Kanal D’de yayınlanan Beyaz Show programına telefon bağlanarak “Çocuklar öldürülmesin” dediği için yargılanan öğretmen Ayşe Çelik, Çelik’e destek için aynı açıklamayı yapan 38 kişi ve yapım sorumlularının yargılandığı davanın üçüncü duruşması görüldü.
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemes’inde görülen duruşmada, savcı esas hakkındaki mütalaasını verdi. Savcı, Çelik’in programda söylediği sözlerin “terör örgütü propagandası” olduğu iddiasıyla Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2 maddesince cezalandırılmasını istedi.
bianet’e konuşan dava sanıklardan avukat Bahri Bayram Belen, öncelikle kendisinin de aralarında bulunduğu sanıklar için beraat mütalaasının istendiğini söyledi.
Program yapım ekibinin teknik sorumluları hakkında da beraat istendiğini belirten Belen, Ayşe Çelik’in televizyon programında söylediği sözlerin suç teşkil etmediğini vurguladı.
Yurdatapan: Kanunun eşitlik ilkesine aykırı
bianet'e konuşan sanıklardan Şanar Yurdatapan, kendilerine beraat istenip Çelik'e ceza istenmesine tepki gösterdi. Yurdatapan şöyle konuştu:
"Böyle şey olamaz. Savcı, buradaki sanıkların 'Bu sözlerin suç olduğuna inanmıyorum' demesi üzerine 'kasıt yok' gerekçesiyle beraat istedi. Ama buradaki herkes kendini ihbar ettiği için sanık. Bu kanunun eşitlik ilkesine aykırı.
Davaya 26 Nisan’da devam edilecek.
Ne olmuştu?
Çelik, 8 Ocak 2016 Cuma akşamı Kanal D’de yayımlanan, Beyazıt Öztürk’ ün sunduğu Beyaz Show adlı eğlence programına Diyarbakır’dan telefonla katılan öğretmen Ayşe Çelik, Kürt illerinde yaşananlara dikkat çekmek adına söyledikleri nedeniyle, hakkında "terör örgütü propagandası" suçlamasıyla soruşturma açılmıştı.
Barış talebinin suç olmadığını savunan, yazar, sanatçı, akademisyen ve aydınlardan oluşan bir grup sivil itaatsiz de "Ayşe Öğretmen'in sözleri suçsa, biz de bu suça ortak oluyoruz" diyerek kendilerini ihbar etmişlerdi.
Kendilerini ihbar edenler
Ahmet Dindar, Ayşe Erzan Silier, Ayşegül (Akış) Devecioğlu, Ayşegül İyidoğan, Bayram Bahri Belen, Dilek Gökçin, Ercan İpekçi, Ergin Cinmen, Ferhat Tunç, Gençay Gürsoy, Gülseren Onanç, Gülşen Denizhan, Gürhan Ertür, Gürkan Develi, Halim Bulutoğlu, İbrahim Akın, İbrahim Sinemillioğlu, Kemal Özgül, Mahmut Konuk, Mehmet Tursun, Mevlüt Ülgen, Murat Çelikkan, Nazmiye Özen, Nergiz Ovacık, Neşe Yaşın, Nil Özsoy Dindar, Orhan Alkaya, Orhan Silier, Oya Baydar, Perihan Pulat, Pınar Önen, Şanar Yurdatapan, Sibel Özbudun Demirer, Süleyman Eryılmaz, Temel Demirer, Türkcan Baykal, Üner Eyüboğlu ve Vecdi Sayar.
Dava 23 Eylül'de başladı
Ayşe Çelik, kanal sorumlusu ve sivil itaatsizlere açılan dava 23 Eylül'de başlamış, Çelik sözlerinin arkasında durduğunu, barış istemenin suç olamayacağını savunmuştu.
Çelik’e destek oldukları için yargılananlar da savunmalarında sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü Kürt illerinde yaşananlara dair tanıklıklarını aktararak, barış isteklerini yinelemişlerdi.
Programda ne konuşuldu? |
Ayşe Çelik.: Ülkenin doğusunda güneydoğusunda neler olup bittiğinin farkında mısınız? Burada doğmamış çocuklar, anneler, insanlar öldürülüyor. Sanatçı olarak insan olarak bir şekilde siz de yaşananlara sessiz kalmamalısınız ve bir şekilde dur demelisiniz. Ayrıca bir şey daha söylemek istiyorum. Ölen çocuklara sevinen zavallı insanlar var. Ben bu insanlara, daha doğrusu biz bu insanlara hiçbir şey söyleyemiyoruz, yazıklar olsun demekten başka. Beyazıt Öztürk.: Doğru. A. Ç.: Bir şey daha söylemek istiyorum, kusura bakmayın. Ben öğretmenim öğrencileri terk eden öğretmenlere seslenmek istiyorum. Bir daha oralara nasıl dönecekleri o güzel masum tertemiz yürekli çocukların yüzüne, gözlerinin içine nasıl bakacaklar. Ben konuşamıyorum. Gerçekten. Burada yaşananlar ekranlarda medyada her şey çok farklı aktarılıyor. Yani gerçekten konuşamıyorum, sessiz kalmayın. İnsan olarak biraz daha hassasiyetle yaklaşın. Görün duyun artık bize el verin. Yazık insanlar ölmesin. Çocuklar ölmesin. Anneler ağlamasın. Söyleyeceklerim bu kadar. Çok teşekkür ederim. B. Ö.: Ayşe hanım… Bir alkış alalım öncelikle Ayşe hanıma. A. Ç.: Aslında çok şey söylemek istiyorum. Duygu yoğunluğundan dolayı hiçbir şey söyleyemiyorum. B. Ö.: Pardon duyamıyorum, pardon. A. Ç.: Siz de fark ediyorsunuz sesim titriyor. B. Ö.: Farkınayız, evet. A. Ç.: Bomba seslerinden, kurşun seslerinden… insanlar susuzlukla, açlıkla mücadele ediyor. özellikle bebekler çocuklar. Lütfen siz de ziyade olun sessiz kalmayın lütfen. B. Ö.: Çok çok teşekkür ediyoruz Ayşe hanım. Öncelikle… A. Ç.: Ben çok teşekkür ederim beni bağladığınız için. B. Ö.: Rica ederiz rica ederiz ne demek. A. Ç.: Bir nebze de olsa sesimizi buradan duyurabildiysek ne mutlu bize. B. Ö.: Çok iyi yaptınız çok teşekkür ediyoruz. Hassasiyetiniz için de ayrıca size çok teşekkür ediyoruz gerçekten de elimizden geldiğince de duyurabildiğimiz yerlerden biz de elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz. Emin olun. Ama bu söyledikleriniz bir kere daha bize ders oldu. Daha da fazla yapmaya gayret edeceğiz. Buradan oradaki herkese selam olsun. İnşallah en kısa zamanda bütün o söylediğiniz barış dilekleri bizim için de geçerli. Biz de diliyoruz. En kısa zamanda bütün bunlar çözülsün istiyoruz. Çok teşekkür ederiz Ayşe hanım. Sağ olun. A. Ç.: Ben teşekkür ederim. B. Ö.: Elinize yüreğinize sağlık. Teşekkür ederiz. Evet devam edelim. Kaldığımız yerden. Ama gerçekten Ayşe hanıma çok çok teşekkür ediyoruz sağ olsun. Ama bütün bunların bir şekilde konuşuluyor olması da lazım. Yeri zamanı neresi olursa olsun bazı şeylerin dile getiriliyor olması lazım. Bugün Ayşe hanım yarın başka birisi başka bir yerlerde başka programlarda sesinin titremesi bile bence, bence bir alkışı daha hak ediyor bence. |
(NÖ/EA)