Operasyon sonrası fotoğraflar için tıklayın.
Terörle Mücadele Şubesi'nden polislerin 10 Mayıs'ta sabaha karşı Okmeydanı'ndaki İdil Kültür Merkezi, Haklar ve Özgürlükler Derneği ile Gençlik Dernekleri Federasyonu, Gazi Mahallesi, Nurtepe ve Sarıgazi'ye yaptıkları baskınlarla 46 kişi gözaltına alındı, dokuz kişi tutuklandı.
İdil Kültür Merkezi'ndeki baskında, Grup Yorum'un CD'lerine, arşivine, bilgisayarlarına el konuldu. Grup Yorum'dan Ali Aracı, Caner Bozkurt ve Ali Papur da İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'ne götürülenler arasındaydı. Üçü de serbest bırakılan grup üyelerinden Bozkurt ile İdil Kültür Merkezi'nden Gamze Keşkek yaşadıklarını bianet'e anlattı.
"Sizi bir türlü yola getiremedik"
Bozkurt: Dokuz kişiydik. Yeni albüm hazırlığında olduğumuz için gece geç saatlere kadar İdil Kültür Merkezi'nde kalıyorduk. Saat 02:00 civarında kapı vurulmaya başladı. Kapıyı kırmaya çalışan polisler bir yandan da bağırıyordu. Kapıyı açmayacağımızı, bu saatte bu şekilde yapılan bir baskının meşru olmadığını söyledik. Camları açıp "Türküler susmaz halaylar sürer" diye slogan attık. Polis birkaç dakika sonra içeri girdi, ellerinde arama kararı olduğunu söylediler.
Bizi yere yatırdılar, benim üzerime iki kişi çıktı biri kafama bastırıyordu. Kelepçeleyerek dışarı çıkardılar, sokakta 10 dakika gözaltı otobüsü bekledik. Bu arada hala yere yatırılmış vaziyetteydik, karşı çıkan bir arkadaşımıza şiddet uyguladılar, dizkapağı kırıldı. Diğer gözaltıları Vatan Emniyet'te hücreye atılınca öğrendik. Burada parmak izi alma, üst arama adı altında şiddet uyguladılar. Yerlerde sürükleyip darp ettiler. İnsanları "Avukatın geldi" diye kandırarak ifade vermeye götürdüler.
Akşam savcılık talimatıyla serbest bırakıldık. Ancak bize neyle suçlandığımız, neden gözaltına alındığımız, neden serbest bırakıldığımız söylenmedi.
Dışarı çıkınca da Emniyet binasının önündeki oturma eylemine katıldık. Orada da gözaltına alınan diğer arkadaşlarımızın şiddete maruz kaldığını öğrendik.
Keşkek: Gözaltına alınanlara, "Sizi bir türlü yola getiremedik" demişler. Bizi "tehlikeli" görüyorlar. Olaydan sonraki etkinlere Grup Yorum'un katılıp katılmayacağını sordular.
"Konserlerin ardından baskın tesadüf değil"
Bozkurt: Ali Papur IMF protestosuna katıldığı gerekçesiyle bizden daha fazla gözaltında tutuldu. Kamera görüntülerini de delil olarak göstermişler. Ali, kameradakinin kendisi olmadığını ancak bu protestolara katıldığını söyledi.
1 Mayıs'taki ya da önceki konserlerimizdeki coşkunun bu operasyonda rolü olduğunu düşünüyoruz. Kendimizi ne zaman kitlesel bir şekilde ifade etsek, operasyonlar, karalamalar, yalan haberler peş peşe geliyor. Son konserlerimiz çok kalabalıktı, basında daha önce hiç olmadığı kadar yer aldı. İktidarın bütün muhalif kesime olan hazımsızlığını herkes biliyor. Operasyonun, bu kitleselliğe karşı yapılan bir saldırı olduğunu söylemek yanlış olmaz. operasyonun ardından gittiğimiz Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ndeki (ODTÜ) konser çok coşkulu geçti, iki kez sahneye geri çağrıldık, seyirci konser boyunca şarkılara eşlik etti, slogan attı.
"Grup Yorum bileti suç delili"
Keşkek: Grup Yorum'un 1 Mayıs konserinin ardından "Bakın demokratikleştik" dediler. Bu operasyonlar ve gözaltılar, demokratikleşmediğimizin de bir kanıtı. Bu baskılara karşı bir kampanya başlıyor. Çadırlarda dönüşümlü açlık grevleri yapılacak, imza toplanacak. Son dönemde 100'e yakın kişi gözaltına alındı. Birinin dava dosyasına Grup Yorum'un konser biletini koymuşlar, aleyhine delil olarak. Konsere gitmekle suçlanıyor.
Bazı basın kuruluşları, televizyonlar operasyonun hemen ertesinde kara propagandaya başladı. Polisin servis ettiği görüntüler yayınlandı. Grup Yorum'a yönelik saldırının kamuoyunda tepkiyle karşılanması üzerine karşı atağa geçtiler. Darp edilen insanları değil, gözaltına alınanların daha önce katılmış olduğu protesto gösterilerini yayınladılar, yalan haberler yaptılar.
Bu haberlere karşı suç duyurusunda bulunacağız. 2001'deki Küçük Armutlu katliamı öncesinde ve sırasında da bu tip haberler vardı.
Bozkurt: Grup Yorum Eurovision'a katılsın diyenler bile oldu. İnternette ciddi ciddi böyle tartışmalar gördüm, yok edemediklerinin içini boşaltmaya çalışıyorlar.
"Bacaklarını aldık kollarını da alacağız"
Operasyon sırasında Haklar ve Özgürlükler Derneği'nde olan Ferhat Gerçek ve İrfan Yılmaz, engelli olmalarına rağmen dayak ve kötü muameleye maruz kaldıklarını anlattı. Polis, Gerçek'in kollarını tekmeleyip, "Bacaklarını aldık kollarını da alacağız" dedi. Gerçek, 7 Ekim 2007'de Yenibosna'da dergi satarken polis kurşunuyla vurularak felç olmuştu.
Gerçek: Gece 03:00'te geldiler, içeri girer girmez hemen saldırdılar. Kapının önündeydik, İrfan Ağabey'i tutup yere fırlattılar, tekme ve yumruk atıp kelepçe taktılar. Benim de kolumu kıvırıp arkadan kelepçelediler. Herkesi yere yatırıp kelepçelediler. Küfür ettiler, hakaret ettiler. Saatlerce o halde bekledik.
Yılmaz: kapıyı kırıp içeri girince kinle, hınçla saldırdılar. Yerde vücudumuza bastırdılar, küfür ettiler, tekme attılar. Ben en fazla konuşabilirdim oysa, yapabileceğim başka bir şey yoktu. Diğer arkadaşlarımızı alıp gittiler bizi burada bıraktılar. Yaklaşık dokuz saat kelepçeyle bekledik.
"İşkence hastanede de devam etti"
Engelli arkadaşlarının şiddet görmesine tepki gösteren Ercan Kutlu, daha ağır şiddete maruz kaldı. Gözaltından yeni çıkmış olan yaralı haldeki Kutlu da yaşadıklarını bianet'e anlattı:
O gece ben de dernekteydim. "Kapıyı açın" demeden, hiçbir uyarı yapmadan kapıyı kırmaya başladılar. Ellerinde ağır silahlarla içeri girdiler. Camları kırdılar, beni kırık camların üzerine yatırdılar, yüzümdeki kesikler de o anda oldu. Kafama ayaklarıyla bastırdılar. Tekerlekli sandalyedeki arkadaşlarımızı bile yerde sürüklemekten çekinmediler.
Sonra gözaltına alındık. Araçta yanımda 16 yaşında bir çocuk vardı, panik atak nöbeti geçiriyordu. Kelepçelerini açmalarını istedim, "Ne olursa olsun" dediler. Yol boyunca onunla konuşup sakinleştirmeye çalıştım, durumu çok kötüydü, çırpınıp bağırıyordu.
"Polis ifadesiyle suçlama yapıyorlar"
Gözaltındaki rutin uygulamaların her birini işkenceye dönüştürdüler. Kolu, parmağı kırılan, kulağı patlayanlar oldu. Arama işlemi bile şiddet kullanarak yapıldı. hücrelere 10-15 kişi doldurdular. Yeni çıkan yasaya göre DNA örneği almak istediler, Haseki Hastanesi'ne gittik. Oradaki doktor da bize polisten beter davrandı. 35-40 yaşlarında beyaz saçlı bir doktordu. Gözlüğüm kırılmış olduğu için yüzünü göremedim. Zorla tükürük örneği aldılar.
Hakkımızdaki suçlamalara dair hiçbir bilgi verilmedi. İfadeye çağırdıklarında, "Susma Hakkını kullanıyordun değil mi?" diye sordular. Ama ne soracaklarını, hakkımdaki suçlamanın ne olduğunu söylemediler, avukatla görüştürmediler. Bu şekilde tutuklanmanın yolunu açmak istediler. Avukatlarımız gelince hakkımızdaki bazı suçlamaları ayrıntı vermeden açıkladılar. 5-10 yıl önce katıldığım protesto gösterileri çıktı karşıma dosyada. Madem bunlar suçtu, neden o zaman gözaltına alınmadım? Mahkemede serbest bırakıldım, soruşturma sürüyor. Hiçbirimizle ilgili somut delil yok, baskını da hakkımızda "delil yaratmak için" yapıyorlar. (AS)