TBMM İnsan Hakları İnceleme Alt Komisyonu, darbeden bir gün sonra, 13 Eylül 1980'de evinden alınan Cemil Kırbayır'ın "gözaltında öldürülmüş olduğunu" açıkladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kayıp aileleriyle yaptığı görüşmeye katılmış olan 103 yaşındaki Berfo Kırbayır, oğlunu 31 yıldır arıyordu. Bu görüşmenin ardından harekete geçen TBMM İnsan Haklarını İnceleme Alt Komisyonu, "Cemil Kırbayır'ın öldürülmüş olabileceği izlenimi edindiklerini" ifade etti.
Komisyon Başkanı Zafer Üskül, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, ilk olarak Kars Cumhuriyet Başsavcısı ile görüştüklerini, bu görüşmede Cemil Kırbayır'ın kaybolması ile ilgili herhangi bir soruşturmanın başlatılmadığını öğrendiklerini, daha sonra soruşturma başlatıldığını söyledi.
Aile, Kırbayır'ın 13 Eylül 1980'de evinden alındığını, önce 247. Piyade Alayı'na, bir hafta burada tutulduktan sonra da Kars Askeri Gözetimevi'ne gönderildiğini, sorgu evi olarak kullanılan Dede Korkut Eğitim Enstitüsü'nde emniyet personelince sorgulandığını, işkenceye tabi tutulduğunu ve 8 Ekim 1980'de öldürüldüğünü anlatmıştı.
"Polisin gözaltında tutulduğu yerden kaçtığına ilişkin tutanak tuttuğunu" ifade eden Üskül, o dönemde Emniyet, MİT ve sıkıyönetimde görev yapan kişilerin isimlerini istediklerini söyledi.
"Kırbayır'a işkence yapıldı"
Üskül, Emniyet ve MİT'ten çok kısa sürede yanıt aldıklarını, ancak Milli Savunma Bakanlığı'ndan henüz bir yanıt alamadıklarını açıkladı.
Üskül şu açıklamayı yaptı:
"Kırbayır, 13 Eylül 1980'de yakalandı. Bir hafta kadar Göle'de tutulduktan sonra Kars'taki gözetimevine nakledildi. 8 Ekim 1980'de de sorgu evine getirildi. Kırbayır'ın buradan kaçtığına ilişkin bir tutanak tutuldu, kaçmasından sorumlu sayılan üç polis memuruna kınama cezası verildi. Bu hafif bir cezadır. Kırbayır'a sorgu evinde işkence yapıldı. Bazı kamu görevlileri o sorgu evinde işkence yapıldığını ve Kırbayır'ın kaçmasının mümkün olmadığını ifade etti. Bize göre de bir kişinin oradan kaçma ihtimali yok.
Sorguya getirilen kişi gözleri bağlı getiriliyor, sorgulamayı beklerken hücreye kanuluyor, sonra yine gözleri bağlı sorgu odasına alınıyor, sorgu sırasında gözleri bağlı. Gözlerinin bağlı kalması için ellerinin arkadan bağlı olması gerekir. Sorgulamadan önce ya da sonra kalorifer borusuna kelepçelenen bir kişinin kaçma ihtimali aşağı yukarı yoktur. İkinci ya da üçüncü kattan atladığı söyleniyor. Bunu başarması da akla uygun gelmiyor. Atlaması halinde ise koşarak oradan uzaklaşması son derece zor görünüyor."
Üskül, ''Size göre gözaltındayken öldürüldü mü?'' sorusuna ''Bizim kanaatimiz o yöndedir'' cevabını verdi. Üskül, ''Bu kişiler devlet görevlisi mi?'' sorusunu da ''Teorik olarak sorgu evinde sorgulanan bir kişi işkence sırasında ölmüşse, onu ortadan kaldıracak kişiler herhalde orada görev yapan kişilerdir. Başkası olabilir mi?'' diye cevapladı.
Üskül, alt komisyonun, çalışmalarını rapor haline getireceğini, ancak ilgililer hakkında soruşturma açma ve gereğini yapmanın Cumhuriyet Başsavcılığı'nın görev alanı içine girdiğini söyledi. (AS)