Boğaziçi Üniversitesi'nden Öğr. Gör. ve sinemacı Can Candan'ın Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 35. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Sayın başkan, sayın üyeler ve sayın savcı, gönül isterdi ki sizlerle, çocuğumun yeni bir arkadaşının ebeveyni; üniversiteden bir öğrencimin velisi; bir filmimi izlemeye gelen bir izleyici; bir konuşmamı dinleyen bir dinleyici; yan daireye yeni taşınan bir komşum; birlikte yolculuk ettiğim bir yolcu ya da evimde ağırladığım bir tanrı misafiri olarak tanışabilseydim. Ama ne yazık ki sizlerle beni yargıladığınız bu duruşma salonunda tanışıyoruz.
Neredeyse 3 yıl önce imzaladığım bir bildiri sebebiyle terör örgüt propagandası yaptığım suçlaması ile karşınızdayım. Ve daha önce mahkemenizde görülen aynı konu ile ilgili celselerde gördüğüm kadarıyla bana karşı önyargılarınızın oluşmuş olduğunu ve suçlu olduğum kanaatinde olduğunuzu düşünüyorum.
İddianameyi okudum. Çok üzüldüm. Bizler gibi kamu hizmeti icra eden, şimdiye kadar bu ülkeye ve insanına emek vermek için çabalamış akademisyenlerin ortada olmayan delillerle ve hukuki dayanağı bulunmayan yorumlarla suçlanması; açıkça düşünce ve ifade özgürlüğümüzün ihlal edilmesidir. Hakları ve özgürlükleri Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasası ve Türkiye Cumhuriyeti’nin imzaladığı uluslararası anlaşmalarla korunmakta olan bir vatandaş olarak bu suçlamaları kabul edebilmem mümkün değildir.
Dava konusu olan "Barış için Akademisyenler Bildirisi"ni yalnız başıma imzalamadım ama bu duruşmada sanık sadece benim. 11 Ocak’ta bu bildiriyi kamuoyuna sunduğumuzda imzacı sayısı 1128 kişiydi. Akabinde bu bildiriyi TBMM’ne sunduğumuzda ise imzacı sayısı 2212 kişiydi. Şimdiye kadar yaklaşık 380 imzacıya tek tek davalar açılmış olsa da ve ben burada tek başıma bulunsam da aslında 2212 imzacıdan biri olarak konuşuyorum.
İddianamede “delil” olarak ifade edilsede, bu bildiriyi herhangi bir örgütünün talebi ile imzalamış olduğum doğru değildir. Bu somut olarak kanıttan yoksun bir iddiadır. Özgür iradesi ile hareket eden bir birey ve akademisyen olarak kimseden emir almam. Dolayısıyla bu yorumu bir hakaret olarak niteliyorum.
Yine iddianamede delil olarak ifade edildiğinin aksine imzaladığım bildirideki sözler sadece ve sadece hükümetin o dönemki güvenlik politikalarını eleştiren, şiddetsizlik ortamının ve barışın inşa edilmesine yönelik bir çağrıdır. Hükümetin politikalarını değerlendirmek ve bu değerlendirme sonucunda ortada olmaması gereken bir durum olduğu kanaatine varılırsa bunu dillendirmek her vatandaşın görevi, sorumluluğu ve takdiridir. Bu kanaatler ve bunların ifadesi hükümete, yargı mensupları olarak sizlere ya da diğer herhangi bir vatandaşa ters, rahatsız edici ya da kızgınlık yaratıcı gelebilir ama kesinlikle suç teşkil etmez.
Bildiğiniz gibi ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti defalarca yargılanmalardaki hak ihlallerinden dolayı AİHM’de cezaya çarptırılmış ve kamu kaynakları bu cezaları ödemeye harcanmıştır. Bu yüzden 2013’te TMK 7/2’de yapılan değişiklik bu hak ihlallerini engellemek amacı ile suçun oluşabilmesi için mutlaka şiddete destek, teşvik, övgü ve şiddete neden olmak gibi kıstaslar getirmiştir. Benim imzaladığım bildiride ise kesinlikle bu kıstaslara uygun bir durum yoktur. Şiddet olumlanmamış, teşvik edilmemiş, övülmemiş ve bu bildiri şiddete yol açmamıştır. Yani hiçbir şekilde suç unsurları oluşmamıştır.
Üçüncü delil olarak sunulan ise 10 Mart’ta Barış için Akademisyenlerin yaptığı basın açıklamasıdır. Bu basın açıklamasının amacı 11 Ocak bildirisi sonrası yaşadığımız sözlü ve fiili saldırıları, tehditleri, hak ihlallerini kamuoyu ile paylaşmaktı. Yine aynı şekilde bu basın açıklamasında da suç teşkil edebilecek hiç bir unsur yer almamaktadır.
Sonuç olarak tekrar altını çizmek isterim ki düşünce ve ifade özgürlüğü Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasası, imzaladığı uluslararası anlaşmalar ve Türkiye Cumhuriyeti yargısı yani sizler tarafından korunma altında olması gereken bir vatandaş olarak ifade özgürlüğümün ve adil yargılanma hakkımın korunmasını talep ediyorum.
Bu celse sonucunda beraatimin gerçekleşmediği durumda yargılanmamın devamı sürecinde her türlü savunma hakkım baki kalmak üzere bu beyanımı burada bitiriyor ve suç işlemediğim açıkça ortada olduğu için beraatimi talep ediyorum. (CC/BK)