Fotoğraf: AA
HDP’nin Süryani Milletvekili Tuma Çelik, dün akşam TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayla Mardin’de ‘terör operasyonu’ gerekçe gösterilerek tutuklanan ve tepkiler üzerine serbest bırakılan Rahip Aho Bileçen’in Meclis gündemine taşıdı.
Bileçen’in karşı karşıya kaldığı durumu eleştiren Çelik, Süryanilerin ve diğer din ve inanç topluluklarının karşı karşıya kaldığı sorunları gündeme getirdi. Çelik, “Süryaniler süs için vitrine konulan biblo değiller” dedi.
Çelik, Türkiye’deki dini kurumların tüzel kişilik sorunların, cemaat vakıflarının halen seçim yapamıyor oluşu başta olmak üzere pek çok sorunu da Meclis gündemine getirdi. Çelik şöyle konuştu:
TIKLAYIN - "Süryaniler Mülksüzleştirilerek Köylerinden Kopartılmak İsteniyor "
"Yaşam alanlarımız boşaltıldı"
"Midyat'ın, Nusaybin'in ve İdil'in tam ortasında yer alan bir dağ var, bizim "İzla Dağı" dediğimiz. Bagok Dağı'nda ya da Dibek köyünde bir manastırı ve bu manastırın bir rahibinin, Rahip Aho'nun hikâyesini anlatmak istiyorum.
"Rahip Aho yıllarca İstanbul'da yaşamış ve ardından din görevlisi olmak için yurt dışında eğitim almış. Çünkü Türkiye'de ne Süryanilerin ne de diğer Hristiyanların ruhban okulu yok. Rahip Aho daha sonra kendi isteğiyle 1.200 metre yükseklikte bulunan Süryanilerin "İzla Dağı" dedikleri Bagok Dağı'nda bulunan Mor Yakup Manastırı'nda görevlendiriliyor.
"Manastırın etrafı boşaltılmış Süryani köyleriyle çevrili. Aynı rahip çalışmaya başlıyor ve sırtında taş taşıyarak bu manastırın restore edilmesi için çaba sarf ediyor çünkü devlet, ibadet edilecek olan kilise ve manastırları restore etmiyor. Bu yüzden Süryaniler kendi ceplerinden kilise ve manastırlarını restore ediyorlar.
"Geçmişte büyük bir kültürün ve sarsılmaz bir inancın eseri olarak inşa edilen eserler, muktedirlerin bilinçli politikalarıyla değişime uğradı. Bu yüzden de bugün yaşadığımız coğrafyada yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan pek çok yapı var. Araştırmalar gösteriyor ki çoğu binlerce yıllık tarihî yapı niteliğinde olan bu dinî mekânların büyük çoğunluğu maalesef yok olmakla karşı karşıya bulunmaktadır. Çünkü Mor Yakup Manastırı örneğinde de olduğu gibi birçok manastır ve yaşam alanı, savaş, imha, inkâr ve baskı politikaları sonucunda boşaltıldı.
"Kaybedilen ruhuna yeniden kavuşmaya çalışıyor"
"Bütün bu olumsuzluklara rağmen 2000'li yılların başında Süryaniler yaşadıkları yerlere geri dönmeye başlamalarıyla birlikte yıllar sonra İzla Dağı ve çevresindeki köylerde yaşam yeniden başlıyor. Yıllarca zorla evlerinden, köylerinden edilmiş Süryaniler bu bölgede oluşturulmaya başlanan yeni yaşamda yer almaya çalışıyorlar. Ama evlerinde oturmak için bu sefer de davalar açmak zorunda kalıyorlar, bunun için sürekli mahkeme salonlarına gidip geliyorlar.
"Hukuktan umudunu kesenler ise kendi evlerini, tarlalarını yeniden satın almak zorunda kalıyorlar. Yılmıyorlar, evlerini yeniden inşa ediyorlar, iş kuruyorlar, Midyat'ın köylerinde pizzacılar açıyorlar. Mardin, Batman ve Şırnak arasında yani "Turabdin Bölgesi" dediğimiz alanda kaybedilen ruha yeniden kavuşmaya başlıyor. Mardin ve Midyat'a dönüşler hızlanıyor. Önce daha yaşlı olanlar son günlerini yaşamak için çocukluklarının geçtiği mahallelere, tarlalara, bostanlara, köylerine geri dönüyorlar, sonra da onların çocukları ve torunları geri dönüyor. Bu yüzden, sizin deyiminizle Mardin ve Midyat son iki yıldır turist rekorları kırıyor. Oysa sizin "turist" dediklerinizin on binlercesi kendi köyünü görmeye gelen Süryani'ler.
"2018 yılında bir gece Mor Yakup Manastırına 2 insan geliyor ve yemek istiyor. Rahip Aho yemek veriyor bunlara. Sonra bu Rahip Aho Süryani Metropoliti ve jandarmaya bilgi veriyor. Tutanak tutuluyor, ifadesi alınıyor Rahip Aho'nun.
"Bir rahip, inancı gereği bulunduğu manastırın kapısına geleni içeriye buyur etmek zorundadır ve bundan hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz, tutulmaması gerekir. Eğer güvenlik sorunu varsa bunu çözmek devletin görevidir.
"Bu topraklardan isteyerek ayrılmadık"
"Aradan iki yıl geçmiş. 9 Ocakta yirmi dört saat manastırda yaşayan Rahip yaka paça, yangından mal kaçırır gibi gözaltına alınıyor. Bütün yaşadıklarını ifadesinde anlatıyor ve bir gün sonra çıkarıldığı mahkeme tarafından hızla tutuklanıyor. İnancının gereğini yerine getirmiş, kendisini inancına adamış, yirmi dört saat manastırda yaşayan bir rahip yirmi dört saat geçmeden tutuklanıyor. Dünyanın her tarafında yaşayan Süryani'ler ve dostları buna tepki gösteriyor ve itirazlarını ortaya koyuyorlar. 14 Ocak yani bugün Rahibi tutuklayan mahkeme yapılan itiraz sonucunu kabul ediyor ve onu serbest bırakıyor. İşte adalet sistemimiz de maalesef bu durumda.
"Biz Süryaniler bu toprakların insanlarıyız; evlerimiz, köylerimiz, kilise ve manastırlarımız, hatıralarımızın hepsi bu topraklarda. Bizler bizi biz yapan bu topraklardan isteyerek gitmedik. Nasıl gittiğimizi herkes biliyor. Bilmeyen varsa da açıp biraz tarih okusun lütfen.
"Muktedirlerin zihniyeti değişmedi"
"Osmanlı'dan bu yana devam eden baskılar sonucu bütün hatıralarımızı bırakıp buralardan gitmek, köylerimizi, evlerimizi terk etmek zorunda kaldık. 1990'lı yıllara geldiğimizde çoğumuz gitmişti bile. Çünkü 1990'lı yıllarda 50'den fazla insanımızı faili meçhul cinayetlere kurban vermiştik ama çekilen bütün bu acılara rağmen yıllar sonra yeniden köylerimize döndük. İçinde acı, ölüm ve gözyaşı da olan hatıralarımızla yeniden buluştuk.
"Aradan geçen yıllara rağmen bu ülkede muktedirlerin zihniyeti maalesef değişmedi; iktidarlar değişti, yöntemler değişti ama zihniyet değişmedi. Yıllar önce manastırlarımız kapatılıyordu, şimdi de rahiplerimiz tutuklanarak manastırlarımızın kapanmasına zemin hazırlanıyor. Yıllar geçti, dünya değişti ama bu ülkede manastırda yaşayan rahip hâlâ tutuklanabiliyor.
"İnanç gruplarının tüzel kişilikleri yok"
"Buraya gelene kadar daha pek çok sorunla boğuşmak zorunda kaldık. Lozan'a rağmen bu ülkede Süryanilere yıllarca en temel hakları verilmedi, Süryanilerin yıllarca okulu olmadı. 2013 yılında onlarca görüşmeden sonra, onlarca tepkiden sonra Süryaniler kendi imkânlarıyla bir anaokulu açabildiler. Bu ülkede vergi mükellefi olan Süryaniler maalesef herkes gibi eğitim hakkından yararlanamıyorlar çünkü çoğunlukta ya da sadece Süryanilerin yaşadığı yerlerde bir ilköğretim okulları yok. Midyat, Süryani nüfusunun en yoğun olduğu bölgedir, burada bir anaokulları dahi yok. Türkiye'de ayrımcılık yok, Ermeni ve Rumların durumu da aynı Süryaniler gibi, Türkiye'de yaşayan diğer birçok halk gibi. Onlar da vergi vermelerine rağmen okullarını yaşatmak için ve çocukları kendi ana dillerinde eğitim alsın diye ayrıca para vermek zorunda kalıyorlar.
"Din ve ibadet hürriyeti en temel insan haklarından biridir ancak bu ülkede hâlen Hristiyanların ve diğer farklı inanç gruplarının tüzel kişilikleri yok. Sarayda ağırlanan patriklerin, dini liderlerin kim olduğuna dair yazılı tek bir mevzuat yok bu ülkede. Yani canınız istediğinde talimatname yazılıyor, istemediğinde yazılmıyor. Demokrasi oyunu oynanmak istendiğinde patrikler uçaklarda gezdiriliyor ama kim olduklarını yasalara yazın dediğimizde kulaklar kapatılıyor.
"Vakıflara adeta kayyım atadınız"
"Süryanilerin ellerinde kalan tek tüzel kişilikleri, fermanlarla kurulmuş vakıflarıdır. Cumhuriyet tarihi boyunca üzerlerinde kılıç hiç eksik olmadı, şimdilerde de tavır aynı. Bu vakıflarda istediğiniz an istediğinizi yapsın diye, muhalefet etmeyen yöneticiler gitmesin diye 7 yıldır seçim yönetmeliği yayınlanmadı bu ülkede. Bu ülkede kaç kabine değişti, kaç seçim yapıldı, sonuçları beğenilmeyen kaç seçim tekrar edildi? Ülkenin sistemi değişti ama cemaat vakıfları hâlâ seçim yapamıyor. "Sandık, sandık" diyorsunuz ama sandıkları kaldırıyorsunuz. Sizi seven yöneticiler koltuklarını kaybetmesin, rantınız dağılmasın diye cemaat vakıflarına âdeta kayyum atadınız.
"2013 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan dönemin Başbakanı sıfatıyla Mor Gabriel Manastırı'nın gasp edilen mülklerinin iade edileceğini söylemişti. Aradan yedi yıl geçti, bu söz hâlâ yerine getirilmedi ama hakkınızı vermek gerekiyor, mülkiyet sorunuyla ilgili istikrarlı bir tavrınız var. 2017 yılında Süryani vakıflarının onlarca mülküne, kilisesine, manastırına bir kararla el koydunuz. İbadethaneleri de dalga geçer gibi Diyanete devrettiniz. Tepkiler gelmeye başlayınca bir kısmını iade ettiniz, araziler ve diğer mülkler hâlâ Hazinede.
"Daha konuşulması gereken çok şey var ama sonuç olarak ben şunu söylemek istiyorum: Süryaniler ve diğer halklar bu ülkede süs için vitrine konulan biblo değiller. Tarihleriyle, harcadıkları emekle ve yarattıkları değerlerle Türkiye'nin gerçekliğidirler. Bunun böyle kabul edilmesi ve gereklerinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu görev de bu Meclisindir, hepimize düşüyor." (HA)