Nora Şeni'nin bilimsel sorumluluğunda; İstanbul Fransız Enstitüsü, Mémorial de la Shoah (Paris), Université Paris 8 ve Anadolu Kültür'ün katılımıyla yürütülen "Yüzleşme Serüveni" başlıklı konferans serisinin ikinci yılında tarihçiler Corry Guttsadt ve İzzet Bahar İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye hükümetinin politikalarını tartıştı.
Moderayonunu Université Paris 8 profesörü Nora Şeni yaptığı oturumda Guttsadt Türkiye’nin savaş sırasında Yahudilere bakışını aktarırken Bahar da dönemin Türkiye hükümetinin Nazi işgalindeki Fransa’daki Türk Yahudilerine yaklaşımını tartıştı.
Şeni: Türkiye’yi konuşalım
Bugün artık Türkiye’yi konuşacağız. Hafıza politikaları Avrupa’nın bugünkü temelini oluşturuyor. Hafıza da tarih yazımı da aslında birer kurgu. Aynı gerçekler üzerine çeşitli şekillerdeki anlatılar.
Aynı olaylar üzerine rakip hafızalar, çeşitli tarihsel okumalar olabiliyor. Tarih söylemi kendini doğrulayan, ispatlayabilen elemanlarla birlikte bir anlatım. Hafıza ise öyle değil.
Ancak öyle bir durum oluştu ki hafızalar neredeyse tarihten daha fazla ve daha başat olma tehlikesinde. Biz burada tarihi önemsiyoruz, tarihçilerimiz de burada.
Guttstadt: Türkiye Yahudi mültecilere sınırlarını kapattı
Bugün Türk hükümeti “Yahudileri kurtardık” diyor ama aslında bu doğru olsaydı Türkiye Yahudilerin durumuyla çok daha fazla ilgilenmesi gerekirdi. Ancak bu durum sadece Türkiye için geçerli değil. İlk başta tüm ülkelerin derdi savaşı kazanmaktı.
İngilizler Almanların Yahudileri öldürmek için fabrika kurduğuna inanmak istemedi. ‘Bu çok iyi bir propaganda ama tabii ki gerçek değil’ dediler. Bugün tüm Avrupa ve Hollywood filmlerinde, kitaplarında Holokost’a vurgu yapılıyor ama Holokost yaşandığında bunun farkında değillerdi.
Türkiye’ye gelen Yahudi sayısı 600, kaçak yollarla gelense 300. Kaçak yolla gelenler 1937’de Türkiye’den kovuluyor. Bir cümlede özetleyecek olursak Türkiye bir sürü başka ülke gibi Yahudi mültecilere sınırlarını kapatıyor.
Türkiye’nin Yahudi vatandaşlarını korumak için imkanı vardı. Hatta bazı diplomatlar da devreye girdi. Ancak bilinenin aksiye Türkiye Yahudilerin topluca geri dönüşünü engelledi ve bu savaş sonuna kadar devam etti.
Bugün Türkiye’de Holokost ile ilgili temel kitaplar bile çevrilmemiş durumda. Türkiye’de ben ve İzzet dışında bilimsel olarak ilgilenen Holokost araştırmacısı yok.
Bugün ne Türkiye hükümeti ne de Türkiyeli herhangi bir araştırmacı Avrupa’daki Türk Yahudilerin kaderini araştırmamış.
Bunlar Türkiye için sadece birer “rakam” ya da “nesne”. Türk diplomatlar anlatılıyor ama asıl karakterler isimsiz, saldırganca kişiliksizleştirilmiş.
Bahar: Yahudiler korunmadı
Avrupa’daki Türk Yahudilerin çoğu Fransa’daydı. Almanya, Fransa’ya girdiğinde Fransa’da 350 bine varan Yahudi nüfusu vardı. Neredeyse yarısı Fransa’da doğmamış olan Yahudilerden meydana geliyordu.
1880’lerde Paris’te 40 bin olan Yahudi nüfusu, 1930’lara gelindiğinde Hitler’in iktadara gelmesi sonucu gelen mültecilerle 150 bine ulaşmıştı. 1942’nin Mart ayından 1945’in Ağustosuna kadar geçen sürede 76 bin Yahudi 79 tren kafilesiyle Auschwitz’e gönderildi. Bunların sadece yüzde üçü geri döndü.
Almanya, vatansız olan, yani Almanya ve onun işgal ettiği ülkelerden gelen Yahduilere istediği gibi davranıyordu. Ama müttefiki olan yahut tarafsız ülkelerin vatandaşı olan Yahudiler için durum farklıydı.
1940’ta Fransa’daki Türk Yahudilerinin sayısı ise dönemin Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 13 bin 500 civarındaydı. Bunların 3 bin 500’ü muntazam, 10 bini muntazam olmayan Türkiye vatandaşıydı. Peki bu “muntazam vatandaşlık ne demek?Bu sorunun cevabını 4 Haziran 1928 tarihli resmi gazetede yer alan vatandaşlık kanununda görüyoruz.
Buna göre beş seneden fazla sürede kendisini tescil ettirmeyen kişiler isterlerse vatandaşlıktan çıkarılabiliyordu.
Burada kilit sözcük “isterse”. Elimizdeki çok sayıda rakam bu maddenin en olumsuz şekilde yorumlandığını ve gayri muntazam vatandaşlık statüsündeki Yahudilerin korunmadığını gösteriyor.
“Kurtarma” söylemi 1990’dan sonra çıktı. (EA)
Yüzleşme Serüveni: Geçen yıl Fransız Kültür Enstitüsü'nde gerçekleşen bu konferans serisi, 2015'te diğer Avrupa ülkelerinin yaralı hafızalarıyla yüzleşme serüvenlerini konu alacak. Corry Guttstadt: Lisans üstü ve doktora çalışmalarını Hamburg Üniversitesi’nde yaptı. İletişim Yayınlarından çıkan “Türkiye, Yahudiler ve Holokost” başlıklı doktora tezi için elli kadar arşivde çalıştı.Türkiye’de azınlık politikaları, Yahudilere yönelik politikalar ve antisemitizm üzerine çalışmalarını yoğunlaştırıyor. Son yayını “Wege ohne Heimkehr”, edebiyatta ve belleklerde tehcir edilen ve kurtulan Ermeni raporları antolojisi. Şu anda Yad Vashem’de araştırmacı olarak çalışan Corry Guttstadt Holokost sırasında Türkiye politikaları üzerine bir belge koleksiyonu hazırlamaktadır. Ayrıca o dönemde Avrupa’da Türkiye’li Yahudilerin hayat hikayeleri üzerinde çalışıyor. Bu çalışma Türkiye’de “Hayat Yolları- Ölüm Yolları” başlığıyla yayınlanacak. İzzet Bahar: ABD'de Pittsburgh Üniversitesi Din Bilimleri Bölümü’nde yaptığı lisans ustu ve doktora çalışmalarında Nazi politikaları karşısında, devrin Türk hükümetinin, Yahudi mültecilere ve Alman kontrolündeki Avrupa’da yaşayan Türk Yahudileri ‘ne karşı tutumunu ve politikasını irdeledi. Turkey and Rescue of European Jews (Routledge 2015) adlı kitabı değişik ülke arşiv belgelerini inceleyerek hazırladığı bir araştırma. “Jewish Historiography on the Ottoman Empire and its Jewry from the Fifteenth Century to the Early Decades of the Twentieth Century (Isis, 2008)” baslıklı kitabı ise Yahudi tarihçilerin, Osmanlı Devleti'ne ve Yahudileri’ne bakışlarını konu ediniyor. |