Roboski'den ikinci hayat hikayesi...
Rakam değil "insan"ım! Benim de bir hikayem var!
Ben Celal Encü'yüm, 2012'yi görsem 17 yaşıma girecektim;
Altı nüfuslu fakir bir ailenin son çocuğuyum, annemi beş sene önce yitirdik.
Yoksulluk 8. sınıfa kadar okumama müsaade etti. Ondan sonrası ben diyeyim "sınır ticareti" siz deyin "kaçakçılık"...
Kaçakçılık bizim buralarda ata mesleğidir; birilerinin akrabalarımızla aramıza ördüğü tel, bizim için bir şey ifade etmiyor, biz telin öte yanındaki akrabalarımızla alışveriş yapıyoruz...
Futbol oynamayı çok seviyordum. Siz benim adam adama çalımlarımı görecektiniz. Her akşam halı sahada kaç kişiye saç baş yoldurduğumu buradakiler bile biliyor. O pahalı ve ağır bombalar beni paramparça savurmasaydı Roboskî'nin yaylalarına, kaymakamlığın futbol turnuvasına katılacaktım, ileride iyi bir futbolcu, mesela Messi olacaktım...
Anlayacağınız, çerçeve yapıp astığım hayallerim vardı benim de, hepiniz gibi ben de her gece karşısına geçip tebessüm ediyordum.
Sizin hiç tebessümünüz çalındı mı? Benimkini çaldılar!
Şimdi burada tebessümlerimin hırsızı, umutlarımın cellâdı olanlar hesap versin diye gözlerim açık bekliyorum. Oysa beni Roboskî kabristanına gömenler, canımın yarısı amcamın oğlu Faruk'u da hapse atmışlar, bu mu adalet?
...
Belki kızacaksınız ama bir çift sözüm var;
Eğer beni öldüren bombalar adalet'i de öldürmediyse,
Adalet talep ediyorum...
Herkesin hakkı değil mi Adalet?
Yoksa;
O kocaman, pahalı bombalarını beni öldürmekte harcadığı için devletten özür dilemeli,
Hedefi şaşırmayıp beni öldürdüğü için Genelkurmaya teşekkür mü etmeliyim!?