, hakim güldü ama sonra tutukladı" dedi.
Redhack'in Albayrak'ın mailleri nasıl hacklediğini haberleştirdiği için yargılandığını söyleyen Öğreten "Cüzdanı çalan değil, hırsızlığı yazan yargılanıyor" dedi ve ekledi:
"İddianame, Twitter'daki bazı hesapları takip etmem, onların da beni takip etmesi onlarla bağlantılı olduğumun delili olarak gösterilmiş. Ben sol örgütleri de IŞİD hesaplarını da takip ediyorum. Bu durumda Selefi Marksist miyim? Kaleme aldığım haber Albayrak'ın özel hayatıyla ilgili değil, bir şirketle ilgili. O Twitter grubundan eklendikten iki gün sonra ayrıldım.
"Kamuoyunun yararına olan her bilgi ve belge dünyanın her yerinde haberleştirilir. Ne haber yaptığı için, ne de haberi teyit etmek için izlediği yol nedeniyle tutuklanır. Ben izlediğim yol nedeniyle tutuklandım.
"Wikileaks'i bilir misiniz? Devletlerin sırlarını açıklar ve yedi milyar insan görür. Bu belgeler orada. 7 milyar kişi bunu görüyor. Bu “sır” mı? 7 milyar insan biliyor."
Öğreten, tahliye istedi.
* Yolculuk Gazetesi Yazıişleri Sorumlusu E.S.'nin ismi talebi üzerine sansürlenmiştir.
(EA)