Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) başlattığı Ankara'dan İstanbul'a devam eden "Adalet Yürüyüşü" sekizinci gününde.
Yürüyüşe destek verenler arasında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Ankara Üniversitesi’nden ihraç edilen Barış İçin Akademisyenler bildirisi imzacısı akademisyenler de var.
15 Haziran’da Ankara Güvenpark’tan başlayan yürüyüşe akademisyenler 30 kişilik grup halinde katılarak 12 kilometre yürümüşler. Bugün kaldıkları yerden devam ediyorlar.
Akademisyenlerden Dr. Cenk Yiğiter’e, Prof. Dr. Necla Kurul’a, Prof. Dr. Funda Başaran’a ve Umut Balaban’a CHP’nin çağrısıyla başlayan yürüyüşe neden katıldıklarını ve yürüyüşte varmak istedikleri noktayı sorduk.
Yiğiter: Bu yürüyüş Kılıçdaroğlu’dan fazlası
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde doktor olarak görev yaparken KHK ile ihraç edilen Cenk Yiğiter, yürüyüşe tutuklu tüm milletvekilleri, gazeteciler, KHK’larla ihraç edilmiş tüm mağdurlar için ve Türkiye’nin içine sürüklendiği anayasasızlaştırma ve faşizm sürecine karşı adalet talebi üzerinden bir itiraz geliştirmek için katıldığını söyledi:
“İlk baştan beri bu sürecin içinde olmamız gerektiğini düşündük. Bu yüzden Güvenpark’ta başlayıp 12 kilometre boyunca yürüyüşe eşlik ettik. Bu yürüyüşü CHP başlattı ama artık bunu aştı ve çok daha geniş toplumsal kesimlere yayılarak tarihsel sembolik bir eylem halini aldı.
“Biz sosyalist, barıştan, demokrasiden yana akademisyenler olarak ihraç edildik. Dolayısıyla bu toplumdaki adalet, eşitlik, barış talepleri bizim zaten bu mesleğin içindeki konumlanışımızı tarifleyen ve belirleyen çizgilerde. Keza bizim ihracımızın gerekçesi olan ‘barış bildirisi’ de özünde Kürt coğrafyasındaki ağır insan hakları ihlalleri karşısında bir barış ve adalet talebiydi.
“Maltepe’ye vardıktan sonra ne olacağını önümüzdeki günler belirleyecek ama benim açımdan bu yürüyüş Kılıçdaroğlu’ndan fazla bir şey. Maltepe’de bunu sona erdirebilir ya da daha ileri gitmeye karar verebilir.
“Ama ben bu yürüyüşe sadece Berberoğlu için değil tutuklu tüm milletvekilleri, gazeteciler, KHK’larla ihraç edilmiş tüm mağdurlar için ve Türkiye’nin içine sürüklendiği anayasasızlaştırma ve faşizm sürecine karşı adalet talebi üzerinden bir itiraz geliştirmek için katılıyorum. Dolayısıyla bu yürüyüşün anlamı ve nereye varacağı katılanların iradesiyle belirginleşecektir diye düşünüyorum.”
Kurul: CHP hiç bu kadar sivil bir hareket içinde olmamıştı
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Necla Kurul ise CHP’nin tarihi boyunca böylesi bir sivil eylem içinde olmadığına dikkat çekiyor:
“Biz bir anayasa değişikliği kampanyasından yeni çıktık. Yüzde 50’nin üzerinde ‘hayır’ çıkmasına rağmen ‘evet’ meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
“Bu süreç içerisinde yan yana gelemeyen kesimlerden bir hayır bloku oluştu. Ne kadar eleştirsek de bu bileşenin öncüsü CHP. CHP tarihinde hiç bu kadar sivil bir hareket içinde olmadı. Sokakta adaleti arama konusunda bu bakımdan bir değeri olduğunu düşünüyorum.
“Şu an sadece demokratik haklarımızı kullanıyoruz. ‘Ben başlıyorum siz de gelin’ nazik bir çağrıydı. Yargının tarafsız ve bağımsızlığına dair kuşkularımız çok fazlayken bu çağrı bizi topladı. Her birimizin bir yeri acıyor bu ülkede. O yüzden bir demokrasi emek cephesi olması gerekiyor.
“Kamusal alanda olan bir figürün hukuk kalmadı diyerek yola koyulmuş olması hayır ve demokrasi blokunu büyütmek açısından önemli. Bu tür eylemler öğretir ve geliştirir. Türkiye’de demokrasinin bir nebze daha gelişmesi açısından sokak özgürce taleplerin dillendirilebileceği bir alandır. Sokak burjuva demokrasinin oyunu değil herkesin alanıdır. Bu bakımdan bu eylem benim açımdan önemlidir.
“Geliştirici eleştiriyi yaparak ben bu eyleme katıldım. 100 bin üzerindeki kamun emekçisinin KHK’larla atılması benim de sebebimdi. Emekli olmaya zorlandım. Sivil ölüme mahkum edildiğimiz bir ortamda amacımız kendi sesimizi ve sözümüzü burada büyütebilmek. Bizim seslenişimiz kamuoyu vicdanına.”
Başaran: Neredeyse tüm toplumsal kesimler burada
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Funda Başaran yürüyüşü kimin başlattığının bir öneminin olmadığını belirterek, toplumun neredeyse tüm kesimlerinin yürüyüşe destek verdiğini belirtiyor.
“Burada önemli olan adalet talebinin kendisi. Bizim KHK’lara kovulmamıza neden olan bildirinin kendisi adalet talep eden bir bildiriydi Kürt coğrafyası için. Biz de bunun için buradayız.
“Bu taleple kimin yürüyüşe geçtiğinin bir önemi yok. Toplumun neredeyse tüm kesimlerinden insanlar ortak bir taleple buradalar.
“Kurumsal yapıların kurumsal kararları çerçevesinde başka bir yerlere dönmeleri mümkün. Ancak böyle güçlü bir taleple ve güçlü bir şekilde karşılık bulması önemli. Bunun bende yarattığı umutla buradayım.
Balaban: Farklı kesimlerin aradığı fırsatı ortaya çıkardı
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Utku Balaban CHP öncülüğünde başlayan bu eyleminfarklı sorunlardan mustarip olsalar da OHAL sürecine tepki duyan kesimlerin aradığı fırsatı ortaya çıkardığı görüşünde.
“Siyasette bir sıkışmışlık söz konusu. Bilhassa Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinin bir seneyi aşması bu süreçten etkilenen farklı kesimlerin bir araya gelmesi için ortak bir payda sağladı. CHP bu paydayı görünür hale getirebilecek siyasi faillerden bir tanesi.
“Dolayısıyla CHP’nin öncülüğünde gerçekleşen bu eylem aslında farklı sorunlardan mustarip olsalar da OHAL sürecine tepki duyan kesimlerin aradığı fırsatı ortaya çıkardı.
“Katıldığım süreç içerisinde eylemi organize edenlerin maksadının belli bir hedefe ulaşmak değil bir süreci tetiklemek olduğu kanaatine vardım. Dolayısıyla tutuklu milletvekilinin salıverilip verilmemesinden bağımsız şekilde bu sürecin devam edeceğini öngörüyor ve umut ediyorum.
“Bu bağlamda OHAL sürecinden etkilenen toplumun dinamik kesimlerinin bu protestoya dahlinin tetiklenmek istenen siyasi sürecin daha uzun süre canlı tutma ihtimalini önemsiyorum.” (TP/EKN)