Fotoğraf: Murat Başol'un çizimi
Gezi Parkı eylemlerine ilişkin olarak "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamasıyla yargılanan Taksim Dayanışması'ndan avukat Can Atalay'ın bugün Silivri Kampusundaki İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan duruşmasında yaptığı savunmayı yayınlıyoruz.
Atalay'ın savunması yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Atalay savunmasına "En sonda söyleyeceğimi başta söyleyeceğim" diyerek başladı ve "Bu iddianame Türkiye tarihinin ve topraklarının en onurlu toplumsal olaylarından birini karalama çabasının en güncel örneğidir. Bu iddianame uzun yıllar boyunca siyasi ve toplumsal hayatı, ceza yargılamasını basit bir aracı haline getiren bir örnektir" diye konuştu ve iddianamenin bir yamalı bohça olduğunu söyledi.
TIKLAYIN - Kavala ve Aksakoğlu Salonda Alkışlarla Karşılandı
Atalay savunmasında Türkiye tarihinden Arap Baharı'na, NATO'dan Türkiye'nin meydanlarına, diktatörlük kavramından demokrasinin gelişimine, hukuktan iddianamenin nasıl özensiz hazırlandığına kadar geniş bir yelpazede konuştu.
"İddianameyi okuduk, anayasal düzeni yıkmakla suçlanıyoruz. Ama İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 'Anayasal düzenden' ne anladığını anlamadık. Anayasal düzenden bahsedeceksek, herkesin düşünce ve kanaatlerini yayma özgürlüğünü, örgütlenme özgürlüğünü konuşmayacak mıyız? Gezi direnişinin ortaya çıkmasına vesile olan en önemli bahislerden birisi olan sosyal güvence hakkından bahsetmeyecek miyiz?" diye konuşan Atalay savunmasında özetle şunları söyledi:
"Savcılık, Anayasal düzenden sadece Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 8. Maddesi'ni anlamış. İddianame, Anayasal düzenin diğer unsurlarıyla ilgilenmediği gibi hükümetin yükümlülükleriyle de ilgilenmemiş ve hiçbir şey dememiştir. Anayasal düzenden bahsederken 25. Maddeyi (Düşünce, vicdan ve kanaat hürriyeti), 28. Maddeyi (Basın hürdür, sansür edilemez), 33. Maddeyi (Dernek kurma hürriyeti) konuşmayacak mıyız?
"Anayasal düzenden bahsederken herkesin izin almaksızın gösteri düzenlemekten, konut hakkından, sağlıklı çevre hakkından, sosyal güvenlik hakkından bahsetmeyecek miyiz?
"İddianame eksiktir, yamalı bohçadır, esaslı bir yöntem sorununa sahiptir. İddianame yöntemsel olarak sorumludur. Kimler tarafından yazıldığını ve nasıl hukuksuz olarak yazıldığına birazdan geleceğim.
"Böylesi bir iddianamede, savcılık bizler için ağırlaştırılmış müebbet istiyor. Ama savcının kendi tezinde cebir ve şiddet unsuru o kadar zayıf ki Türkiye'nin dört bir yanında kırılan camı çerçeveyi, öldürülen hayvanları bizim hanemize yazıyor. Kuşların kargaların sokakta yaşayan hayvanların öldürülmesinde savcılık TMK 7/2 yazabilir mi? Yazamaz.
"Burada toplumsal hayata müdahale için yargının araçsallaştırılmasını izliyoruz. Bunu Fethullahçı çetenin AKP ile nasıl yaptığını biliyorum. Karşı karşıya kaldığımız tehlikenin farkındayım. Ağırlaştırılmış müebbet isteyen bir savcı, hukuk fakültesi mezunuysa TMK 7/2'nin unsurları oluşmamışken bize, Taksim Dayanışma'na ağırlaştırılmış müebbet isteyemez.
Terörle Mücadele Kanunu 7/2Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. |
"İddianamede bir tane TMK 7/2 oluşmuştur diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Tek bir örnek gösteremezsiniz.
Sizin olayların nasıl başladığını tartışmanız gerek. O günden beri 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ihlal edildi mi? Suçun nitelikli halleri oluştu mu? Oluşmadı. Çünkü yapılan inşaat kaçak. Bizim itiraz ettiğimiz, kamuoyu oluşturmaya çalıştığımız inşaat imar kanununa aykırı. Savcılık bunu tartışmayacak mı? Yayalaştırma projesi diyorlar, yaya kaldırımı yapmayı unutuyorlar.
"28 Mayıs sabahı müdahale eden sivilleri tartışmayacak mı savcılık? Taşeron şirketin çalışanları insanlara nasıl müdahale edebilir. Polis yok, zabıta yok. Kim olduğu belli olmayan 50 erkek orada ağaçları sökmeye çalışıyor, insanlara saldırıyor. İddianamede bunların hiçbiri yok. Ama bize Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten ceza isteniyor.
"İddianamenin hazırlandıktan sonra savcılık bize ve müdafilerimize laf yetiştirdi. Biz konuşabiliriz ama devlet güçleri, ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan insanlar hakkında yanlış bilgi vererek açıklama yapamaz.
"Savcılık yeniden kıymetlendirme yaptık diyor. Yeniden kıymetlendirme kabul edilebilir bir unsur değildir. Neyi yeniden kıymetlendiriyor?
"Kimse bize soruşturmanın 15 Haziran'da başladığına inandıramaz. Bu dosyadaki ilk işlem İstanbul'da başlamıyor ki. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı 1. Sınıf Emniyet Müdürü Mehmet Yeşilkaya'nın İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne yazdığı 15 Haziran 2013'te 'Gezi Parkı Olayları' konulu bir yazı yazıyor.
"Yazı İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde Nazmi Ardıç tarafından karşılanıyor. Bu Fethullahçı çetenin en örgütlü olduğu iki yerden biri. İddianamenin özeti, imzasız Fethullahçı çete ve AKP işbirliği ile hazırlanmış bu rapordur.
"Gezi Direnişini anlayamadığınız, anlamazdan geldiğiniz gibi, tıpkı AKP ve Fethullahçı çete gibi Taksim Dayanışması'nı da anlayamazdınız. Taksim Dayanışması bir bütündür.
"Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere yani barolar, TMMOB'a bağlı tüm odalar, hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşlarıdır. Tıpkı hükümet ve dönemin İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi Anayasal kuruluşlardır.
"Ben Anayasal düzeni beğenmeyebilirim, eşitlikçi özgürlükçü bir Anayasal düzen isteyebilirim. Ama mevcut Anayasal düzen, 'Şehir Plancıları Odası neyse Beyoğlu Belediyesi de odur' diyor. Bu Anayasal kuruluşların itirazları, devlet yönetimine katılma biçimleri suçlulaştırılamaz.
"1980'lerde 12 Eylül'ün sonrasında neoliberalizmin cisimleştiği uygulamalarla birlikte, İdari Yargılama Usulü Kanunda 1994' te yapılan değişiklikten bu yana meslek örgütlerinin kamu yararını korumasının önüne geçmeye çalışılmıştır.
"Bu ideolojik-hukuki kamusallık karşıtı kampanyanın en önemli adımlarından birisinin 2010 tarihli Anayasa referandumu olduğunu, yargının kritik tüm noktalarının tamamıyla Fethullahçılara teslimidir. 2010'da ceza yargılamasında Fethullahçı çetenin önündeki son engel kaldırıldıktan sonra gözümüzün önünde idari yargı çöküyor. Nükleere karşı çıkmak bir suç olarak nitelendirilebilir mi Hakim Bey? Sağlık hakkımızın gaspına, su kaynaklarının ticarileştirilmesine, tarım hakkımızın elimizden alınmasına kulp takma çabası beyhudedir.
"Biz bunların hepsini yaptık. Bunların hiçbirinde suç yoktur, burada da suç olarak nitelendirilemez. Eğer bugün Haydarpaşa Garı, rantçılara peşkeş çekilemediyse ve orası hala trenlerini bekleyen bir gar ise bu Haydarpaşa Dayanışması'nın mücadelesiyle olmuştur.
"Bu suç mudur? Türkiye kamunun yararını korumak suç mudur? Özcesi, Mimarlar Odası Ve Şehir Plancıları Odası kamu yararını korumak için tüm yurttaşlara ve yurttaşların meşru örgütlerine çağrıda bulunmuştur. 'Gelin İstanbul'un kent merkezindeki son müşterek kamusal yeşil alana, son afet sonrası toplanma alanına sahip çıkalım' demiştir.
"Savcılığın esas motivasyonu gezi direnişinin karalanmasıdır. Savcı milyonlarca insanın ortak kararının, bu ülkenin geleceğine ilişkin sözünü karalamak istiyor. Bakanlıklar, çeşitli fonlar kullanmasına rağmen fon kullanımını suçsallaştırıyor. Fon kullanımı suç değil.
"Gezi fonlarla finanse edilmiştir diyor savcı. Yalan. Tek bir kör kuruşun benim ya da Tayfun Kahraman'ın ya da Mücella Yapıcı'nın cebine girdiğinin delili yok. Mimarlar odası TMMOB'a bağlıdır. Tek kuruş fon kullanılmaz. Tekrar ediyorum, fon kullanımı suç değildir. Ama Gezi direnişinde sokağa çıkanları, fon kullanan garibanlar olarak resmetmek hiç kimsenin haddi değildir.
"Taksim Dayanışması bir ilk miydi? Örneğin Tekel Dayanışması: Tekel arazisinin hükümete yakın sermaye grubuna verilmesi karşısında Mimarlar Odası ayağa kalktı. 'Olmaz bu' dedi. Tekel Dayanışması böyle kuruldu. Haydarpaşa Dayanışması ha keza. Kuzey Ormanları'na sahip çıkmamız suç olabilir mi? Kuzey Ormanları'na, AKM'ye sahip çıkışımız suç olabilir mi?
"Türkiye'nin kamu kaynaklarının, bir insanın hırsları nedeniyle kaderine terk edilip yıkılmasına karşı çıkmak suç mu? Biz, AKM'nin nasıl yıkıma terk edildiğini izledik. Vapurlara sahip çıkmak suç olabilir mi? Demokrasi dediğimiz şey sadece sandıkla mı olur? Demokrasi sandığa sıkıştırılabilir mi? Devlet yönetimine katılmanın tek yolu sandık olabilir mi?
"Dava açarak, imza toplayarak, dilekçe yazıp, telefonla, görüşmeyle, sokakta itiraz ederek devlet yönetimine katılmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz yıl kapitalist metropollerin tümünde, Avrupa'nın neredeyse tüm başkentlerinde, küresel iklim krizine dikkat çekmek isteyen lise öğrencileri eğitimi durdurdular, boykot yaptılar. Haftalarca sürdü. Anayasal düzeni cebir ve şiddetle değiştirmek istedikleri iddiası kimsenin aklına gelir mi?
"Demokrasi tüm kurum kuruluş ve kurallarıyla bir bütündür. Sadece sandığa indirgenemez. Demokrasi bir bütündür bölünemez.
"Gezi Direnişi esas olarak iki ana kavramla özetlenebilir. Gezi Direnişi kurucu bir iradedir. Demokrasinin yeniden kurulmasının, nasıl olması gerektiğinin bir iradesidir. Gezi Direnişi bir itiraz hareketidir. Anayasal hakkı kullanarak itiraz hareketidir.
"Taksim neden önemlidir? Taksim, Türkiye'nin meydanıdır. Emek ve Cumhuriyet Meydanı'dır. Resmi adı önemlidir. İnsanlar sevinçlerini, üzüntülerini Türkiye'nin meydanında yapmak isterler. Yasaklanana kadar Polis Günü de futbol şampiyonluğu da burada kutlanırdı. Artık polis gününde serbest, diğer herkese şiddet serbest.
"Muhalefetin itiraz seslerini kent merkezinden sürme çabasında AKP yalnız değil. Olmuş ve olan tüm neoliberal liderler muhalefeti kent merkezinden sürmek istiyor. Taksim Gezi Parkı, kent merkezindeki son yeşil kamusal alan, afet sonrası toplanma alanı, tek boş alan, kent merkezinde farklı sınıfların karşılaşmasını mümkün kılan, evsizlere ev alan, canınız sıkıldığında para harcamaksızın vakit geçirebileceğiniz bir alan. Bu meta dışındaki alanın betonlaşmasına, sermaye düzenine tabi kırılmasına bir reddiyedir Gezi.
"Savcılığa teşekkür ederim bizi bu kadar mahir gördüğü için. Türkiye tarihinde bu kadar farklı toplumsal kesimin yan yana gelip kardeşleştiği başka bir örnek yoktur.
"Türkiye'de son 10 yılda sendika hakkı ortadan kaldırıldığı için o kadar çok işçi direnişi gerçekleşti. Kadın kurtuluş hareketini bu kadar güçlendiren şey son 10 yıllık durumdur. Kadınların, 'Benim bedenim benim kararım' sloganı. Benim bedenimle ilgili konuşmak hiçbir kimsenin haddi değildir. Onur Yürüyüşü, hayvan hakları eylemleri, internet yasağına karşı eylemler...
"AKP iktidarı neoliberal iktidarların biricik örneği değil. Hepsi kendi yurttaşlarına ve insanların ortak kazanımlarına zarar veriyorlar. AKP bunun özel bir örneği çünkü dinbaz. Kapitalizmin değersizliğini dinbazlığın içinden geçirmeye çalışan neoliberal bir otoriteryenlik.
"Peki Gezi'nin kurucu yönü? Gezi kurucudur. Demokrasinin nasıl bir şey olması gerektiğine ilişkin somut bir işarettir Gezi bugün parayı esas alan sermayenin biricik değer olarak saptandığı dünyaya karşı başka bir dünyanın olduğunu gösteren bir kurucudur.
"Gezi'ye komün denmesi boşuna değildir. Sandviç göndermişler, öyle diyor iddianame. Ben hayatımda yediğim en güzel börekleri, en güzel dolmaları Gezi'de yedim. O el yapımı börekleri Osman Kavala fonlamadı. Gezi'yi finanse etmek Kavala'nın, Mücella Yapıcı'nın ya da Can Atalay'ın haddi değildir.
"Gezi'nin ilk gününde kafa travması ne kadar biliyor musunuz? Kimse bilmiyor. TTB'nin açıklamasına göre 1500'ün üstünde. Ense köklerine, kafaya atılan atışların sonucu. İnsanlar bunu göze alarak geldiler. Vietnam Savaşı sırasında asker olmayacağız diyen gençler, İsrail'in Filistin'i işgalini protesto edenler... Suç mu bunlar?
"Arap Baharı'ndan bahsediliyor. AKP iktidarı Arap Baharı'nın en büyük destekleyicisi değil miydi? Tunus'ta, Mısır'da ilk desteği üst perdeden AKP yapmadı mı? Libya'da 'Fransa'ya ne oluyor? Biz gerekirse kendi ordumuzu göndereceğiz.' diyen Erdoğan değil miydi?
"Gezi Direnişi sırasında biz buradaydık. Erdoğan ise o tarihte Tunus'taydı. Aklımızla dalga mı geçiyorlar Biz kamu yararı için gücümüz yettiğini yapmaya devam ettik. Meselenin muhatabı olmamasına rağmen, kendisini muhatap haline getirmiş bir hükümete, seçilmiş olması hukuka aykırı, Anayasaya aykırı davranma, hukuku bir araç haline getirme, insanlığın yüzyıllar içinde elde ettiği kazanımları çiğneme hakkı vermez. Hukuk konserve açacağı değildir.
"İddianamede 'Anayasal düzene şirk koşmak' diye yazmış savcı. Şirk koşmak, ticaret hukukunun, ceza ya da anayasal hukukun bir kavramı değildir. Şirk koşmak dini bir kavramdır. Gezi direnişi, emperyalizmin parçası olamayacağı gibi, Fethullahçıların temsil ettiği karanlığın da tam karşısındadır.
"Ben 2013 Haziran'ı itibariyle Mısır'da şeriatçı Mursi ile darbeci Sisi arasında tercih yapmak zorunda mıyım? Biz Mısır'da da Tunus'ta da ne şeriatçılardan ne darbecilerden yana değiliz. Biz üçüncü tarafız; demokrasiden, eşitlikten tarafız. Gezi direnişi anti-faşisttir, polis şiddetine karşı 'Geçit yok, no pasaran' demektir.
"Gezi emperyalizme karşıdır. Hiçbir yabancı oyunu ve komplo ile izah edilemez. Bu başından beri Geziyi anlamama, anlayamama ve anlamazlıktan gelme halinin devamıdır. Bu memleketin ağacına, ormanlarına sahip çıkmak, tarım topraklarının tarumar edilmesine itiraz etmek, akan suyunun bütün ekosistemi bozar şekilde talan edilmesini kabul etmemek, işçisinin ölüm koşulunda çalıştırılmasına karşı direnmek, çocuğunun eğitim hakkından mahrum edilmesi sonucunda kaçak cemaat yurtlarında öldürülmesinin peşini bırakmamak esas yurtseverlik budur.
"Haklardan bahsetmeden kurallardan bahseden hukuk düzenine itiraz ediyorum. Türkiye'de hangi dili konuşuyor olsalar da, hangi inancı yaşıyor olsalar da, hangi görüşten olsalar da bu kadar kardeşleştiği başka hiçbir pratik yaşamadık.
"Gezi'yi bu kadar güzel anımsanmasının sebebi budur. Gezi, insanın kendi kaderini eline alma iradesidir, kararlılığıdır. Gezi, bu ülkenin Ortadoğu'nun karanlığından çıkacağını ihtimalidir. Gezi, bu memleketin eşitlik, özgürlük ve adalet umududur. (HA)