Haritayı büyütmek için tıklayın.
Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch / HRW) Türkiye hükümetinin güneydoğuda sivil ahaliye karşı yapılan kitlesel hak ihlallerinin bağımsız ve tarafsız bir şekilde soruşturulmasını engellediğini belirtti.
Örgütten bugün yapılan açıklamada, Birleşmiş Milletler’in Cizre'deki hak ihlallerini araştırmasına izin verilmesi ve faillerin yargılamasını engelleyeme yönelik yasanın iptal edilmesi istendi.
“Yapıldığı iddia edilen hak ihlalleri arasında sivillere yönelik kanunsuz öldürmeler, sivillerin kitlesel olarak zorla yerinden edilmesi ve özel mülke yönelik yaygın ve hukuksuz tahribat gibi ihlaller de var.
“Hükümet, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin bölgeye girmesine ve konuyu kendi standartları çerçevesinde araştırmasına hiç vakit kaybetmeden, hemen izin vermeli.”
“Araştırmaya izin verilmiyor”
Ağustos 2015’den bu yana yürütülen operasyonlarda, 22 kent ve mahallede, gece gündüz devam eden genel sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiğine dikkat çekilen açıklamada, sokağa çıkma yasaklarının “operasyonların veya güvenlik güçleri ya da silahlı gruplar tarafından yapılan hak ihlallerinin sivil toplum örgütleri, gazeteciler ve avukatlar tarafından araştırılmasına” engel teşkil ettiği vurgulandı.
“HRW, Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) ve İnsan Hakları için Doktorlar (Physicians for Human Rights) gibi insan hakları alanında faaliyet gösteren grupların, ihlalleri belgelendirmek amacıyla bölgeye girmesine, operasyonlar bittikten ve sokağa çıkma yasakları kaldırıldıktan sonra bile, yetkililer tarafından izin verilmiyor.”
Cizre'nin Cudi ve Sur mahallelerindeki yıkım
Öncesi (12 Ocak 2016) - Sonrası (22 Mayıs 2016)
(Kaynak:HRW)
Örtbas etme şüphesi
HRW’den Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair-Webb’in sözlerine dikkat çekildi.
“Türkiye hükümetinin güneydoğuda birçok bölgeyi fiilen abluka altına almış olması, bir şeylerin örtbas edilmeye çalışıldığına ilişkin şüpheleri besliyor.
“Aralarında çocukların da bulunduğu, beyaz bayrak sallayan ya da bodrumlarda mahsur kalmış sivillerin, Türkiyeli güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğü yönünde inandırıcı anlatımlar var ve bu anlatımların varlığı alarm zillerinin yüksek sesle çalmasına neden olmalıydı.”
“Cizre savcılığının, mağdurların adalet arayışına yanıt verebilecek tam, etkin ve bağımsız bir soruşturma yürütmesi gerekiyor.”
GRAFİKLERLE 6 AYDA 340 GÜN SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI
Ölümler
HRW’nin açıklamasında vurgulanan noktaların bazıları şöyle…
* ”HRW Cizre'de görev yapan avukatların derlediği ölüm listelerini inceledi. Bu listeler 14 Aralık ile 11 Şubat arasında, aralarında 11 çocuğun da bulunduğu en az 66 Cizreli’nin ateşli silahla vurulma veya havan topu patlaması sonucu öldüğünü gösteriyor.
“HRW’nin görüştüğü tanık ve mağdurlar, güvenlik güçlerinin bazı vakalarda ellerinde beyaz bayrak taşıyan sivillere de ateş açtığını anlatıyorlar. Eldeki bilgiler, güvenlik güçlerinin kuşattıkları üç binanın bodrumlarında mahsur kalmış, aralarında silahsız sivillerin ve yaralı savaşçıların da bulunduğu 130 civarında insanı öldürdüklerini de gösterir nitelikte.
Engelleme
* “HRW’nin mağdur aileleriyle ve ölümlere tanıklık etmiş kişilerle görüşmesi, Nisan ayında polis tarafından engellendi. Ancak öncesinde, İnsan Hakları İzleme Örgütü Cizre'deki sekiz sivil ölümünü ayrıntılı bir şekilde tespit etme fırsatı bulmuştu.
“Buna ilaveten İnsan Hakları İzleme Örgütü 2015 Eylülü'nde, yine sokağa çıkma yasağı ve güvenlik operasyonları sırasında vuku bulmuş sekiz ölümü daha tespit etmişti.
"Özel mülkler tahrip edildi"
* “İnsan Hakları İzleme Örgütü, bunun dışında Cizre'de özel mülklerin yaygın bir şekilde ve hukuksuz olarak tahrip edildiğini belgelendirdi ve çatışmalar sırasında evleri ve özel mülkleri hasar görmüş, bazı bölgelerdeyse sonradan tamamen yıkılmış insanlarla görüştü.
“2016’nın Şubat ve Haziran ayları arasında kaydedilmiş uydu görüntülerine dayanarak İnsan Hakları İzleme Örgütü, Cizre’de yaşanan yıkımın kapsamını değerlendirdi ve toplamda yaklaşık 95 bin metrekareden (9,5 hektardan) oluşan, yıkım yaşanmış belirli iki bölge tespit etti.
AİHM kararları
* “Türkiye geçmişte güneydoğudaki kanunsuz öldürmeleri, özellikle de devlet görevlilerinin sorumlu olduğu iddia edilen öldürmeleri etkin bir şekilde soruşturmak konusunda zafiyet göstermiş ve bu zafiyet nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir dizi vakada Türkiye'nin yaşam hakkını ihlal ettiğine hükmetmişti.
“Mahkeme ayrıca birçok farklı vakada devlet görevlilerinin, görevleri sırasında işledikleri suçlar nedeniyle yargılanmasını idari veya siyasal makamların ön iznine tabi kılan yasaların, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan hakların ihlal edilmesine yol açtığı, zira bu tür yasaların sözleşme ihlallerinin etkin ve bağımsız bir şekilde soruşturulmasını engellediği yönünde de kararlar almıştı. Yeni yasa da aynı şekilde Türkiye'nin sözleşme altındaki yükümlülükleriyle çelişir niteliktedir.
“Yargısız infaz”
* “Şubat ayının ilk günlerinde, Cizre'deki güvenlik operasyonları sırasında, Cudi ve Sur mahallelerindeki bodrumlarda mahsur kalmış 130 civarındaki kişinin ölümünün de tam olarak soruşturulması gerekiyor, zira bugüne kadar ortaya çıkan deliller, bu ölümlerin yargısız infaz ve hatta cinayete varan kanunsuz öldürmelerden kaynaklanmış olabileceğine işaret ediyorlar.
“Öncelikle araştırılmalı”
* “HRW, BM veri toplama heyetine izin verilmesi durumunda, işlenmiş olması olası bu suçların araştırılmasına, bunların vahameti nedeniyle, öncelik verilmesi gerektiğini belirtiyor.
“Bodrumlarda mahsur kalmış insanların ölmesinden hemen önce, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Cizre'nin farklı mahallelerinde yaralanmış kişilerle ilgi olarak, ara tedbir denilen beş ayrı tedbir kararı alarak Türkiyeli yetkilileri bu kişilerin yaşamlarını ve bedensel bütünlüklerini korumakla yükümlü kıldı. Mahkemenin lehlerine tedbir kararı aldığı beş kişiden sadece birine tıbbi tedavi sağlandı. Diğer dört kişi öldü ve sonradan cansız bedenleri bulundu.
“Mahkeme, aralarında bodrumlarda mahsur kalanlarınki de bulunan diğer ara tedbir başvurularını ise reddetti, ancak söz konusu vakalar mahkemenin önüne öncelikli olarak gelecek ve incelenecektir.” (YY)
Açıklamanın tamamına ve tanıklıklara buradan ulaşabilirsiniz.