İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, 2016’Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2016 Yılı İnsan Hakları İhlalleri Raporu’nu açıkladı.
Diyarbakır’da dün düzenlenen basın toplantısıyla açıklanan raporda, siyasetçilerin tutuklanması, belediyelere kayyum atanması, sivil ölümler, işkence ve kötü muamele, toplanma ve gösteri hakkı ile ifade özgürlüğüne yönelik müdahalelerden bahsedildi.
2016’da hak ihlalleri ve OHAL
İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, basın açıklamasında Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında yaşananlara dikkat çekti:
Anayasa değişikliği
“Meclis’te tartışmalı bir şekilde görüşülen ve referanduma gitmesi kararlaştırılan Anayasa değişikliği teklifi, Türkiye siyasetinin gündeminde ilk sıralarda ve tartışmalı bir şekilde ele alınmaya devam ediliyor.
“Türkiye’nin idari yapısına ilişkin değişiklikler içeren ve 18 maddeden oluşan bu anayasa değişikliği paketi, toplumsal bir uzlaşmanın sonucu olarak açığa çıkmadığı gibi, açıkça ifade etmek isteriz ki, Türkiye’nin demokratikleşme ve barışçıl bir toplum oluşturma çabalarına hizmet etmiyor.
“Hiç kuşkusuz ki sivil, demokratik ve çoğulcu bir anayasa, yükselen toplumsal bir talep olarak karşımızda duruyor.
“Etnik köken, dil, din, kültür ve farklılıkların gözardı edilmediği, farklı toplumsal kesimlerin ortak taleplerinin yer aldığı, düşünce ve ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı yeni bir anayasa çalışması vakit kaybetmeksizin başlatılmalı. Bu süreçte, sivil toplum kuruluşlarının desteği alınmalı.”
Çatışma ortamı
“Temmuz 2015’ten bu yana Türkiye ve bölgeyi kasıp kavuran şiddetli çatışmaların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Asker, polis, örgüt militanı ve sivillerin gün aşırı yaşamını yitirdiği bu süreçte, 90’lı yıllarda çokça tanıklık ettiğimiz ağır insan hakları ihlalleri de farklı boyutlarda yeniden toplumun gündemine girdi.
“Bu çatışmalı ortamının sürdürülmesinin ülkenin geleceğine ve toplumun demokratikleşmesi önündeki engellerin kaldırılmasına hiçbir katkı sunmayacağı gibi, belki de telafisi güç tahrip edici etkiler oluşturacak.
“Ülkenin acil olarak toplumsal barış ve huzur ortamına ihtiyacı var. Bu nedenle de çatışma ortamını sona erdirecek şekilde müzakere koşullarının sağlanması amacıyla çatışmasızlığa geri dönülmeli.”
Olağanüstü hal
“Bölgede insan hakları ihlalleri, 2016 yılında da, yaşanan çatışmalı ortam ve aylardır devam eden OHAL uygulamaları nedeniyle sistematik bir şekilde ve artış göstererek devam ediyor.
“Sivil yargısız infazlar, işkence ve kötü muamele, toplanma ve gösteri hakkına yönelik müdahaleler, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, kadına ve çocuklara yönelik şiddet, ekonomik ve sosyal haklardaki kayıplar gibi pek çok değişik ve kategorik konularda ihlaller açığa çıktı.
“15 Temmuz’da gerçekleşen darbe teşebbüsü ardından ilan edilen ve halen devam eden OHAL uygulamaları, hükümet politikalarına eleştirel yaklaşan veya barış savunuculuğu yapan toplumsal muhalif kesimleri hedef aldı.
“OHAL kapsamında yayınlanan KHK’lerle, pek çok toplumsal kesim ağır hak ihlallerine ve mağduriyetlere maruz bırakıldı.
“Sendikal faaliyetlerde bulunan binlerce kamu çalışanı, somut hiçbir delil bulunmamasına rağmen önceden fişlenerek ve ‘terör faaliyetlerine destek olmak’ ile suçlanarak açığa alındı, kimileri gözaltına alınıp tutuklandı.
“Üniversitelerde görev yapan akademisyenler ve yüzlerce kamu çalışanı ise, hiçbir soruşturmaya gerek duyulmaksızın haksız bir şekilde ihraç edildi.
Tutuklu siyasetçiler, kayyum
“Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanlarının da aralarında bulunduğu 11 HDP’li parlamenter, Türkiye’nin değişik cezaevlerinde tutuklu. Tutuklamalar haksız ve politik nedenlere bağlı olarak gerçekleşti.
“KHK ile hayata geçirilen bir başka anti-demokratik uygulama da, kayyum atamaları.
“Halk iradesi ve tercihi ile işbaşına getirilen belediye yönetimlerine kayyum atanarak, milletvekillerinin tutuklanması durumunda da olduğu gibi, seçmen iradesi yok sayıldı.
“2016’da yaklaşık 50 DBP’li belediyeye kayyum atanırken, onlarca belediye başkanı ve meclis üyesi tutuklandı. Kimi belediye başkanları hakkında ise soruşturmalar ve onlarca yıl ceza istemiyle davalar açıldı.
İşkence ve kötü muamele
“OHAL ile birlikte gözaltında veya gözaltı yerleri dışında, işkence ve kötü muamele vakalarında artış meydana geldi.
“30 günlük gözaltı süresi ve avukat görüşmelerine getirilen kısıtlamalar başlı başına bir ağır bir hak ihlali iken, yurttaşların fiziki ve psikolojik işkenceye maruz kalması ise kabul edilebilir değil.
“Bir başka işkence merkezi ise cezaevleri oldu. İdari uygulamalar neticesinde artış gösteren başta sürgünler olmak üzere, pek çok konuda ihlaller meydana geliyor.
“İşkence ve kötü muameleye maruz kalan mahpusların sağlık ve iletişim hakları ihlal ediliyor, mahpuslar çeşitli disiplin suçları ile tecrit ve izolâsyona tabi tutuluyor.
“Özellikle sağlık hakkı ihlalleri hala devam ediyor. 323’ü ağır olmak üzere 905 hasta mahpus cezaevlerinde kaderine terk edilmiş durumda.” (AS)