Altı aydan az ömrü kaldığına dair raporu bulunan hasta tutuklu Muhlis Barut, tüm başvurulara rağmen tahliye edilmiyor.
Barut'un ailesiyle vedalaşma isteği de göz önüne alınmayarak, ailesinin bulunduğu İzmir'deki cezaevinden İstanbul'daki Metris Cezaevi'ne nakledildi.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi Cezaevi Komisyonu üyesi avukatları, üçüncü yargı paketinin kabulünün ardından mahkemeye, Yargıtay 2. Ceza Dairesi'ne, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'na ve Adalet Bakanlığı'na 18 Haziran'da tahliye talebini içeren dilekçeler gönderdi.
"Ailesinden iyice uzaklaştı"
Avukat Dinçer Çalım, "Dilekçeleri sanki duvara veriyoruz, hiçbiriyle ilgili işlem yapılmadığı gibi yanıt bile vermediler. İzmir'de hiç değilse ailesini görüyordu, burada tek başına kaldı. Son günlerini oğlunu, kızını, eşini görmeden geçiriyor" diyor.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu da Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e "Yakınlarıyla vedalaşma hakkı tanıyın" şeklinde bir dilekçe yazdı ancak durumda değişiklik olmadı.
Kızı Gönül Barut da Nisan ayında Cumhurbaşkanlığı'na dilekçe yazarak babasının hapisten çıkarılmasını istedi. Yanıt, Adalet Bakanlığı'ndan geldi: "Karar, mahkemenindir."
Çalım, İstanbul'a nakil haberini aldıklarında önce Adli Tıp Kurumu'na rapor için yollandığını sandıklarını söylüyor.
"Ancak durum farklıymış, Barut'u, Metris'te rehabilitasyon koğuşu olduğu gerekçesiyle nakletmişler. Son günlerini ailesiyle geçirmek isterken, onlardan iyice uzaklaştı..."
Barut'un ağabeyi Salih Barut da maddi imkansızlık sebebiyle Muş'tan İzmir'e göç etmiş olan ailesinin İstanbul'a ziyarete gelemediğini söyledi ve son umutlarının, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapacakları başvuru olduğunu belirtti.
Barut, yarın Ankara'ya giderek tahliye başvurusunda bulunacak.
"Öleyim diye gönderdiler"
Muhlis Barut'u ziyaret eden Avukat Gülvin Aydın da durumunun çok kötü olduğunu, 80 kilodan 50 kiloya düştüğünü söyledi.
"Yeterli yiyecek olmadığını, sabahları istediği meyve suyunun bile verilmediğini söyledi. 'Beni buraya öleyim diye gönderdiler' diyor."
"Burası bakıma muhtaç hastaların kaldığı bir yer ancak refakatçiye izin verilmiyor, tek başına kalıyor. Dün tekrar savcılığa başvurduk, o da dosya Yargıtay'da olduğu için oraya başvurmamızı söyledi."
Yeşil Kart'ı iptal edilmişti
İki yıl önce karaciğer kanseri olduğunu öğrenen 50 yaşındaki inşaat işçisi Barut, Yeşil Kart'ının süresini uzatmak için başvuruda bulundu.
Yeşil Kart'ının iptal edildiğini öğrenmesinin ardından 8 Ekim 2010'da, İzmir'deki Bayraklı Toplum Sağlığı Merkezi'ni pompalı tüfekle basıp çevreye ateş açtıktan sonra ayağından vurularak yaralandı.
Barut, çıkarıldığı İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 2 Şubat'ta "öldürmeye teşebbüs, tehdit ve hakaret" suçlarından toplam 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Dosya Yargıtay'a gönderildi.
1 Mayıs'ta Buca Cezaevi'nden Şakran Cezaevi'ne nakledildi. Burada "rapor geciktiği" gerekçe gösterilerek ilaçları verilmedi. Bir ay ilaç kullanamayınca durumu kötüleşti ve İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı.
Kontrollerinin ardından, 15 Haziran'da "altı aydan az ömrünün kaldığı öngörülüyor" şeklinde rapor veren hastane, "Bizim yapacağımız bir şey kalmadı" diyerek Barut'u tekrar hapishaneye yolladı.
Barut geçen hafta Metris Cezaevi'ne nakledildi.
Ağabeyi Salih Barut, kaldığı yerde uzman doktor olmadığını, zaten hapishanede tedavisi yapılamadığı için hastalığının bu kadar ilerlediğini söylüyor.
"Hastane raporuna göre 4,5 aylık ömrü kaldı. Son günlerini bizim yanımızda geçirmek istiyor."
Avukat Çalım da "Yargı bürokrasisi bir can daha mı alacak?" diye soruyor. (AS)