Kayıpların akıbetinin öğrenilmesi ve sorumluların yargılanması için mücadele eden Cumartesi İnsanları, eylemlerinin 226. haftasında, devlet arşivlerindeki kayıp dosyalarının açıklanmasını istedi.
Galatasaray Meydanı'ndaki basın açıklamasında, kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon, genelkurmay, adli tıp da dahil olmak üzere devlet kurumlarının arşivlerindeki kayıplara dair bilgilerin kamuoyuyla paylaşılmasını gündeme getirdi.
Türkiye'deki kayıp ve faili meçhul cinayetlerle ilgili tam, ayrıntılı bir döküm yok. Ancak savcılıklardaki dosyalara ulaşabilen kayıp yakınlarının kayıplarından geriye kalanlara ulaşması da mümkün oluyor.
Hasan Ergul'un cesedine ailesinin 14 yıl sonra ulaşabilmesi böyle oldu. Ailesi, Ergul'un cesedini 14 yıl sonra, Elazığ savcılığındaki dosyada bulunan fotoğraflardan teşhis etmiş, daha sonra Ergul'un oğlu Valat Ergul'dan alınan kan örneğiyle yapılan DNA testinde, bulunan kemiklerin Ergul'a ait olduğu kesinleşmişti.
Ailesinin Ergul'un cesedine ulaşmasını sağlayan İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi'nden avukat Serdar Çelebi, savcılıklardaki kayıp ve faili meçhul dosyalarının merkezi bir sistemde toplanmasını önermiş, bu dosyalardaki bilgilerin ve özellikle fotoğrafların İnternet gibi bir ortamda yayınlanması halinde, yakınlarının kayıplarına çok daha kolay ve hızlı ulaşabileceğini bianet'e söylemişti.
Çelebi, "O fotoğraf 14 yıldır savcıdaki dosyada bekliyordu. Oysa böyle bir sistem kurulmuş olsaydı, ailesi Hasan Ergul'a çok daha önce ulaşabilirdi" demişti.
Ergul, 1995'te Şırnak'ın Silopi ilçesinde hastaneye götürdüğü oğluyla birlikte geri dönerken, telsizli sivil giyimli kişiler tarafından kaçırılmış ve bir daha kendisinden haber alınamamıştı.
"Derecik Taburu'nda öldürülenler Ergenekon kapsamına alınsın"
Cumartesi İnsanları, dünkü (25 Temmuz) açıklamalarında, Hakkari'de öldürülüp Dereceik Taburu'ndaki askeri araziye gömüldükleri iddia edilen iki köylü ve 12 korucunun dosyasının da Ergenekon davası kapsamına alınmasını istedi.
1994'te Şemdinli ilçesine bağlı Ortaklar (Bêsosin) köyü Ormancık (Bêgalte) mezrasına askerlerin yaptığı baskında gözaltına alındıktan sonra kendilerinden haber alınamayan 12 korucunun ve köyde öldürülen iki kişinin tabur arazisine gömüldüğüne dair ihbar mektubu ve bir kroki, o dönemde askerlik yapan bir kişi tarafından savcılığa gönderilmişti.
İHD Hakkari Şubesi'yle ailelerin suç duyurusu üzerine savcılığın yaptırdığı kazıda, arazide kemik parçaları ve 1994'e ait kola kutusu ve askeri atıklar bulunmuştu.
Cumartesi İnsanları, bu olaydan sorumlu olduğu söylenen dönemin tabur komutanı Yarbay Ali Çamurcu'nun ve astsubay Fatih Akçay'ın da yargılanmasını istedi.
Aileleri, korucular Casım Çelik, Yusuf Çelik, Mihraç Çelik, Hurşit Taşkın, Kemal İzci, Abdülaziz İnan, Salih Şengül, Naci Şengül, Sıdık Şengül, Cabbar Selvi, Reşit Selvi ve Hayrettin Öztürk'ün gözaltına alınıp götürüldüğünü, köylüler Kerem İnan'ın köy içinde, Aşur Seçkin'in de köy yolunda öldürüldüğünü anlatıyor.
Yüksekova Haber'den Erkan Çapraz'ın görüştüğü kayıp yakınları, askerlerin köyü basıp ateşe verdiğini, insanlara işkence yaptığını ve korucuları götürdüğünü, ayrıntılarıyla anlatmışlardı.
Artık kimse "Devlet insanları gözaltında kaybetmedi" diyemez
Cumartesi İnsanları, kayıplarla ilgili soruşturmaların yanı sıra, JİTEM davasında ifade veren, 1984-1992 döneminde Diyarbakır'da görev yapan Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın söylediklerini de gündeme getirdi. Avcı, öldürme, kaçırma gibi eylemlerin bu işi yapanların üstlerinin bilgisi olmadan gerçekleşemeyeceğini söylemişti.
Artık kimsenin 'Devlet insanları gözaltında kaybetmedi' diyemeyeceğini dile getiren Cumartesi İnsanları, dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, başbakanı Tansu Çiller, içişleri bakanı ve emniyet genel müdürü Mehmet Ağar, genelkurmay başkanı Doğan Güreş ve OHAL valisi Ünal Erkan'ın yargılanmasını bir kez daha istedi.
Cumartesi İnsanları, 227. hafta eylemi için gelecek cumartesi (1 Ağustos) saat 12:00'de Galatasaray MeydanI'nda olacak. (TK)