Click here to read the article in English / Haberin İngilizcesi için buraya tıklayın.
* Lice Katliamında ölenlerin yakınları, dava için yola çıkmadan önce Tahir Elçi’nin makamını ziyaret etti, öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı ve Lice Davası avukatı Elçi’yi andı.
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 yıl önce gerçekleşen ve 16 kişinin öldürüldüğü katliamla ilgili İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın bugünkü duruşması da sanık emekli Albay Eşref Hatipoğlu’nun yokluğunda görüldü.
Avukat Yunus Muratakan bianet’e yaptığı açıklamada, mahkemenin, bir sonraki duruşmaya sanığın katılması yönünde karar çıkardığını söyledi. Bir sonraki duruşma 16 Mart 2016’da.
Tahir Elçi’siz ilk duruşma
Duruşma ilk kez, Lice katliamının aydınlatılması için mücadele eden, mağdurların avukatlarından olan Tahir Elçi’siz yapıldı. Öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Elçi’nin meslektaşları duruşmaya yakalarında fotoğrafıyla katıldı.
Elçi’nin savunma kürsüsündeki boş kalan yerine de fotoğrafı koyuldu. Mahkeme başkanı duruşmayı, avukatlara başsağlığı dileyerek açtı. Mağdur avukatları Elçi’nin önceki duruşmada yaptığı savunmayı okudu.
TIKLAYIN - KULP DAVASI TAHİR ELÇİ’SİZ DEVAM EDECEK
Duruşmayı CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, Lice Adalet Arıyor Platformu takip etti.
“Taburdan okula roket atıldı”
O dönem Demir Çelik İlkokulu’nda öğretmen olan Mahmut Cantekin tanık olarak dinlendi. Cantekin, “yaşadıklarını hala rüyalarında gördüğünü” söyledi:
“Bizim okulun bahçesi yüksek olduğu için tabur komutanlığını çok rahat görürdük. Olay günü saat 08.00’te üç kızımla evden çıktım. Bir kızımı okula bıraktık. Büyük kızım liseye gitti, küçük kızım da misafir olarak benimle geldi.
Okulun bahçesinde gezdik. Askerlerin hepsi birbirleriyle şakalaşıyordu hiçbir şey yoktu.
Birinci dersten çıkarken, top atışları başladı. Top atışları her zaman yapılırdı, ama dağa doğru yapılırdı. Hademeye sorduğumda atışların aşağıya ilçeye doğru yapıldığını gördüm. Diğer öğretmen arkadaşları çağırdım.
Atış yapılan yere baktığımda hiçbir şey göremedim diğer öğretmenler de göremedi. Bir öğrencimi evime göndermek istedim, dürbünümü getirsin diye.
Okulun çıkışında bir asker öğrenciyi durdurup ‘Oğlum biz bugün Lice’yi yakacağız git öğretmenine söyle’ demiş. Öğrencim geldiğinde anlattıklarına inanamadım.
İlk önce panzer ve komandolar ateş açtı, sonra taburdan ateş edildi. Çocukları ve öğretmenleri korunaklı bir yere aldık.
Pencereden baktığımda askerlerin normal bir şekilde dolaştığını gördüm eğer bir çatışma vardıysa bu askerler nasıl böyle dolaşabiliyor?
Pencereden baktığımı gören bir asker bana da ateş etti, son anda kendimi yere atıp canımı kurtardım. Çevredeki bazı binaların yandığını gördüm.
Taburdan roket atıldı okula. Saatlerce mahsur kaldık. Acıkan öğrencilere kesme şeker verdim.
Saat 16.00 sıralarında ateş kesildi. Bu sırada öğrencilerle liseye geçtik. Binanın üçüncü katında yakılan ve talan edilen dükkanları gördük.
Ertesi gün sabah saatlerine kadar okulda mahsur kaldık, artık ölümü göze alıp iki çocuğumu yanıma alıp saklanarak eve gittim.
Rütbeleri sökülmüş subaylar ve askerler evleri yakarak sokakta ilerliyordu, benim evime de geldiler Mersinli ve öğretmen olduğumu söyleyince arama yaptılar daha sonra gittiler.
Orada vahşet vardı, insanlar diri diri yakıldı. Öğrencilerimden Hüseyin ve onun kardeşi olaylarda öldürüldü, hala onu koruyamadığım için vicdan azabı çekiyorum.”
“Mağdurlar 1500 kilometreden geliyor”
Avukat Yunus Muratakan da sanığın duruşmaya gelmemesine tepki gösterdi, “Artık sanıkla ilgili heyetiniz bir karar versin. Bu sanık buraya getirilecek mi?” diye sordu.
“İnsanlar 1500 kilometre yoldan geliyor. Onlar buraya sanıkla yüzleşebilme umuduyla geliyorlar. Yüzlerce sorumuz var, ne yapalım maket getirip makete mi sorular yöneltelim?”
İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti ara kararında, sanık Hatipoğlu’nun duruşmaya gelmesine hükmetti. Ancak sanığın tutuklanması talebini bir kez daha reddetti.
Ne olmuştu? |
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993'te 16 kişi öldürüldü, çok sayıda ev ve işyeri yakıldı. Yüzlerce kişi göçe zorlandı. Öldürülenler arasında Tuğgeneral Bahtiyar Aydın da vardı. Katliamla ilgili iddianame zamanaşımına bir gün kala kabul edildi, yargılama 21 yıl sonra, 16 Ocak'ta başladı. İddianameye göre saldırıyı, o dönem yetkililerin açıkladığının tersine, PKK yapmadı. Olayın failleri olarak belirlenen, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında "Taammüden öldürme", "Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıla kadar hapis cezası istendi. Sanıklar tutuksuz yargılanıyor. Dava Diyarbakır'dan Eskişehir'e, oradan tekrar Diyarbakır'a gönderildi, burada Terörle Mücadele Kanunu 10. maddeyle yetkili ağır ceza mahkemesi olmadığından dava İzmir'e taşındı. 13 Haziran 2014'te dava durduruldu. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından, sanıkların yargılanmasının izne tabi olduğunu öne sürerek yargılamayı durdurmuş ve izin gerektiğine hükmetmişti. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kanunu uyarınca bir ildeki en yüksek kolluk amiri hakim-savcıların hükümlerine tabi. Mahkeme, davanın sanıklarından, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu için de bu genelge uyarınca izin alınması gerektiğine karar verdi ve HSYK'nın 17 numaralı genelgesiyle davayı durdurdu. HSYK 3. Dairesi ise 29 Ocak 2015'te verdiği kararla avukatları haklı buldu ve davanın durdurulma kararını bozdu, davanın İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmesine karar verdi. Sanıklardan Tünay Yanardağ Ağustos 2015'te hayatını kaybetti. Davanın tek sanığı Hatipoğlu kaldı. |
(AS)