Arel Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden Dr. Efe Arık’ın Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Ulusal ve uluslararası birçok medya kuruluşu tarafından “Barış Bildirisi” olarak adlandırılan “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi internette gördüm ve yine aynı kanalla imzaladım. Her ne kadar bu bildiri sadece akademisyenlerin imzasına açık olsa da bildiriyi bir akademisyen, bir sosyolog veya bir aydın olarak değil bir insan olabilmek için imzaladım. Attığım imza nedeniyle tarafıma yöneltilen “terör örgütü propagandası yapma” suçlamasını reddediyorum.
Bu suçlamaya temel teşkil eden Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2 maddesi şu şekildedir: “Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.
İmzaladığım bildiride hiçbir terör örgütünün adı geçmemekte, cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemleri meşru gösterecek veya teşvik edecek herhangi bir ifade yer almamaktadır. Tüm bunların aksine bu bildiri, açık bir biçimde temel insan haklarının korunmasına vurgu yapan bir barış çağrısıdır. Bildiride yer alan eleştiriler ve talepler, anayasal bir hak olan ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğü kapsamındadır. Kaldı ki yapılan eleştiriler mesnetsiz de değildir.
Yazılı ve görsel medyada çıkan haberler, ulusal ve uluslararası insan hakları derneklerinin hazırladıkları raporlar, bildiride yöneltilen eleştirilere açık bir dayanak oluşturmaktadır. Bildirinin temel amacı çatışmada yaşanan sivil kayıpları bir an önce durdurmaktır. Bu amaçla bildiride muhatap olarak alınan taraf, hiçbir bağlantımızın olmadığı PKK değil, vatandaşlık bağıyla bağlı olduğumuz, vergi verdiğimiz, kanunlarına tâbi olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.
İddianamede tarafıma yöneltilen suçlama somut deliller yerine tümüyle niyet okuma üzerine kuruludur. Söz konusu suçu işlediğime yönelik herhangi bir ispat çabası mevcut değildir. Talimat aldığım iddia edilen Bese Hozat’ı hiçbir şekilde tanımam.
Derslerimi iptal edemediğim için meslektaşlarımın yanında olamamaktan büyük bir üzüntü duyduğum 10 Mart tarihli basın açıklaması, iddia edildiği gibi yeni bir bildiri veya imza metni değil barış sözümüzün sonuna kadar arkasında olduğumuzu yinelediğimiz, hiçbir suç teşkil etmeyen bir açıklamadır.
İddianamenin geneline hakim olan tavır, sözde bir “tarihi perspektif ve konjonktürel bir yaklaşımla”, söz konusu barış bildirisinin terör propagandası olduğu yönünde bir algı yaratma çabasıdır. Ne bu sözde tarihsel ve konjonktürel yaklaşımı ne de somut bağlantılardan yoksun bir biçimde, bu yaklaşım içerisine zorla monte edilmeye çalışılan barış bildirisinin bir terör propagandası olduğu iddiasını kabul etmem mümkün değildir.
Yukarıda ifade ettiğim gerekçelerden ötürü, tarafıma isnat edilen “terör örgütü propagandası yapma” suçlamasını reddediyorum ve beraatimi talep ediyorum. (EA/TP)