Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümünden Prof. Dr. Reşit Canbeyli'nin Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalaması sebebiyle Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Binlerce yıllık geçmişi olan Hipokrat yemininin hekime ilk nasihati şudur: ‘Herşeyden önce zarar vermeyeceksin’. Bu aslında sadece hekimle hasta arasındaki temel bir anlaşma olmanın ötesinde devletlerin de uyması gereken vazgeçilmez bir düsturdur. Devlet vatandaşına zarar vermemelidir.
Bu ilke sadece masum vatandaşlar için değil herkes için geçerlidir. Nitekim idam cezasının kaldırıldığı bugün, devlet cinayet işleyen vatandaşına karşı katilin yöntemini kullanamaz. İdamın yasalarda olduğu dönemde bile devlet, katile suçuyla uygun değil, devlet olmanın gerektirdiği bir şekilde davranmak zorundadır.
Bu söylediklerimin bugünkü davamızla çok yakın bir ilişkisi vardır. Ben işte bu ilkeye olan inancımdan dolayı dava konusu olan dilekçeyi imzaladım. Bir barışçı metine imza atan bizler mahkeme nezdinde birbirimizden farklı kişilik, felsefe, dünya görüşü ve mesleklerin getirdiği zenginlikler bir tarafa itilerek, anlaşılması zor bir suçlama manzumesinin katı kalıplarına sığdırılmak istensek de, bugüne kadar yapılan savunmalar bunun gerçek olmadığını göstermektedir. Bu vesile ve bu nedenle ben de size sadece bu metnin altındaki çok sayıda imza ve imzacı olarak değil, barışı çocukluğundan beri düstur edinmiş bir kişi olarak hitap etmek istiyorum.
Benim barışla tanışmam 10 yaşımda okuduğum bir kitapla başladı. Mahatma Gandhi’nin barışçılığı ve Satyagraha diye nitelediği ‘Hakikatin gücü’ kavramı bir ilkokul çocuğuna ondan sonraki yaşamında ışık tuttu. Gandhi’nin dediği çok basit ama aynı zamanda çok güçlüydü: “Barışçı ol ve hakikatin gücüne inan”. İşte ben bu metni bu anlayış doğrultusunda imzaladım.
Metne imza atmadan önceki günlerde ülkemizde yaşananlarla ilgili doğrudan ya da dolaylı tanık olduğum, okuduğum, gördüğüm ve duyduklarım bana ne pahasına olursa olsun barışı istememizin gerekliğini gösterdi. Ben, nasıl ki bu ülkede bilmediğim yerlerde, tanımadığın insanların ülkeye kazandırdığı refahtan pay almayı bir vatandaş olarak hakkım olarak görüyorsam, aynı şekilde bu ülkede bilmediğim yerlerde, tanımadığım insanların uğradığı ya da uğrayabileceği haksızlıklara karşı sesimi çıkarma hak ve hatta sorumluluğum olduğuna da inanıyorum. Ve metne bu saikle imza attım.
İtiraf edeyim ki daha önce imzaladığım iyi niyetli, sağlam gerekçeli metinlerin çok yankı getirmediği ve olumlu gelişmelere yol açmadığını bilen birisi olarak, bu metnin de isteğim etkiyi yapacağı konusunda kuşkularım vardı. Yanılmışım. İmzalarımız devlet katında dikkate alınmış. Bu dikkat her ne kadar şimdilik adli ama adil olmayan bir sürece dönüşmüş olsa da, ben özgür fikirli, cesur insanların altına imza attıkları bu metnin bir gün ülkemizde çok daha ciddiye alınıp, yaygın olarak benimsenecek bir ilkeye dönüşeceğine inanıyorum.
‘Herşeyden önce zarar vermeyeceksin’! (RC/BK)