Anahit Berberyan'ın büyükannesinin anı defterinden...
Büyükannem Hovhannes kızı Arsaluyş Berberyan (Saraçyan) 1898’de Van’da doğmuş, Tahran’da yaşamış ve 1978’de Yerevan’da vefat etmiş. Anılarını iki büyük defterde toplamış ve başlığını ‘Hayatımın Kenarından” koymuş.
Defterinden alıntılar yapıyorum.
“Biz Vanlılar 15 Haziran 1915’te doğduğumuz yeri, memleketimizi, evimizi, tatlı havamızı, suyumuzu bıraktık, kaderin elinde oyuncak olduk. Göç yolu tuttuk ve avare bir gezgin gibi diyardan diyara geçtik, güçlü bir fırtınaya yakalanmış gemi gibi kayadan kayaya vurulduk, bu gemi bizi yabancı kıyılara sürdü.
Her seferinde memleketim Van’ı hatırladığımda kalbimin en derinlerinde bir üfürüm parçası gibi, sanki soğuk suyu sıcak ateşe akıtırcasına, bin pişmanlıkla mutlu günlerimi hatırlıyorum.
Yola çıktık ve arkamızda sevgili mavi Van gölünü bıraktık. Göl de yetim çocuk gibi hıçkıra-hıçkıra ağlıyordu ve bizi çağırıyordu, beni de alın götürün, ben sizsiz ne yaparım diye.
Masallarda cehennem hakkında çok şey duymuştuk ama nereden bilecektik ki o cehennemi bütün acısıyla ve dehşetiyle bir gün kendi gözlerimizle görüp, tenimizin üstünde hissedeceğimizi. Düşünüyordum… Cehenneme sadece kötüler ve günahkârlar gidermiş, peki zavallı Ermeni halkının bu kara zulmü yaşayacak ne günahı vardı?
O karmaşada annemi ve kız kardeşlerimi kaybettim, ancak diğer insanlarla yola devam ediyordum. Berkri’ye vardık. Dağlardan, dar yollardan geçiyorduk. Bir de ansızın ateş sesleri gelmeye başladı. Korkunç düşman dağlardan inmiş acımasızca karavanın önünü kesmiş ve genç kızları kaçırmış. Panik içindeki kalabalık çığlık çığlığa… O çılgın anda bir de gözüm nehre baktı ve ne göreyim… Nehir yüzlerce bedeni alıp götürmüştü. Ermeni kadın ve genç kız, namusunu ve onurunu koruyup, kirli ve saygısız bir düşmanın eline düşmektense nehrin tarafından yutulmayı tercih etmişti.
Korkumuz delilik derecesine varmıştı, mermi yağmuru altında nefessiz koşuyorduk, nereye gittiğimizi bilmeden. Beş-altı gün aç ve bitap yol gittik. Anneler çaresizlikten çocukları yollarda bırakıyordu, arkadan gelen gönüllü kamyonlar da çocukları toplayıp getiriyordu.
Ayakların şişmişti, yürümek imkânsızdı. Kalabalık gelip geçiyordu ve benim gibi binlerce insanın gözyaşları sel olmuştu. Ne yapayım?
Umutsuzca yol kenarında oturup hasta ayaklarıma bakıp ağlıyordum ve çaresizliğimi düşünüyordum. Aniden bir gürültü duydum ve büyük bir kervan geldiğini fark ettim. O Müslümanları görünce çok korktum ancak onlardan biri deveyi bana yaklaştırdı, hayvan dize geldi ve ben bindim. Devenin sırtına yapışmıştım ve iki kolumla önümde oturan kadına sımsıkı sarılmıştım. Kadın dönüp korkma yavrum dedi. O da tehcir sırasında çocuklarını kaybetmiş. Develerin karavanı ilerliyor ve benim gibi birçok çaresizi götürüyordu. Baya bir yol geçtikten sonra deve sürücüsü diğerine bir şey söyledi, o da bohçasından bir parça ekmek çıkardı ve bize verdi.
O yabancının samimiyetinden o kadar çok duygulandım ki bir an ayaklarımın ağrısını unuttum, her insanda vicdan sesi diye bir şey var, Müslüman ya da Hıristyan hiç fark etmez diye düşündüm… Sadece bilgi noksanlığıdır asırlar boyunca insanların üzerinde baskı kuran ve bugün de bütün bu zulme neden oldu."
Deve kervanı bu kadını ve büyükannemi göçmenlerin yanına götürmüş ve kendi yoluna devam etmiş. Büyükannem uzun arayışlardan ve acılardan sonra nihayet akrabalarını bulmuş ve birçok felaketten kurtularak Yerevan’a gelmiş. (AN/HK)
“100 yıl… Gerçek hikayeler” başlığı altında, analitik haber ajansı ‘Armedia’ ve sivil toplum kuruluşu ‘Avrupa Entegrasyonu’ tarafından gerçekleştirilen ‘Beni kurtaran Türk’ projesi Soykırımdan kurtulanların, yakınları tarafından aktarılan gerçek hayat hikayelerini sunuyor. Hikayelerin özelliği, kahraman(lar)ın Ermeni Soykırımı’ndan doğrudan ya da dolaylı olarak, Türklerin yardımları sayesinde kurtulmuş olması. Proje, Birleşik Krallık Dış İşleri ve İngiliz Milletler Topluluğu Ofisi’nin desteğiyle gerçekleştiriliyor.
Dizinin diğer yazıları:
* Aris Nalcı "Beni Kurtaran Türk" Projesini Anlattı: Bu Hikayeler Soykırımla Önyargısız Yüzleşme İçin Anlatıldı
* “Büyükannemin Hasretinden Bir Parça da Bizim İçimizde”
* “Katliamdan Kurtulan İki Dal Birbirine Tutunup Bir Meşe Olmuş”
* “Katliamdan Kurtulan İki Dal Birbirine Tutunup Bir Meşe Olmuş”