Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) dokümantasyon merkezinin verilerine göre, iki yıl içinde polisin "dur ihtarı" bahanesiyle sivillere yönelik ateşli silah kullandığı geçen yıl sekiz, bu yıl iki vaka var. 2006'da bu şekilde öldürülen altı sivilden ikisi çocuk.
2007
Baran Tursun: İzmir'de polisin dur ihtarına uymadı, barikatta durmadı diyerek 24 Kasım'da ateş açtığı arabayı kullanan 20 yaşındaki Baran Tursun, kafatasına giren mermi nedeniyle ileri derecede komada. Arabada bulunan arkadaşları Emre Ökçelik ve Atilla Doğan, kendilerine siren veya megafonla uyarı yapılmadığını, önlerine barikat kurulmadığını sadece tek el ateş edildiğini söylüyor. Karşıyaka Emniyet Müdürlüğü Asayiş Ekibi'nde görevli polis memurlarından V.A. ifadesinden sonra serbest bırakılırken O.A. mahkeme tarafından tutuklandı. İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattığını duyurdu.
Emrah Dervişoğlu: 8 Şubat'ta İstanbul Okmeydanı'nda "dur" ihtarına uymayan bir araca ateş açan polisler, 17 yaşındaki Emrah Dervişoğlu'nu öldürdü, Tuncay Karabulut'u yaraladı. Basında yer alan haberlere göre çalıntı bir aracı takip eden polislerle araçtakiler arasında Kağıthane'de çatışma çıktı. Aracın elektrik trafosuna çarparak durmasının ardından yaya olarak kaçan kişilere ateş açıldı. Olayda Tuncay Karabulut ve Emrah Derivişoğlu, yaralı olarak yakalandı. Boynundan vurulan Emrah Dervişoğlu hastaneye kaldırılırken yolda öldü. Gasp Büro Amirliği'nde görevli polis memurları hakkında idari soruşturma başlatıldı.
2006
Uğur Çetin: 12 Aralık'ta Adana'nın Seyhan beldesinde, 17 yaşındaki Uğur Çetin adlı çocuk, polisler tarafından öldürüldü. Resmi açıklamada, bir arabadan hırsızlık yapmak isteyen Uğur Çetin'in kendisini gören polislere ateş ettiği ve kaçmaya çalıştığı, bu sırada Yaşar Karaoğlan adlı polis tarafından sırtından vurulduğu öne sürüldü. Olay sırasında Uğur Çetin'in yanında bulunan iki kişinin de arandığı bildirildi.
Yaşar Karaoğlan'ın ifadesinde "Yankesicilik ve Dolandırıcılık Bürosu'na bağlı, sivil yaya devriyesi olarak görev yapıyorum. Çınarlı mahallesi ara sokaklarında dolaşırken bir kamyonetin camını kırıp, içindeki çantayı almaya çalışan üç kişiyi fark ettim. Durmaları için uyarıda bulundum. Zanlılardan biri bıçak çekip arkadaşlarıma saldırırken, biri de tabancayla bize doğru ateş etmeye başladı, daha sonra da farklı yönlere doğru koşarak uzaklaştılar. Bunun üzerine ben de ateş ederek karşılık verdim" dediği öğrenildi.
Murat Kasap: 3 Ekim günü Adana'nın Ceyhan ilçesinde "dur" ihtarına uymadığı iddia edilen Murat Kasap, polis tarafından öldürüldü. Murat Kasap'ın akrabası Sultan Boyoğlu, "Murat ve arkadaşı Reşit Seven, motosikletle gezerken yolda kaza yapıyor. Murat kazadan sonra polisi görünce ehliyeti olmadığı için panikle kaçmak istiyor. Arkadaşı Reşit'in 'Ben onu size getiririm, ateş etmeyin' demesine rağmen polisler arkasından ateş açıyor" dedi.
Murat Kasap'ın öldürülmesi nedeniyle polis memuru Halil İbrahim Yıldırım hakkında açılan dava, 29 Kasım günü başladı. Ceyhan 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapılan duruşmada, Kasap ailesinin avukatı Gülşen Battal, görevsizlik kararı verilerek dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesi gerektiğini savundu. Yıldırım'ın tutukluluk halinin devamına kararlaştıran Mahkeme, dosyayı ağır ceza mahkemesine gönderdi.
Aziz Yargı: 30 Ağustos gecesi İzmir'in Konak ilçesi Kahramanlar mahallesinde bir araca ateş açan polisler, yoldan geçen Aziz Yargı adlı kişiyi öldürdü. Resmi açıklamada, polisin "dur" ihtarı üzerine kaçmaya çalışan araçtan ateş açıldığını, Aziz Yargı'nın çatışma sırasında iki ateş arasında kalarak öldüğü iddia edildi. Olayın duyulmasının ardından, hastane önünde toplanan kalabalık bir grup, polisleri taşladı.
Halil Bulut: 27 Ağustos gecesi Balıkesir'de "dur" ihtarına uymayan bir araca ateş açan polisler, Halil Bulut'u öldürdü. Edinilen bilgiye göre, Balıkesir'de polisler tarafından durdurulan Halil Bulut, yüksek oranda alkollü çıktı. İşlemler sırasında arabasına binerek kaçmaya çalışan Halil Bulut'a Balıkesir ile Bigadiç ilçesi arasındaki yolda ateş açıldı. Resmi açıklamada, polislerin arabanın tekerleklerine ateş açtığı ancak, Halil Bulut'un göğsünden vurulduğu bildirildi. Olay sırasında Bulut'un yanında bulunan Hasan Bican, Bulut'tan durmasını istediğini ancak Bulut'un "onlar bize kurşun atamaz" dediğini iddia etti.
Fevzi Abik: Adana’nın Seyhan ilçesi Gülbahçesi mahallesinde 12 Ağustos gecesi “PKK’nin silahlı eylemlere başlamasının yıldönümü (15 Ağustos 1984)” nedeniyle düzenlenen gösteriyi zor kullanarak dağıtan polisler, 15 yaşındaki Fevzi Abik ve Cumali Sağlam adlı gençleri silahla yaraladı. Başından yaralanan Fevzi Abik, bitkisel hayata girdi. Kalçasından yaralanan Cumali Sağlam ise kısa bir süre sonra taburcu edildi. Fevzi Abik, 16 Ağustos günü hastanede öldü.
Polisler kendilerine ateş açıldığını iddia ettiler. Görgü tanıklarıysa gençlerin silahının olmadığını anlattı.
Daha sonra Adana Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada ise gösteri sırasında polisin ateş açtığı kabul edildi. Açıklamada, “polisin havaya ateş açtığı, ancak mermilerin çocuklara isabet ettiğinin sanıldığı” ifadesi kullanıldı. Açıklamada, gösteri sırasında polislere de ateş açıldığı iddia edildi.
Aytekin Arnavutoğlu: 11 Mayıs gecesi İstanbul Fındıkzade'de "dur" ihtarına uymadığı ileri sürülen bir arabaya ateş açan polisler, 22 yaşındaki Aytekin Arnavutoğlu'nu öldürdü. Aytekin Arnavutoğlu, kaldırıldığı hastanede öldü. Arabada bulunan Serkan Sönmez ve Aykut Oktaylar gözaltına alındı. Daha sonra Arnavutoğlu'nu Bayram Engin adlı polisin öldürdüğü belirlendi. Gözaltına alınan Engin, 12 Mayıs günü tutuklanması istemiyle Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesi'ne sevk edildi; mahkeme tarafından serbest bırakıldı. Savcının serbest bırakma kararına itirazı da reddedildi.
Sönmez ve Oktaylar takip veya uyarı olmadığını, kendilerine Emniyet'te farklı ifade vermelerinin söylendiğini bildirdi.
Fatih Cumhuriyet Savcılığı, Bayram Engin hakkında haziranda dava açtı. İddianamede, Engin’in “taksirle insan öldürme” suçuna ilişkin 85. maddesi uyarınca cezalandırılması istendi.
Arnavutoğlu ailesinin avukatı Eren Keskin, Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 16 Kasım günü yapılan duruşmada, iddianameyi hazırlayan Cumhuriyet Savcısı’nın daha önce sanık polisin serbest bırakılmasına itiraz ettiğini hatırlattı ve “Sayın Savcı mahkemeye sunduğu iddianamesinde daha önce yaptığı itirazı dikkate almamış ve davayı görevsiz mahkemeye açmıştır. Davaya görevli ağır ceza mahkemesinin bakmasını istiyoruz” dedi. Mahkeme de dosyanın Fatih Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi. Dava yıl içinde sonuçlanmadı.
Yaralananlar
Kamil Erkol: Van'da Kamil Erkol adlı kişi, 10 Mayıs günü polisler tarafından silahla yaralandı. Van Belediye Meclisi'nin DTP'li üyesi Naci Erkol'un kardeşi Kamil Erkol'un sabah saatlerinde evine baskın düzenleyen polisler tarafından "asker kaçağı olduğu" iddiasıyla gözaltına alındığı bildirildi. Karakola götürülmek için polis arabasına bindirilen Erkol'un bir süre polislerle tartıştığı, bu sırada arabadan indirilen Erkol'a, soyadı öğrenilmeyen Yetiş adlı polisin ateş ettiği öğrenildi. Kalçasından yaralanan Erkol, hastaneye kaldırıldı. Polis yetkilileri, Erkol'un "dur" ihtarına uymayarak kaçtığı sırada yaralandığını iddia etti.
S.Ö.: 21 Eylül günü Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde hurda toplayan S.Ö. (11) adlı çocuk, polis tarafından silahla yaralandı. Polis memuru E.G.'nin "hırsızlık yaptığından kuşkulandığı S.Ö.'ye kaçması üzerine ateş ettiği" yönünde ifade verdiği öğrenildi. S.Ö.'nin cinsel organından yaralandığı öğrenildi. (TK)