6 Kasım’da kuruluşunun 34. yıldönümünde Yükseköğretim Kurulu’nu (YÖK) protesto etmek isteyen öğrenciler bir çok kentte polis saldırısı ile karşılaştı.
Nasıl başladı?YÖK protestosu için İstanbul'daki öğrenciler saat 14.00'te İÜ Edebiyat Fakültesi önünden Beyazıt Meydanı'na yürümeyi planlıyorlardı. Okul önünde çok sayıda çevik kuvvet ekibi ve TOMA öğle saatlerinde yer aldı. Öğrenciler, "Gençlik yılmayacak, saray ve YÖK yıkılacak" pankartı ve "Katil devlet yıkacağız elbet" yazılı dövizlerle Fen Fakültesi kapısından çıktı. Polislerden "Yasadışı pankartları kaldırın" anonsu gelmesiyle öğrenciler pankartı kaldırdı. Polis pankartların kendilerine verilmesini istedi, öğrenciler bunu yapmayacaklarını belirterek zincir oluşturdular. Polis öğrencilerin üzerine kalkanları ile ilerledi ve darp ve ters kelepçe ile gözaltına başladı. |
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi önünde gerçekleşen polis saldırısında 21 öğrenci gözaltına alındı.
13’ü emniyet ifadesinin ardından, susma hakkını kullanan sekiz öğrenci ise ertesi gün çıkarıldıkları savcılıkça serbest bırakıldı.
İstanbul Üniversitesi öğrencilerinden Eylem Ezgi Şahin ve Hüseyin Uğur Şahin gözaltına alınışlarını ve gözaltında geçirdikleri sürede yaşadıklarını anlattı.
Avukat Cem Gök, öğrencilerin gözaltına alınış biçiminden sonrasına varan sürecin hukuksuzluğuna dikkat çekti.
Gözaltına alınan öğrenciler anlatıyor
“AKP’nin seçim zaferi kutlaması”
Hüseyin Uğur Şahin, kapıda sivil polis amiri ile konuştuğunda dikkate alınmadığını, “kafalarında eyleme saldıracaklarını belirlemişlerdi, konuşmalarımız onlar için önemli değildi” diye anlattı:
“Polis önceden yoğun bir şekilde okulun etrafını kuşatmıştı. Biz Fen kapısından dışarı çıkar çıkmaz polisin etrafımızı sarması, ‘Ne oluyor ?’ diye sorduğumuzda amirin ‘Yerinize geçin, konuşacak bir şey yok’ diye karşılık vermesi saldırının yukarıdan gelen doğrudan siyasi bir talimatla gerçekleştirildiğinin açık göstergesi.
“‘Kendisini meşrulaştırma' çabasıyla ürettiği ‘pankartlar ve dövizlerde yasa dışı yazılar var’ bahanesi üzerine kitlenin bunları kapaması polisi boşa düşürdü. Hiçbir bahanesi kalmadığını anladığında ‘bunları verin yoksa saldırırız’ -ki kimsenin pankartlarını ve dövizlerini vermeyeceğini bilerek- demesi polisin önceden organize edilmiş, kararlaştırılmış bir saldırıda bulunduğunun kanıtı.
"Yaşadıklarımız aslında bir YÖK protestosuna müdahale ile açıklanamaz. Doğrudan AKP'nin seçim zaferini kutlamak için yaptığı bir saldırı olarak okumak gerekiyor."
“Gözaltı aracında biber gazı”
Hüseyin Uğur Şahin, gözaltı aracına götürülürken darp edildiğini anlattı.
“Dokuz kişi otobüsteyken 7-8 tane sivil polis geldi. ‘Cevap verirseniz biber gazı sıkacağız’ diyerek ters kelepçe takmadıklarına ters kelepçe takacaklarını söylediler ve biz bir şey demeden yüzümüze biber gazı sıktılar.
“Zorla üstüste iki tane ters kelepçe taktılar. Küfürler ve hakaretler devam etti. Sivil polislerin kendi aralarında ‘Şikayetçi olurlar mı?, ‘Çevik kuvvetin sicil numarası veririz, sıkıntı yapma’ diye konuştuğunu duyduk.
“Adli Tıp’tan darp raporu aldık, ardından saat 21.00’e dek Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde otobüste bekletildik.
“Benim de aralarında olduğum sekiz kişi susma hakkını kullanarak polise ifade vermedi. Bir gece nezarette kaldık. Ertesi gün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne götürüldük.
“Araçtan inip sloganlar atıldığında küfür ve darp oldu. Savcının yanına çıkana dek bu uygulamalar devam etti.”
“Vura vura öldürürüz” tehdidi
Eylem Ezgi Şahin, sivil polislerden birinin bir kadın öğrenciyi görüntü aldığı için darp ederken müdahele etmesi üzerine gözaltına alındığını anlattı:
“Tekme tokat araca sokulduktan sonra sivil polisler küfürler ve hakaretlerle ters kelepçe yaptılar. Ters kelepçenin işkence olduğunu söyledik, dört arkadaşımızın yüzüne biber gazı sıkıp aracın kapılarını kapatıp çıktılar. O sırada astımı olan iki kişi fenalaştı onların dışarı çıkarılmasını istedik. Fenalaşan kadın arkadaşı iterek araçtan attılar. Bu muameleye itiraz ederken darp edildik.
"Burası bizim, bu ordunun kurallarına uyacaksınız’ dediler. Ankara katliamının tanığı bir arkadaşımız ‘Gözümün önünde 100 kişiyi öldürdüler’ deyince keşke ‘Sen de ölseydin’ dediler. ‘Vura vura öldürürüz sizi burada diye tehdit ettiler. Bir iki saat ters kelepçeyle darp, hakaret, küfür ve tehdide maruz kaldık. İki saat sonra kelepçelerimiz çıkarıldı. 8-9 saat gözaltında kaldık.”
TIKLAYIN - YÖK PROTESTOSUNDA ÖĞRENCİLERE GÖZALTI
Avukat Gök: Polisin gerekçesi de müdahalesi de hukuka aykırı
Avukat Cem Gök, polisin müdahale gerekçesinin, müdahalesinin ve müdahale ediliş biçiminin hukuka uygun olmadığını söyledi.
* Pankartların yasadışı olduğu gerekçesi: Pankartın yasadışı olması için yasadışı olduğu kabul edilmiş bir örgütün ismini taşıyan, içerik itibariyle birini tehdit eden bir şey olmalı. “Katil devlet” demek yasadışı değil. Ancak eleştiri hakkı dahi yasdaışı sayıldığı için emniyet de keyfi yorum getiriyor.
* Ters kelepçe: Kelepçelenmek için kişinin şahsına ya da dışarıda birilerine zarar verme ihitmali olması lazım. Ters kelepçe ise en azından “kötü muamele” sayılıyor.
* Polisin müdahale biçimi: Bir uyarı yapılmadan müdahale edildi. Dağılmaları için koridor açılması gerekir, açılmamış. Öğrenciler polis darbine maruz kalmışlar. Kaçarken epilepsi krizi geçiren öğrenci var.
* Gözaltı süreci: Öğrenciler araçta savcılığın gözaltı kararı olmaksızın fiili gözaltı şekilnde bekletildiler. Susma hakkını kullananlar için gözaltı kararı verildi. Susma hakkı kanunda tanımlanmıştır, diğerleriyle serbest bırakılarak sonra ifadeye çağırılabilirlerdi. Bir saat bile fazla kalmaları bile hürriyetini engellemek iken bir gece nezarette kaldılar, bu hukuksuzdu.
* Suçlamalar: Öğrenciler 2911 sayılı kanuna aykırılık ve polise mukavemetle suçlandı. 2911, kolluk kuvvetlerinde esnek biçimde yorumlanarak her türlü basın açıklamasına müdahale gerekçesi oluyor. Bu konuda açılan davalar da beraatle sonuçlanıyor.
* Otobüste biber gazı: Böyle bir suç isitnadının olması bile savcıların resen harekete geçmesini gerektirir. Kapalı yerde biber gazı kullanması suçtur. (ÇT)