İşine geri iade talebiyle açlık grevinin 76. Günündeyken tutuklanan akademisyen Nuriye Gülmen, hapishanede tuttuğu günlükten yeni bir bölüm bugün yayınlandı.
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan Gülmen’in 30 Mayıs tarihli açlık grevinin 83. Günündeki mektubu arkadaşlarının kullandığı sosyal medya hesabından paylaşıldı.
Gülmen mektubunda hapishanedeki kütüphaneyi, hakkında açılan soruşturmaları, sağlık durumunu aktardı. 211 gün önce eyleme başladığı Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı’nın Semih Özakça ile birlikte gözaltına alındıkları 23 Mayıs’tan beri polis bariyerleri ile kapalı olmasından söz etti.
Nuriye'den günlük var! 'Hiç bir duvarın, hiçbir parmaklığın önünde duramayacağı kadar dirençli,umutlu selamlar...' Nuriye pic.twitter.com/flzUbNe7F3
— Nuriye Gülmen (@NuriyeGulmen) 6 Haziran 2017
“Kütüphane beklentimin üzerinde”
Gülmen’in mektubundan öne çıkan ifadeler şöyle:
“[…]Hapishane kütüphanesindeki kitap yelpazesini epey ilginç buldum… en azından benim beklentimin üzerinde, diyelim. Kısa süreli bir kapatılma için iyi bir kütüphane[…]”
“Kas yorgunluğu”
“[…]Sabah uyandığımda olağandışı bir kas yorgunluğu vardı bacaklarımda. İki kez görüşe çıktıktan sonra tüm enerjim tükendi. Üçüncü görüşte tekerlekli sandalye istedim ama refakatçim yani hücre arkadaşım Seval’in benimle gelmesine izin vermediler. Yürümek zorunda kaldım. Dördüncüde de öyle.”
“İki soruşturma”
“[…]Öğleden sonra iki adet soruşturma evrakı geldi. Biri açlık grevinde olduğum gerekçesiyle başlatılmış[…] Açlık grevinde olduğum için savunmamı istiyorlarmış. Onlar da ‘açlık grevine hapishanede devam etmek gibi özel bir talebim olmadığını söyleyeceğim. Çok rahatsızlarsa tutuklanmamız yönünde talimat verenlere dertlerini anlatabilirler[…]
“İkinci soruşturma ise görüşe gidip gelirken attığım sloganlarla ilgili. Hapishaneye atıldık diye ‘İşimizi geri istiyoruz’ diyemeyecek miyiz yani? Vallahi hiç eksik kalmıyorum. Eylem saatlerinde –Anıtın önünde slogan attığımız saatlerde- havalandırmada atıyoruz sloganlarımızı. Semih’le de sözleştik. […]”
“Anıt hala gözaltında”
“Anıt hala gözaltında. Gözümün nuru anıt. Evimiz. Canım Acun’um, canım Veli Abi. Haberlerinizi her gün gazetelerden ve avukatlarımız aracılığıyla takip ediyoruz. […]
“Anıt demişken, aklıma takılan bir soruyu sormak istiyorum. Kime sorsam? Süleyman Soylu? Bekir Bozdağ? Binali Yıldırım? Hepsine soruyorum:
“Biz DHKP-C’li olduğumuz için tutuklandık. Peki anıt? O da mı örgüt üyesiymiş, yoksa yardım yataklıktan mı suçlanıyor? Örgüt üyesi oldukları her hallerinden belli olan kişilerin eylemine ev sahipliği yapmak? Bence bu şahane oldu. Bi2 deneyin derim, size yakışır bir iddia.
“Kritik mesele zorla müdahale”
“[…]Sularımı, şekerimi, tuzumu, B-1’imi alıyorum. Burada pek eğlenceli şeker yok. O yüzden toz şeker alıyorum daha çok. […]
“Her sabah hapishanenin hekimi tansiyon ve nabız ölçümü için geliyor. Dün sabah Kardiyolojiye sevk yazmak istedi. Kendi hekimlerim dışında kimseye muayene olmayacağımı söyledim.
“[…] Açlık grevimiz Ankara Tabip Odasına bağlı hekimler tarafından en başından beri takip ediliyor. […] Bizim hekimlerimiz hala onlar. Danışmak istediğimiz bir şey olduğunda uzaktan da olsa onlara başvuruyoruz.
“[…]Tabii burada kritik mesele zorla müdahale. Bu konuda güvenmediğimiz kimsenin hekimimiz olmasına müsaade etmeyiz.
“Hapishanede çalışan hekimler ise bu konuda çok net. Buraya getirildiğimiz ilk gün, kampusun içinde bulunan hastaneden gelen bir heyet, bilincimi kaybettiğim durumda zorla müdahale edeceklerini açıkladılar.”
"Savcı hücreme geldi"
“Hapishane savcısı açlık grevini bırakmam yönünde telkinde bulunmak için gelmiş. Bildiğiniz, savcı hücreme geldi. Yanında iki müdür, gardiyanlar vardı. 20 dakika kadar kaldılar. Savcı uzun uzun yaşamımın ne kadar kıymetli olduğunu anlattı. İşime geri dönmek için B planına geçmemi tavsiye etti. Beni ikna etmek için tekrar geleceğini söyledi.
“Açlık grevini bırakmayı düşünmediğimi, bunları tekrar tekrar konuşmanın beni yoracağını söyledim. Beni yormak istemeyeceğini söyleyerek ayrıldı.”