İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden emekli Prof. Dr. Gülhan Türkay'ın Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Ben Veteriner Hekimim ve 30 yıl İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesin'de akademisyen olarak görev yaptım. 2017 Ocak ayında ise emekliye ayrılmak durumunda kaldım.
Barış istemenin, bunun için imza vermenin öğrencilerimden, arkadaşlarımdan ve de bilimsel araştırmalarımdan beni koparacağını en üretken yaşımda ve tecrübemde üniversiteden ayrılmak zorunda kalacağımı hiç düşünmemiştim. Bunun için Türkiye akademi dünyası ve öğrencilerimiz adına çok üzgünüm. Bu üzüntü sadece benim değil, eminim ki bu bildiriye imza atan tüm akademisyen arkadaşlarım için geçerlidir.
Ne yazık ki uzun emeklerle yetişmiş bu değerli insanlar şu anda öğrencilerinden eğitimden ve bilimsel çalışmalardan uzakta niye suçlandıklarım hala anlamadan sizlerin karşısında kendilerini ve barışı savunma durumunda kalmaktadırlar.
Yaşamım boyunca insanlara, insan haklarına, hayvan haklarına saygılı oldum, bunun da en kıymetli kazanımlar olduğunu düşündüm. Aktif siyasete katılmadan, vicdan ve ifade özgürlüğü kapsamında düşüncelerimi paylaşıp, sivil toplum örgütlerinde, meslek odamda, sendikamda çalıştım.
Demokratik mücadeleye ket vuracak eylemlerden ve desteklerden kaçındım. Fakat bir barışçıl metnin ağır ceza mahkemelerini, hakim ve savcıları, bu kadar meşgul edeceğini nerdeyse vatan haini ilan edileceğimizi aklımdan bile geçirmedim. Böyle bir sonucu hiç öngörmemiştim.
Bu bildiriyi de ülkemizin o dönem de yaşadığı ağır şartların çeşitli medyadan yansımalarım çeşitli raporların açıklandığını görmemle, herkesin ifade ettiği gibi çocuk ölümlerini annelerin cesetlerini, hasta torunlarının sağlığı için nine ve dedenin beyaz bayrakla dolaştığını, gencecik insanların öldüğünü, binlerce ölü kuşun sokaklarda yattığını ahırlarda canlı canlı hayvanların yanmasını, izlediğim için, tüm bunlar karşısında bir aydın olarak hiçbir şey yapamamanın çaresizliği ile imzaladım.
Bahsi geçen metinde talep edilen, bu güzel yurtta çocuklar, gençler, anneler, babalar, hayvanlar ölmesin, doğa zarar görmesin bir arada barış, huzur ve sağlık içinde yaşasınlardı ve bu koşulların sağlanmasında tek muhatap olan devlet olduğu için devlete seslenildiğini düşündüm.
Sonuç olarak, sosyal medya da gördüğüm bu bildiriyi ülkemizde barış içinde yaşama hakkının sağlanması için imzaladım, metnin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu ve suç oluşturmadığını düşünüyorum, bu suçlamaları kabul etmediğimi bildirir anlamlandırmadığım bu suçtan dolayı derhal beraatimi talep ederim. (GT/BK)