Avukat Leyla Han Tüzel, Bakırköy Adliyesi’nde avukatlarla başsavcı vekili arasında yaşanan “Kadın avukatlar duyarlı kapıdan sinyal vermeden geçmek için gerekirse uygun iç çamaşırı giyecek” tartışmasını bianet’e anlattı.
Han Tüzel, buradaki asıl sorunun adliyelerin cezaevleri gibi değerlendirilmesi olduğunu vurguladı. İç çamaşırı tartışmasının, kendisinin cezaevine girişler üzerine verdiği örnekten çıktığını ifade eden Han Tüzel, “Biz başsavcı vekilinin adliyelerle cezaevlerini eşleştirme mantığına itiraz ediyoruz” dedi.
Bugün avukat Yeşinil Yeşilyurt’un polislerce tartaklanarak adliyeden çıkarıldığını anlatan Han Tüzel, söz konusu iki polis memuru hakkında da Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduklarını söyledi.
Han Tüzel, İstanbul Barosu’nun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’yla imzaladığı protokolünü kabul etmediklerini söylerken, hakim ve savcıların üst araması uygulamasını kabul etmesini eleştirdi. “Biz kötü uygulamalarda eşitlik istemiyoruz. Onlar da aranmasınlar, kendi meslek onurlarını korusunlar” dedi.
Gün boyu yaşanan tartışmaların ardından, başsavcı vekili Ömer Faruk Aydıner, Bakırköy Adliyesi’nde avukatlara yönelik üst araması uygulamasını bugün için durdurdu. Avukatlar kimliklerini gösterip, çantalarını aratmadan adliyeye girmeye başladı.
“Cezaevine ötmeyen iç çamaşırıyla giriyoruz”
Avukat Leyla Han Tüzel, bugün Bakırköy Adliyesi’ne girmeye hazırlanırken polisler çantasını arama cihazına bırakmasını istedi. Çantasını bırakmasının henüz X-Ray’den geçip sinyal vermemişken istenmesinin doğru olmadığını söyleyen Han Tüzel’den, üzerini aratmayacaksa adliyeden çıkması istendi. İki polis memuruyla başsavcı vekili Aydıner’in yanına giden Han Tüzel, sonrasında yaşanan tartışmayı şöyle anlattı:
“Önce yaptığımız klasik tartışmaları yeniden yaptık; neden X-Ray cihazından geçmek istemiyoruz, neden çantamızı bırakmak istemiyoruz, bunları anlattık.
“Tartışmanın bir aşamasında, başsavcı vekiline adliyeleri birer cezaevi gibi değerlendirdiklerini söyledim ve ‘Biz vatandaşlar, avukatlar ve çalışanlar cezaevine gittiğimiz zaman ötmeyecek iç çamaşırı giyeriz. Siz de adliyeyi o hale getiriyorsunuz. Ben burada her gün aynı şeyi yaşamak istemiyorum’ dedim.
“Karşılığında aldığım cevap, ‘Ötmek istemiyorsanız ötemeyecek iç çamaşırı giyeceksiniz’ oldu. Tartışma biraz daha sürdü ve sonunda oradan ayrıldık.
“Benden sonra avukat Yeşinil Yeşilyurt arkadaşımızın polisler tarafından tartaklanarak adliyeden dışarı çıkarıldığını öğrendik ve aynı başsavcı vekilinin yanına tekrar gittik.
“Başsavcıya adliyeleri cezaevi gibi değerlendirdiğini ve önceki konuşmamızdaki eleştirilerimizi tekrarladım. O da ‘Evet, cezaevine girerken ötmeyecek çamaşırlar giydiğinizi söylediniz. Ben de dedim ki, böyle değerlendiriyorsanız doğrudur. X-Ray cihazından ötmeyene kadar geçeceksiniz ve eğer ötmek istemiyorsanız ötmeyecek iç çamaşırı giyeceksiniz’ diyerek sözlerini tekrarladı.
“Tartışmaların sürmesi üzerine başsavcı vekili Bakırköy Adliyesi’ndeki üst araması uygulamasını durdurdu. Avukatlar kimliklerini göstererek ve çantalarını aratmadan geçtiler. Tabii bu, bugünlük uygulama. Yarın ne yaparlar bilmiyoruz.”
“İstanbul Barosu'nun protokolünü kabul etmiyoruz”
Han Tüzel, konuşmasına şöyle devam etti:
“Başsavcı vekili cezaevlerine nasıl giriliyorsa, adliyelere de öyle girilmesini istiyor. Biz bu mantığa itiraz ediyoruz. Burası adliye, benim çalışma mekanım. Başsavcıya da söyledik, savcılarla hakimlerin aranmasını neden kabul ettiler? Biz kötü olan uygulamalarda eşitlik talebimiz yok ki bizim. Onlar da aranmasınlar, kendi meslek onurlarını korusunlar.
“Çalışma mekanlarımıza, avukatlık mesleğinin onuruna ve meslek sırlarımızı saklama hakkımıza sahip çıkarak, İstanbul Barosu’nun protokolünü kabul etmiyoruz, çok geri bir protokol olarak görüyoruz. Kaldı ki Bakırköy Adliyesi’ndeki uygulama, İstanbul Barosu’nun protokolü dahi değil.” (ÇT)