Fotoğraf galerisi için tıklayın.
çArşı üyelerinin, Gezi direnişinde sokağa çıkarak “Başbakanlık ofisini ele geçirmeye çalıştığı ve darbe yapmaya teşebbüs ettiği” iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması bugün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Karar 00:20’de açıklandı. Erol Özdil'in stat müdürü, Yıldırım Demirören ve Fikret Orman'ın tanık olarak dinlenmesi talepleri reddedildi. 35 sanıktan bugün ifade veren 27’sinin yurtdışına çıkış yasakları kaldırıldı, İddianame tebliğ edilmediği için sorgusu tamamlanmayan sekiz sanığın yurtdışına çıkış yasağının devamına karar verildi. Dava 2 Nisan 2015 saat 10:00’a bırakıldı.
Salon değiştirildi
çArşı üyeleri, yargılanan arkadaşlarıyla dayanışmak için çArşı pankartıyla adliye önüne geldi. Milletvekillerinden, sanatçılara pek çok insan da adliye önünde ve duruşma salonundaydı.
Duruşma saat 09:50'de başladı. Salonda birçok kişi ayakta olması üzerine Avukat Ömer Kavili, "Davanın bu fiziki koşullarda görülmesi mümkün değildir. Adliyede de müsait boş salon vardır" dedi.
Avukatlar, "Burada 35 kişiyi değil, bir taraftar grubunu yargılıyorsunuz, kalabalık olacağını tahmin etmeliydiniz" dedi. Hakim de yanıt olarak "Havalandırmayı açarız" dedi.
Heyet itirazları tekrar görüştü ve kimlik tespitinin ardından salonun değiştirilmesine karar verdi. Saat 10.30 sularında kimlik tespitine başlandı. Kimlik tespitinin ardından büyük salona geçilmek üzere duruşmaya ara verildi.
Duruşma salonu önünde izdiham
Aranın ardından duruşmanın devam edeceği büyük salon önünde çok sayıda insan bekledi. Adliye içinde Beşiktaş marşları ve sloganlar atıldı.
Saat 12.15 sularında duruşma büyük salonda devam etmeye başladı.
İddianame okunuyor
Sanık avukatlarının duruşmada sesli ve görüntülü kayıt yapılması talebi reddedildi.
İddianamenin ilk bölümünün okunmasına başlandı. "Halkı galeyana getirmek" gibi iddialar okunurken salonda gülüşmeler oldu.
Hakim salonda çekim yapanlar hakkında işlem başlatacağını söyledi.
Dizdar: Tapeler usulsüz
Avukat Ali Rıza Dizdar: “Suç tarihi 16 Haziran 2013. Ama iddianamenin içinde 15 Haziran’da dinleme yapıldığı görülüyor. Sorduklarınız suç tarihinden önceki dinlemeler. Bunlar da İstanbul Cumhuriyet Savcılığının suç örgütü soruşturması kapsamında yapılan dinlemeler. Bu dinlemelerle ilgili soruşturmada da “suç yok” denilerek takipsizlik verildi. Bunlar tesadüfi delil kapsamına da girmez. Bu tapeler usule uygun değildir ve tapeden dosyadan çıkarılmalıdır. Dolayısıyla da davanın düşmesi gerekir.”
Şen: Delillerden çıkarılmalı
Cem Yakışkan’ın avukatı Ersan Şen: “Telekomünikasyon yoluyla yapılan dinlemelerle ilgili iddianamede “tesadüfen elde edilen delil” maddesi kullanılmamıştır. Sanıklara tapelerle ilgili soru sorulması mümkün değil. CMK 138 uyarınca gerekli usul kurallara uygun değildir. Ayrıca suç örgütü iddiasındaki suçlar hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Deliller hukuka aykırıdır, dosya dışına çıkarılmalıdır.”
Yusuf Demirci'nin avukat Ömer Kavili de tapelerin delil niteliğinde olmadığını, avukatların da dosyadaki tüm delillere erişim hakkının olmadığını söyledi.
Avukat Mehmet Derviş Yıldız da tekrar söz alarak iddianamedeki tapelerle ilgili önceki soruşturmalarda savcının suç unsur yoktur dediğini, aynı tapelerin burada iddianamede kullanıldığını, tapelerin bu dosyada kullanılamayacağını belirtti.
Avukat Yıldız, Haziran ayında Savcı Adem Meral'in "tapelerde suç görülemedi" dediğini, iki ay sonra aynı savcının aynı tapelerle ilgili suç örgütü iddiasıyla iddianame hazırladığını söyledi.
Mahkeme Başkanı, avukatların delillerle ilgili itirazları sırasında sözlerini keserek "Tamam, yeter, tartıştınız" dedi. Tüm talepleri reddetti.
Duruşmaya saat 13.00'ten 14.30'a dek ara verildi.
Hakim: Önemli olan niyet
Duruşmaya verilen aranın ardından 15:00’te devam edildi. Avukat Ömer Kavili, duruşma salonunda bulunan ve güvenlik amaçlı olduğu söylenen kameraların kapatılmasını, ”kameraların Ankara’ya görüntü geçiyor olabileceğini” söyledi ve kameraların kapatılmasını istedi.
Hakim ise “önemli olanın niyet olduğunu” söyledi ve sorguya devam etti.
İlk olarak sanıklardan Cem Yakışkan’a söz verildi ve iddianamedeki suçlamalarla ilgili savunması alındı. Yakışkan’ın Taksim semtindeki eylemlere aktif katılmakla, halkı eyleme katılmakla teşvik etmekle, Taksim’de buluşmak üzere arkadaşlarıyla sözleştiği ifade edildi.
Yakışkan şunları söyledi:
“O tarihlerde benim Twitter adresim yoktu. Telefon görüşmelerinde yönlendirme şeklinde ifadem yoktur. Eylemlere kendim de katıldım. Birkaç ağaç meselesi değil, sözü de bana ait değil. Sanıklardan Yusuf Demirci’yi simaen tanırım, diğerini hiç tanımam. Benim çarşı grubunun başında olduğumu neden söylediklerini bilmiyorum. Konuşmalardaki Divan Otel’e yollanan pizzayı da bacanağım sipariş verdi. Sipariş bedelini de banka hesabıyla ödedi, dekontları var.”
Yakışkan: Darbe varsa delil nerede?
Yakışkan, Bir İtalya vatandaşının kendisiyle neden görüşmek istediği sorusunu da “Nedenini bilmiyorum, görüşmedim” diye yanıtladı.
“çArşı taraftar grubu olarak birçok etkinliğe imza atıp demokratik yollarla haksızlıkların karşısında olduk. Faaliyetlerimiz arasında örgüt kurmak, darbe yapmak yoktur. çArşı’yı terör örgütü olarak göstermek en hafif ifadeyle haksızlıktır. çArşı korunması gereken bir değerdir.”
“İddianameyi okudum. Ben suç işlemedim, eğer öyle bir iddia varsa somut delillerle kanıtlanmasını istemek en doğal hakkımdır.”
“Darbe yapacak gücümüz olsaydı, Beşiktaş’ı şampiyon yapardık. çArşı siyaset yapmaz.”
“Önyargı değil, alışkanlık”
Avukatı Ersan Şen de mahkemenin hangi delillerle bu suçlamayı kurduğunu, somut delil olmadığını, “Duruşmanın ilk celsesinde ek savunmayla karşılaşmak bizi çok korkutur. Mahkeme heyetinin bir önyargısı mı var?” diye sordu. Savcının somut delilleri ortaya koymasını, ancak bu şekilde savunma yapabileceklerini söyledi.
Mahkeme başkanı ise “Bu bir pratik, bir alışkanlık” dedi.
Ergenç: Demokratik tepki
Sanıklardan Numan Bülent Ergenç ise Gezi direnişinin ilk günü olan 1 Haziran 2013’te ve Dolmabahçe’de kepçenin kaçırıldığı gün Tekirdağ’da, yakınının düğününde olduğunu, evinde bulunan ruhsatsız silahın kendisine ait olduğunu ama hiç kullanmadığını ifade etti.
Kendisinin bulunduğu iddia edilen fotoğraflardan birinde kendisinin olmadığını, diğerinin ise başka bir eylem fotoğrafı olduğunu, bu yürüyüşte de Kandil simidi dağıttıklarını söyledi.
Ergenç zaten Gezi direnişi sırasında bıçakla yaralanmış olduğu için evinde yattığını, 15 Haziran 2013’te sokağa çıkıp polisle çatışmasının mümkün olamayacağını söyledi.
Avukatlar ifadelerin tutanağa eksik ve yanlış geçirildiğini, tutanağın yazılı olduğu ekranı göremedikleri için tekrar itirazda bulundular. Mahkeme itirazları dikkate almadı.
Sar kart mı, kırmızı kart mı?
Ergenç yazılı savunmasında da şunları söyledi: “Milyonlarca insan bulunduğu yerde alanlara çıkarak demokratik tepkisini gösterdi. Sonuçta Danıştay da zaten Taksim projesini iptal etti. Demokratik tepkilerin bedeli bu olmamalı. Bu iddialarla mahkeme karşısında olduğum için şaşkınım.”
Mahkeme başkanı, “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının” ne olduğunu “sarı kart-kırmızı kart” benzetmesi yaparak anlatmaya çalıştı.
“Delil dediğiniz, oyuncak tabanca”
Arda Mutlu Doğan da savunmasında şunları söyledi:
“Hayatımda Gezi parkına gitmedim, Gezi parkının açıldığını televizyondan gördüm. İnsanların Türk bayraklarıyla Taksim’e gittiğini görünce ben de gittim. Yarım saat Taksim’de bulundum, Gezi parkına hiç girmedim. Polislerle hiç temasım olmadı, ortamın bana uygun olmadığını görünce de geri döndüm. Kamu malına zarar verdiğime, suça karıştığıma dair hiçbir görüntüm, delil yoktur. Kimden emir alıp verdiğime dair bir delil yokken örgüt üyeliğiyle suçlanıyorum. Buna dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır.”
“Tapelerde de, hakkımda sırf dava açılması için konuşmadığım sözler saptırılmış ve iddianameye konmuştur. Evimdeki film çekimlerinde kullanılan oyuncak tabanca, sizin tabirinizle kuru sıkı, delil olarak dosyaya kondu.”
“Dünya görüşüm gereği bir terör örgütüne üye olmam mümkün değil. Ben bir vatanseverim. Bu suçlamalar nedeniyle psikolojim bozuldu.”
“Daha önce gözaltına bile alınmamıştım”
Sezgin Gülnar’ın savunması da şöyle:
“Hayatımda daha önce gözaltına bile alınmamıştım. Gezi parkı eylemlerine katılmadım. O dönem de gözaltına alınmadım. Hakkımda bu dava açılınca şaşırdım. Telefon görüşmelerim delil olarak gösterildi. Bu görüşmelerin CD olarak tarafıma verilmesini talep ediyorum. O görüşmeler de espridir.”
Kabaş: çArşı üyesi değilim
Sanıklardan Kaan Kabaş da şu savunmayı yaptı: “Suçlamaların hiçbiri gerçekçi değil, iddianamede bir delille de karşılaşmadım. Birçok telefon görüşmemdeki espriler, iddianamede delil diye karşıma çıktı. Bunlar da göz önünde blundurulursa neden burada olduğum anlamıyorum. Ben sadece Beşiktaş taraftarıyım be Beşiktaş çarşısında esnafım. çArşı grubunun üyesi olduğum söylenemez. Diğer sanıklarla aramda örgütsel bir birliktelik de yok. Eylemlerde de bulunmadım, polislerle karşı karşıya gelmedim.”
Dağ: Ben maça bile gitmedim
Hakim tüm sanıklara, çArşı’nın “emir komuta zinciri içerisinde hareket edip etmediğini, yöneticileri olup olmadığını sordu. Sanık avukatları hakimin dosyada olmayan soruları sorduğunu, yönlendirici ifadeleri olduğunu söyleyerek bu tür sorulara karşı çıktı.
Sanıklardan Sarp Dağ da “Hayatında sadece birkaç kez maça gittiğini, çArşı grubuyla da ilgim yok. Sanıklardan hiçbirini tanımıyorum” dedi.
“Beşiktaşlı değil Fenerbahçeliyim”
Sanıklardan Barış Karaca da hakkındaki tüm suçlamaları reddetti, “Beşiktaşlı değil Fenerbahçeli olduğunu” söyledi. Salondan alkışlar ve ıslık yükselince mahkeme başkanı tepki gösterdi. Karaca, eylemlere sadece ilk günü katıldığını söyledi.
Mahmut İli de eylemlere katıldığını ama polise mukavemette bulunmadığını söyledi.
Saat 18.00'de duruşmaya ara verildi.
“Kız arkadaşıma ‘eyleme gittim’ diye yalan söyledim”
Sanık savunmaları Volkan Eroğlu ile devam etti, Eroğlu “Ben vatanseverim, darbeyle ilgim yok. Evimde döner bıçağı bulunması normal, babam tavuk dönerci” dedi.
Ant Erbirsin ise “Ben bir tek maçlara giderim, başka bir şeyle ilgim yok. 31 Mayıs'taki eyleme gittim, gaz sıkıldığı için yaklaşmadım. Eylemle ilgili sadece kız arkadaşım ile konuştum, o sırada da Kocaeli'deydim. Kız arkadaşıma geri vites yapmadığımı göstermek için eyleme gittim diye yalan söyledim” diye konuştu. Erbirsin, tapelerde yazılı olduğu gibi Dolmabahçe'de olmadığını İzmit'te olduğunu ifade etti.
“Direniyoruz lafı makaraydı”
Yusuf Demirci'nin avukatı Ömer Kavili, iddianame ellerine ulaşmadığı için savunma süre siistedi.
Sanık Burak Bulut şunları söyledi: çArşı Beşiktaş taraftar grubudur, taraftar grubundan örgüt olamaz.
Demokratik eylemlerde yer aldım, çatışmalarda yoktum. Beşiktaş-Taksim arasında yürüyen herkes lokasyon gereği Dolmabahçe'ye yürümekle suclanabilir. Telefondaki ‘direniyoruz’ lafı tamamen makaradır.
Güner: Asıl çArşı'ya darbe
Hüseyin Fidan da savunmasını hazırlamak için süre istedi. Fidan "çarşıyı terör örgütü olarak suçlamak yanlış. Çarşı bir ruhtur."
Ayhan Güner de “Biz buradayız, herkes hapislerde, anneler çocuklarını kaybetti, bu asıl çarşıya yapılmış bir darbedir” dedi. Tuncer Gençer ise “Biz Gezi eylemleri sırasında bizden yardım isteyen polise yardım ettik” ifadesini kullandı.
Saat 21:00'de sanık sorguları tamamlandı. Sanık avukatlarının esas hakkındaki savunmalarına geçildi.
"Liverpool için yasak kalksın"
Sanıkların tamamı, Beşiktaş-Liverpool maçı öncesi yurtdışına çıkış yasaklarının kaldırılmasını talep etti.
Avukatları da dosyada geçerli delil olmadığını, tapelerin usulsüz dinleme yoluyla elde edilmiş delil olduğunu ve dosyadan çıkarılması gerektiğini, başka delil de olmadığından davanın düşmesini talep ettiler.
Savcı Abdullah Mirza Coşkun saat 23:20’de açıkladığı mütalaasında, sorgu ve savunmaları yapılan sanıklar hakkında adli kontrol ve teminatlar açısından kontrolün kaldırılmasını, yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasını istedi. Ayrıca, iddianamede "kuru sıkı tabanca" olarak delil gösterilen oyuncak silahın iadesi talebinin reddini, sanıkların duruşmalardan vareste tutulması talebinin reddini, çArşı’nın örgüt olup olmadığına dair İçişleri Bakanlığı’na yazı yazılması talebinin reddini talep etti. (AS/BK)
Dayanışmaya gelenler
Dayanışmaya gelenler arasında Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı Alper Taş, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Kadir Gökmen Öğüt, Nurettin Demir, Veli Ağbaba, Mahmut Tanal, Umut Oran, İlhan Cihaner, Hüseyin Aygün ile Meclisi Üyesi Yasemin Öney, Demokratik Gelişim Partisi (DGP) Milletvekili İdris Bal, ressam Bedri Baykam, Kocaeli, Antalya, Ankara baroları temsilcileri ile İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal , Berkin Elvan'ın annesi Gülsüm Elvan ve babası Sami Elvan, Hasan Ferit Gedik'in annesi Nuray Gedik, sanatçılar Pınar Aydınlar ile Atilla Taş, yazar Emrah Serbes de var.
SanıklarDavanın 35 sanığı şöyle: Koray Yalnız, Rüştü Aytan, Arda Mutludoğan, Sezgin Gülnar, Kaan Kabaş, Cem Yakışkan, Sarp Dağ, Barış Karaca, Atay Kesik, Mahmut İli, Numan Bülent Ergenç, Erdener Karataş, Volkan Eroğlu, Ant Erbirsin, Yusuf Demirci, Burak Bulut, Hüseyin Fidan, Ayhan Güner, Tuncer Gençer, Erdem Işık, Hakan Bora, Halil İbrahim Erol, Emre Işık, Engin Sarar, Serkan Sevim, Savaş Yeşiltepe, Akyan Uyanıktürk, Murat Eroğlu, Erol Özdil, İbrahim Aydın, Musa Fırat, Güray Sözmen, Mustafa Uysal, İbrahim Halilullah Turan, Hakan Tezel. İddianamede dokuz polis de müşteki sıfatıyla yer alıyor. |
* İddianameyi buradan görebilirsiniz.
** Fotoğraflar: Ayça Söylemez, Berk Özkan / AA