Uluslararası Soykırım ve İnsan Hakları Çalışmaları Enstitüsü, İnsan Hakları Derneği ve Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Ermeni Soykırımı’na dair siyasi söylemin özellikle Türkiye’deki Ermeni azınlık üzerindeki etkisi hakkında uzmanlıklarına dayanan görüşlerini bildirmek üzere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Büyük Daire'de görülmekte olan Perinçek/İsviçre davasına 15 Ekim 2014 tarihinde yaptığı müdahillik talebi kabul edildi.
İnkar ilk defa Holokost bağlamı dışında tartışılıyor
bianet’e konuşan Hafıza Merkezi’nden Murat Çelikkan davanın konusunun Ermeni Soykırımı’nın “hukuki tanımlaması” olmadığını vurgulayarak “Davanın konusu Perinçek’in İsviçre’de dile getirdiği Ermeni Soykırımı’nın uluslararası bir yalan olduğuna dair söylemlerinin ayrımcılığı teşvik sayılıp sayılamayacağıdır” diyor.
Çelikkan: Asıl sebep ayrımcılığa teşvik
Murat Çelikkan 25 yıllık gazetecilik hayatı boyunca muhabirlik, editörlük, köşe yazarlığı ve yayın yönetmenliği gibi çeşitli görevler üstlendi. Türkiye insan hakları hareketinde aktif olarak yer alan Çelikkan, İHD, Af Örgütü - Türkiye, Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın kurucusu oldu ve yönetim kurullarında yer aldı.Kürt meselesi ve medya etiğiyle ilgili projelerde çalıştı. Çelikkan, 2010 yılından bu yana Hafıza Merkezi’nin kuruluş çalışmalarında yer alıyor. |
İnkar, önemsizleştirme ve meşrulaştırmanın Holokost bağlamı dışında ayrımcılığı teşviki konusunun ilk defa bu dava ile gündeme geldiğini hatırlatan Çelikkan şunları söylüyor:
“İsviçre Mahkemelerinde değil AİHM'de görülen davanın konusu Ermeni Soykırımı'nın olup olmadığı değil Doğu Perinçek'in söylemiyle Ermenilere yönelik ayrımcılık yapıp yapmadığıdır. Doğu Perinçek’in bu dava öncesi ve sonrasındaki söylemleri ile dava konusu açıklamaların yapıldığı bağlam göz önünde bulundurulduğunda ayrımcılığın ve ırkçılığın bu söylemlerin ardındaki asıl motivasyon olduğu ve Türkiye’deki Ermeni azınlık üzerinde ölümcül sonuçlara ve tehlikelere yol açtığı açıkça görülebilir.”
Müdahilliği kabul edilen üç örgütün de Perinçek’in sözlerinin sadece İsviçre’deki Ermeni azınlık açısından değil, daha geniş yorumlanarak Türkiye’deki Ermeni azınlık açısından da ele alınması gerektiği doğrultusunda görüş belirtmişti.
"Talat Paşa'nın katliamları haklı gösteriliyor"
Çelikkan, Perinçek’in kendisini Ermeni Soykırımının öncüsü ve ardındaki isim olan Talat Paşa’nın takipçisi olarak tanımladığını ve Talat Paşa Komitesi’nin de liderlerinden biri olduğunu hatırlatıyor.
“Perinçek Lozan’daki söylemlerinde Ermenileri ‘hain’ ve ‘Türk halkına saldıran taraf’ olarak takdim ediyor ve iki kardeşiyle birlikte tarihsel olarak Ermeni soykırımının başlatıcısı, teşvik edicisi, sürükleyicisi olan Talat Paşa’ya bağlılığını ifade ediyor, katliamları savaş hukukuna dayanarak haklı gösteriyor, Ermeni soykırımının uluslararası ve emperyalist bir yalan olduğunu iddia ediyor ve İsviçre’de bu söylemlerde bulunmasını destekleyen Talat Paşa Komitesinde öncü konumunda bulunuyor.”
"İnkar Türkiyeli Ermenileri etkiliyor"
Irkçı ve ayrımcı söylemlerin Perinçek’in destekçileri ve İşçi Partisi’nin yayın organlarında da dile getirildiğini belirten Çelikkan, İP Genel Başkan Yardımcısı Feril İlsever’in Ergenekon Davası’ındaki savunmasında aynı söylemlerde bulunduğunu ifade ediyor.
“Tüm bunlara ek olarak AİHM’in Hrant Dink/Türkiye kararında da belirtildiği üzere Ermeni Soykırımını bir yalan olarak nitelendirmek Türkiye’deki Ermenilerin baskı görmesi ve hayatlarının tehlikeye girmesiyle bağlantılı. Mahkeme Dink kararında devlet kurumlarını, 1915 olaylarının soykırım boyutuna vardığını inkar ettikleri için eleştirmenin Hrant Dink’i suikastını gerçekleştiren aşırı milliyetçi gruplar karşısında hedef haline getirdiği açıkça belirtiliyor.
“Hrant Dink’in katledilmesi sonrasında Perinçek, İşçi Partisi Genel Başkanı sıfatıyla Ermeni Patriği Mutafyan’a yazdığı ve cami çıkışlarında bildiri olarak dağıtılan 25 Ocak 2007 tarihli mektubunda, Hrant Dink’in cebazesi sırasında Ermenilere duyulan sempatinin ve cenaze yürüyüşünün ‘ Türkiye’ye Karşı Savaş Yürüyüşü’ olduğunu belirtiyor.”
Perinçek'in söylemi neden ayrımcı?
Çelikkan bu bağlamda Perinçek’in Ermenileri “hain” ve “Türklere saldıran taraf” olarak tanımlayışı, 1915-17 Osmanlı kıyımlarını açıkça meşrulaştırması, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Doğu Perinçek’in “psikolojik savaş”, “propaganda”, bilhassa soykırım iddialarını kullanarak Ermenilere karşı nefreti teşvik etmek konusunda üstlendiği liderlik pozisyonu, aynı mahkemenin Hrant Dink cinayeti ve diğer azınlık cinayetleri ile ilgili tespitleri ile bu nefret propagandasının Türkiye’deki Ermenilerin üzerindeki ciddi etkileri nedeniyle Perinçek’in açıklamaların aşağıdaki nedenlerle Ermenilere karşı ırkçı ve ayrımcı nitelik taşıdığını savunuyor.
Keskin: AİHM'in sınavı...
İHD’den avukat Eren Keskin de geçtiğimiz günlerde AİHM’deki davayı Özgür Gündem’deki köşesinde yazmıştı. Keskin köşesinde şu ifadelere yer vermişti:
“Yıllardır, düşünceleri nedeniyle yargılanan ve bu yüzden cezaevinde yatan biri olarak, Doğu Perinçek’in sözlerinin kesinlikle, ‘düşünce özgürlüğü’ kapsamında değerlendirilemeyip açıkça suç işlemeye teşvik olarak değerlendirilmesi kanısındayım.
“İşte bu teşvik sonrasıdır ki; Hrant Dink, Rahip Santoro, Sevag Şahin Balıkçı katledilmişlerdir.
“Doğu Perinçek ve onun gibilerinin, Hrant Dink ve Orhan Pamuk davalarındaki tavırlarını hatırlayalım!
“Kendilerine, 1915 Soykırımı’nın mimar ve uygulayıcılarından olan Talat’ın ismini koyarak, kendilerini utanmadan ‘Talat Paşa komitesi’ olarak ilan ettiler. Ve bu komite duruşma kapılarında şiddet çağrıları yaptı. Ve yeni ölümlere, yeni suçlara neden oldular..."
Ne olmuştu?
İsviçre'deki Lozan Sulh Ceza Mahkemesi, 2007 yılında Ermeni Soykırımı'nı "uluslararası bir yalan" olarak nitelendirdiği için İşçi Partisi (İP) lideri Doğu Perinçek'i "ırk temelinde ayrımcılık" suçunu düzenleyen İsviçre Ceza Yasası'nın 261. maddesi uyarınca cezalandırmıştı.
İsviçre’de Vaud Temyiz Mahkemesi de, Perinçek hakkında Lozan Sulh Ceza Mahkemesi’nin verdiği karara itirazı reddetmişti. Perinçek’in avukatı Federal Mahkemeden sonuç alayınca AİHM’e başvurmuştu.
AİHM 2013'te verdiği kararda İsviçre'nin, Perinçek'in ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermişti.
AİHM, oyçokluğuyla alınan kararında, İsviçre Mahkemesi'nin Perinçek’i mahkum etmesindeki gerekçeleri yetersiz bulmuş; ortak kanaat bulunmayan bu gibi meselelerde farklı görüşlerin cezalandırılmasının “caydırıcı etki” yapacağını ifade etmişti.
AİHM Büyük Daire'de görülen temyiz duruşmasına İnsan Hakları Derneği, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi ile Toronto merkezli Uluslararası Soykırım ve İnsan Hakları Çalışmaları Enstitüsü, Büyük Daire’ye görüş bildirim dosyası sunmuştu.
28 Ocak'ta Büyük Daire'de dava yeniden görülmüş, duruşmada Perinçek’i Mehmet Cengiz ve Christian Laurent Pech; İsviçre’yi Daniel Thürer; Türkiye’yi Stefan Talmon ve Emenistan’ı Amal Alamuddin Clooney ile Geoffrey Robertson temsil etmişti.
Yasalar ne diyor?
1 Ocak 2005'ten beri yürürlükte olan İsvriçre Ceza Yasası'nın 261. maddesinin 3. cümlesi şu şekilde:
"Her kim, söz, yazı, görüntü, hareket ve başka tüm yollarla insan onuruna saldırı oluşturacak şekilde bir kişi veya gruba yönelik ırkları, etnik aidiyetleri veya dinleri nedeniyle alçaltır veya ayrımcılık yaparsa; aynı nedenle, soykırım veya insanlığı karşı işlenen diğer suçları kaba bir şekilde inkar ederse, hafife alırsa veya haklılığını savunursa üç yıla kadar özgürlükten mahrum bırakılma veya para cezasına mahkum edilir."
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. Madde:
1. Herkes görüþlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüðü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.
2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir. (EA)
Bu haberde Hürriyet, Armenian Press, Oda TV ve Telegraph’tan yararlandık.