26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü’nde İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İHD İstanbul Şubesi’nde ortak basın açıklaması yaptı.
Açıklamada TİHV Genel Başkanı, Adli Tıp Uzmanı Dr. Şebnem Korur Fincancı, İHD İstanbul Şubesi Başkanı Abdülbaki Boğa, İHD İstanbul Şubesi yönetiminden Kıvanç Sert ve TİHV’den Hürriyet Şener söz aldı.
Fincancı, Türkiye’nin İşkenceye Karşı Sözleşme’yi 1988’de kabul ettiğini, Anayasa’da ve ceza kanununda işkence yasaklandığını ancak işkencenin kamu görevlilerince sistematik olarak varlığını sürdürdüğünü söyledi.
“30 yıldır Türkiye’de ağır sonuçlara yol açan fiziksel işkencelerle karşılaşmasak da başka sakatlıklar, başka ölümlerle karşılaşıyoruz.”
“Devlet terörü”
Özellikle son birkaç yıldır tüm barışçıl gösterilere şiddetle saldıran bir devlet terörüyle karşı karşıya olunduğunu söyleyen Fincancı şöyle devam etti:
“Gözaltı sırasında insanlık dışı muameleler, olayla hiç ilişkisi olmadığı halde zor kullanılan uygulamalar yapılmaya devam ediyor. 15 gencin gözlerini kaybetmesinin ardından gözlerinden plastik mermi çıktığı kanıtına rağmen müdahale sonrası yaralanma ve ölümler üzerine sorduğumuz sorulara kolluk kuvvetleri, bu silahların ellerinde olmadığına dair açıklamalar yapıyor.”
Fincancı, “siyasi idarenin yalanlarına inanmayacaklarını” belirtti. En büyük başarısızlıklarının cezasızlık üzerine olduğunu da “İşkencecilerin cezalandırılamadığı bir ülkede yaşamanın acısını yaşıyoruz” diye anlattı.
Boğa: İşkence görüntüleri kaybediliyor
Ardından söz alan Avukat Boğa, son dönemlerde cezaevlerinde gerçekleştirilen, özellikle de çocuk mahpuslara yönelik işkence ve kötü muamele, tecavüz uygulamalarındaki artışların sistematik olarak devam ettiğini söyledi. Olayla ilgili görüntülerin de memurlar tarafından yok edildiğini ekledi.
Kürt sorununa çözümün barıştan başka bir seçenek olamayacağını belirten Boğa “Diyalog ve görüşme yeterli değil, esas talep edilen karşılanmamaktadır. Sorun ortada dururken gerillanın geri dönüşü beklenemezdi” dedi.
En büyük mücadelelerinin F Tipi Cezaevlerinin kapatılması üzerine olduğunu söylerken, açıldığı günden bu yana 2 bin 641 kişinin yaşamını yitirdiğini söyledi.
Maruz kalınan psikolojik şiddetin geldiği boyutu tanımlarken de “İşkencenin sadece enstrümanının değiştiğini” söyledi.
Başvurulara yetişemiyorlar
Hak savunucuları, işkence mağdurlarına verilen rehabilitasyon hizmeti için gelen talebin beklenilenin çok üzerinde olduğu ve bunu karşılayacakları maddi imkana sahip olmadıklarını da ifade ettiler.
Son olarak Fincancı “Yasa tasarısının adını ‘Terörün durdurulması, toplumsal bütünleşme’ koyuyorlar fakat bu terör devlet teröründen başka bir şey değil” diyerek konuşmasını bitirdi.
Konuşmacılardan Kıvanç Sert de “1990’lı yıllarda işkenceciler gizli değildi, günümüzde ise sorumluların adı yok” şeklinde cezasızlığa dikkat çekti.
2013’te 537 işkence başvurusu
Açıklamadan rakamlar şöyle:
* 2013 yılında TİHV’in Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerine işkence gördüğü gerekçesiyle 869 kişi başvuru yaptı. İçlerinden 537’si aynı yıl içinde işkence gördüğünü belirtti.
* 2014 yılının ilk beş ayında da 384 kişi işkence gördüğü gerekçesiyle başvuru yaparken bunlardan 143’ü 2014 yılı içinde işkence gördüğünü belirtti.
* 2014 yılının ilk 5 ayında gözaltında 3 şüpheli ölüm gerçekleşti.
* TİHV ve İHD Dokümantasyon Merkezlerinin verilerine göre, 2013 yılında gözaltında, cezaevlerinde veya toplantı ve gösteri özgürlüğünün kullanımı esnasında kolluk kuvvetlerinin şiddetine maruz kalan kişi sayısı 5 bin 848’dir.
* 2014 yılının ilk beş ayı itibariyle bu sayı 1120.
* Asker Hakları web sitesinin 2012-2013 dönemi raporuna göre söz konusu dönemde siteye şikâyette bulunan toplam 653 kişinin yarısı (yaklaşık 326 kişi) dayak, hakaret ve tehdit içerikli işkence ve kötü muamele kapsamında şikâyette bulundu.
* Gezi Parkı Protestoları sırasında polisin gerçekleştirdiği başta yaşam hakkı ve işkence yasağı ihlali olmak üzere ağır insan hakları ihlallerine yönelik açılan davaların hiçbirinde henüz olumlu bir sonuç alınamadı. Savcılıklara yapılan pek çok şikâyet ve suç duyurusunun akıbeti bilinmiyor. (PA/AS)
* 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü: Birleşmiş Milletler 1984 yılında “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme”yi kabul etti. Sözleşme, yeterli sayıda devlet tarafından imzalanmasından sonra 26 Haziran 1987’de yürürlüğe girdi. Bu tarihten on yıl sonra 1997’de, BM Genel Kurulu, sözleşmenin taşıdığı önem nedeniyle 26 Haziran’ı işkence görenlerle dayanışma günü olarak ilan etti. Türkiye İşkenceye Karşı Sözleşme’yi 1988’de kabul etti.