Akdeniz Belediyesi İştar Kadın Danışmanlık Merkezi, geçen yıl haziran-ağustos ayları arasında Adana Pozantı Cezaevi'nden çıkan çocuklarla bir dizi etkinlik yaptı ve bunun sonuçlarını raporlaştırdı.
İştar Kadın Danışmanlık Merkezi'nden Dr. Didem Gelegen bianet'e rapora kaynaklık eden çalışma hakkında bilgi verirken bunun, çocukların duygu ve düşüncelerini rahat ifade etmesine ve birbirleriyle dayanışma ağını örmesine yönelik etkileri olacağı düşünülerek başlatılmış bir psikososyal müdahale programı olduğunu söyledi.
Çocuklarda "karmaşık travma sonrası stres bozukluğu" belirtileri olduğunun ifade edildiği raporda, çocukların içinde bulundukları ortam ve ruh haline dair izlenimler yer alıyor.
"Karmaşık travma sonrası stres bozukluğu"nun, travma yaşandıktan ve güvenli yaşam koşullarına geçildikten sonra devam eden sorunlar için kullanıldığının belirtildiği raporda, "bu çocuklar açısından 'travma sonrası durum'a bir türlü geçilemediği" anlatılıyor.
Susturulma tedirginliği
Raporda, üç hafta boyunca süren etkinlikler esnasında çocukların çoğunun duygu ve düşüncelerini ifade etmekte zorlandığı; topluluk önünde konuşmaya utandıkları gözlemlendiği belirtiliyor.
"Bildikleri her iki dilde de (Türkçe ve Kürtçe) ifade zorluğu çekiyorlardı ve dillere hâkim değillerdi. Ya çok hızlı ve ezberlemiş gibi konuşuyor ya da susuyorlardı. Bir şeyleri başarma ve ciddiye alınarak dinlenme deneyimine çok ihtiyaç duyuyor, ancak eleştirilmek ya da susturulmak olasılığı onları çok tedirgin ediyordu.
"Mizah duyguları yüksekti. Politika ana ilgi alanlarıydı; politikleşme düzeyleri akranlarının çok üstündeydi. Yaşıtlarının ilgi duyabileceği etkinliklere (sinema, kitap okuma, gezme) ise ilgisizlerdi (internet kafeler hariç)."
Çoğunun gözaltına alınma ve tutuklanma nedeninin "taş atmak" olduğu saptamasının yer aldığı raporda, bunun çocuklar için bir "varoluş biçimi, bir siyasi kimlik" olduğu ve bu kimliğin aynı zamanda "onların travmayla baş etme biçimi" olduğu anlatılıyor.
Korku ve nefret nesnesi polisler
Raporda yer alan izlenimlerin bazıları şöyle:
* Çocuklarda çekingenlik, içe dönüklük, paranoid düşünceler, öfke-nefret duyguları ve şiddet davranışları içeren; iki uca savrulan (öfke-neşe, suskunluk-hızlı ve uzun konuşma) duygulanımların sıkça yaşandığı bir kişilik örüntüsü yaygındı.
*Sürekli gözaltına alınıp, şiddete uğradıkları bir ortamda güvenlikleri konusunda gerçekliğin sınırlarını tespit etmekte ve güven ilişkisi tesis etmekte zorlanmaktaydılar.
* Çocukların birincil ilgi alanı Kürt sorunu ve siyasetiydi. Polisler için "düşman", cezaevindeki arkadaşları için "esir" kavramlarını kullanıyorlardı.
* Mahalledeki karakolu ve karakoldaki polisleri korku ve nefret nesnesi haline getirmişlerdi.
* Çocuklar polislerin gündelik sohbetlerde "Arkadaşın yine senin üstüne ifade verdi. Akşama seni alacağız, mahvedeceğiz" gibi onları korkutacak ve şüphelendirecek konuşmalar yaptığını söylüyorlardı.
* Çocuklar mahalle dışına çıkmaya ve mahalle dışındaki etkinliklere katılmaya korkuyordu. Polisin kendilerini sürekli takip ettiğini düşünüyor; bir tür izolasyon yaşıyorlardı.
* Okul yaşantıları, idareciler ve öğretmenlerle ilişkileri yoğun şiddet içermekteydi. Çoğu okulu bırakmıştı. Bir tanesi hariç devam etmeyi isteyen de yoktu.
Ajanlık teklifi
Çocuklar için başlatılan bu çalışma tamamlanamadı. Raporu yazan Dr. Didem Gelegen bianet'e verdiği bilgide, çalışmanın yarım kalmasının nedenlerini anlatırken çocukların içinde bulunduğu ortamı da tanımlıyordu aslında.
"Çocuklar yakalandı, grup dağıldı. O yakalamalar sırasında, 'o benim üzerime ifade verdi' diye birbirleriyle sorunları doğdu. Güvensizlik oluştu grup içinde. Sonunda bir grup olma dinamiğini yitirdiler."
Çocuklara sürekli ajanlık teklif edildiğini dile getiren Gelegen, yardım almaya daha açık çocuklar içeri girince, daha çekingen olanların da ortaya çıkmamaya başladığını aktardı. (YY)
Mersin'de TMK Kapsamında Gözaltı ve Cezaevi Deneyimi Olan Çocuklarla Toplumsal Travma Çalışmaları Grup Çalışması Deneyimi Raporu'na ulaşmak için tıklayınız.