İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) bugün yaptığı açıklamada, Türkiye'nin neredeyse tüm sınırlarını Suriyeli sığınmacılara kapattığını ve sınırdan geçmeye çalışırken yakaladığı Suriyelileri geri gönderdiğini ifade etti.
Suriyeliler İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, Türkiye'deki sınır görevlilerinin kendilerini sınırda veya sınırın yakınında durdurduklarını, bazı durumlarda dövdüklerini ve onlarca kişiyi Suriye'ye geri ittiklerini ya da gözaltına aldıktan sonra yüzlerce başka kişiyle birlikte kısa yoldan sınırdışı ettiklerini anlattı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nde kıdemli mülteci araştırmacısı olan Gerry Simpson “Türkiye Suriyelileri savaş bölgesine dönmeye zorlamamalı” dedi.
"Sınıra bırakıp dönün, dediler" |
Hama’dan bir Suriyeli, kendisinin ve birlikte hareket ettiği 10 kişilik grubun 16 Ekim’de yaşadıklarını şöyle anlattı: “Hava kararır kararmaz Türkiye’ye geçmeye çalıştık ama telleri geçtikten sonra Türkiye polisi bizi buldu. Bizi daha önce yakaladıkları yaklaşık 50 Suriyelinin yanına yürüttüler. Sonra hepimizi yaklaşık 20 dakikalık yürüme mesafesindeki bir tepenin üzerinde bulunan bir askeri üsse götürdüler. Burada aralarında birçok kadın ve çocuğun da olduğu yaklaşık 200 Suriyeli vardı. Bazıları bize sınırı geçerken durdurulduklarını anlattılar. Hepimizin isimlerini kaydettiler ve bütün gece bizi orada tuttular. Ertesi gün hepimizi -yaklaşık 250 kişiydik- sınıra geri götürüp Suriye’ye dönmemizi söylediler.” |
Silah sesleri arasında dağlarda
HRW, Ekim ayının ikinci yarısında Suriye'deki hava bombardımanlarından veya diğer şiddet eylemlerinden kaçarak Türkiye'ye gelen Antakya ve İstanbul’daki 51 Suriyeli ile görüştü.
Türkiye sınır muhafızlarının kendilerini Suriye’ye geri gitmeye zorladığını söyleyenler daha sonraki girişimlerinde fark edilmeden sınırı geçmeyi başarmıştı. Görüşülenlerin tamamı, Türkiye'ye sadece kaçakçılar aracılığıyla girilebildiğinin Suriyeliler arasında yaygın bir bilgi olduğunu söyledi.
HRW’ye konuşan Suriyeliler, kadın, erkek ve korku içindeki çocukların gece yarısı, etraftan gelen silah sesleri arasında, dağlık arazideki yasadışı geçiş noktalarına tırmanarak ilerlemeye çalıştıklarını anlattılar.
1 Ocak'ta sınıra yeni düzenleme |
Sınır kimi zaman kapatılsa da, 2014 yılında çatışmalardan kaçan Suriyeliler resmi sınır geçiş noktalarından kimlik belgeleriyle ya da belgesiz bir şekilde Türkiye’ye geçmeyi sürdürdüler. Ancak 1 Ocak 2015’te Türkiye makamları, Suriyelilerin geçerli seyahat belgesine sahip olmasını gerektiren yeni bir dizi kuralı yürürlüğe koydu. Mart ayı başlarına kadar Suriyeliler sadece, o esnada halen açık olan iki resmi sınır kapısını kullanarak Türkiye’ye giriş yapıyorlardı. Bunlardan biri Antakya’nın yaklaşık 30 km doğusunda, Reyhanlı yakınlarındaki Cilvegözü/Bab al-Hawa sınır kapısı ile Antep’in yaklaşık 50 km güneydoğusunda, Kilis civarındaki Öncüpınar/Bab al-Salama sınır kapısıydı. 9 Mart’ta Türkiye makamları iki geçiş noktasını da kapatacaklarını ve yalnızca yardımların ve izin verilen ticaret için gidenlerin geçişine izin vereceklerini bildirdiler. Kasım ayında sınırlar henüz açılmamıştı. Mart ayından beri bu iki sınır kapısından yalnızca iki grup insanın ülkeye girişine izin veriliyor: Çok ağır yaralı olan ve Suriye’de tedavisi mümkün olmayan kişiler ile Türkiye’nin acil yardım kuruluşunda kayıtlı olan ve kısa süreliğine Suriye’ye gidip dönmek için özel izin verilenler. |
“Neden saldırdıklarını bilmiyorum”
17 Ekim’de Türkiye’ye geçen Dar’a’dan bir Suriyeli de şunları anlattı:
“Bir kaçakçı eşliğinde, 20 kişiyle birlikte gece geç vakit Türkiye’ye geçtim. Yaklaşık yarım saat, sık sık silah sesleri duyarak ve duraklayarak yürüdük. Yakınlardan Türkçe bağrışmalar ve silah sesi duyunca hepimiz paniğe kapıldık ve dört bir yana kaçıştık.
Ben Suriye’de hava bombardımanında yaralandığı için kaçamayan bir adama yardım ettiğim için koşamadım. Polis birçoğumuzu yakaladı. Bir polis tüfeğinin dipçiğiyle kafamın arkasına ve kaburgalarıma vurunca düştüm ve kanamaya başladım. Ardından bir başka muhafız başımı tekmeleyip gözlüklerimi kırdı. Canım o kadar yandı ki, acıdan kustum.
Bana neden saldırdıklarını bilmiyorum. Belki de kaçakçı sanmışlardır. Sonra bizi alıp tekrar sınıra götürdüler, silahlarını bize doğrultarak Türkçe bağırdılar. Sınırı geçip Suriye’ye döndük.”
2 milyon 200 bin kayıtlı Suriyeli |
Kasım ayı ortası itibarıyla, Türkiye'de yaklaşık 2 milyon 200 bin kayıtlı Suriyeli var. İçlerinden 250 bin kadarı Türkiyeli yetkililerce yönetilen 25 kampta yaşıyor. Eylül ayında, Türkiye 2011 yılından beri Suriyeli mülteciler için 7,6 milyar dolar harcadığını açıkladı. Suruç'taki 20 Temmuz saldırısından bu yana gayrı resmi sınır geçiş noktalarında tedbirler arttırıldı. HRW sınır denetiminin artırılmasından sonra, Suriyelilerin kaçakçılar aracılığıyla geceleri kalabalık gruplar halinde sınırı geçmeye devam edebildikleri Antakya'nın güney doğusunda tek bir nokta bulduklarını açıkladı. 1 Ocak’tan Kasım sonuna kadar, yaklaşık 420 bin Suriyeli Yunanistan üzerinden Avrupa Birliği’ne (AB) ulaşabilmek için Türkiye’yi botlarla terk etti. |
“Kocamı ve beş çocuğumu kaybettim”
Türkiye’ye 15 Ekim’de geçen Dar’a'dan gelen 34 yaşındaki Suriyeli bir kadın, Türkiye sınırına ulaşabilmek için babası, kocası, beş kızı ve yeğeniyle Suriye’yi boydan boya geçmelerinin üç hafta sürdüğünü söyledi.
Nihayet iki gün önce sınırı geçtiklerinde başlarına neler geldiğini ise şöyle anlattı:
“Bizimle birlikte 20 kişi daha ve bir kaçakçı vardı. Sonra yoğun silah sesleri duyduk ve ayrılıp farklı yönlere koşmaya başladık. Kocamı ve beş çocuğumu kaybettim ve şu an nerede olduklarına dair en ufak bir fikrim yok. Babam ve yeğenim benimle kaldılar; Türkiye’de bir köye ulaşıncaya kadar saatlerce yürüdük. Bizim gruptan başkaları da akrabalarını kaybetti ve hiçbirimiz onları nasıl bulacağımızı bilmiyoruz.”
“Dik yokuşlardan tırmandık”
Erkek kardeşinin ölümüne yol açan Rusya hava bombardımanlarından kaçan 40 yaşındaki Halepli bir erkek, 19 Ekim’de karısı ve üç çocuğuyla Türkiye’ye nasıl geçtiğini şöyle anlattı:
“İki kaçakçı, yaklaşık 50 kişiden oluşan grubumuzu gece boyunca birçok tepeye çıkarıp indirdi. Birçok köpek havlaması ve silah sesleri duyduk; yakalanmaktan çok korkuyorduk. Çocuklar neredeyse sürekli ağlıyordu. Bazen o kadar dik yokuşlardan tırmanıyorduk ki, çocukları ve kadınlardan bazılarını en dik yamaçlardan ve kayalardan yukarı çekmek için kadınların örtülerinden halat yapıyorduk. Çok zor ve yorucuydu.” (AS)