Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Altısı tutuklu 20 sanıklı Cumhuriyet davasının ikinci duruşmasına devam edildi.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 24 Temmuz 2017'de Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde başlayan yargılama Silivri Cezaevi'nin dışına kurulan duruşma salonlarından birinde devam ediyor.
Davada Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık, Cumhuriyet Gazetesi muhasebe çalışanı Emre İper ile tweet'leri nedeniyle de Ahmet Kemal Aydoğdu tutuklu yargılanıyor. Cumhuriyet Gazetesi eski yayın yönetmeni ve köşe yazarı Aydın Engin, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Hikmet Çetinkaya, eski muhasebe müdürü Bülent Yener, muhasebe müdürü Günseli Özaltay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç ile ilk duruşmanın son gününde tahliye edilen Cumhuriyet Gazetesi okur temsilcisi Güray Öz, karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Bülent Utku, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Hakan Kara, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Mustafa Kemal Güngör ve Cumhuriyet Gazetesi Kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay tutuksuz yargılanıyor. Davada sanık olarak yer alan Cumhuriyet Gazetesi eski genel yayın yönetmeni ve köşe yazarı Can Dündar, Cumhuriyet Gazetesi eski çalışanı İlhan Tanır hakkında ise yakalama kararı bulunuyor. |
Duruşmada tutuklu Cumhuriyet muhasebe çalışanı Emre İper ve avukatı Abbas Yalçın savunma yaptı.
Cumhuriyet Gazetesi eski genel yayın yönetmeni İbrahim Yıldız, Cumhuriyet Gazetesi haber koordinatörü Aykut Küçükkaya, Cumhuriyet Vakfı eski yönetim kurulu üyesi Nevzat Tüfekçioğlu, Cumhuriyet muhabiri Miyase İlknur, Cumhuriyet Vakfı eski yöneticisi Nail İnal, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Şükran Soner, Cumhuriyet Vakfı eski mali müşaviri ve eski vakıf yöneticisi Mustafa Pamukoğlu, Cumhuriyet Vakfı eski yöneticisi İnan Kıraç tanık olarak dinlendi.
Tutuklu sanıklardan Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Kadri Gürsel söz alarak adil yargılanma hakkının engellendiğini söyledi.
Savcı mütalaasında "Delilleri karatma şüphesi, adli kontrol yeterli olmayacak" diyerek tüm tutukluların tutukluluk halinin devamını istedi. Sanık avukatları mütalaaya karşı çıkarak tahliye taleplerinde bulundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık söz aldı.
Mahkeme, tutuklu yargılanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık, Cumhuriyet Gazetesi muhasebe çalışanı Emre İper ile tweet'leri nedeniyle yargılanan Ahmet Kemal Aydoğdu'nun tutukluluklarına devam kararı verdi.
Bir sonraki duruşma 25 Eylül'de.
Duruşmayı takip edenler
* Çizim: Tarık Tolunay
Duruşmayı aralarında milletvekilleri, gazeteciler, hak örgütü temsilcicleri. uluslararası delegasyonlar ve tutuklu ailelelerin de olduğu çok sayıda insan izledi.
* Çizim: Murat Başol
CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, İlhan Cihaner, Utku Çakırözer, Sezgin Tanrıkulu, Hilmi Yarayıcı, HDP milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu, Garo Paylan, Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü, Meral Danış Beştaş, bağımsız milletvekili Aylin Nazlı Aka ve AB Türkiye Delegasyonu'ndan Sema Kılıçer de duruşmayı takip edenler arasındaydı.
Duruşma için gelen uluslararası heyette ise Sarah Clarke (Uluslararası PEN Yazarlar Derneği ), Jorgen Lorentzen (PEN Norveç), Maria Emilia Arioli (PEN İsviçre), Tine Danckaers (PEN Belçika), Pilar Cebrian (Antena3 tv / İspanya), Markus Spillman (Uluslararası Basın Enstitüsü / IPI), Steven Ellis (Uluslararası Basın Enstitüsü / IPI), Rebecca Vincent (Sınır Tanımayan Gazeteciler / RSF), Christophe Deloire (Sınır Tanımayan Gazeteciler / RSF), Rebecca Harms (Avrupa Parlamentosu / EP) yer aldı.
Mahkeme başkanı: Yer sıkıntısı var
* Çizim: Murat Başol
Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ "Görüyorum ki bir yer sıkıntısı var. Ama daha büyük bir salona da geçsek aynı sıkıntı yaşanacak. Bu konuda sorunu birlikte çözelim. Çizerler avukatları bulunduğu yere geçebilirler" dedi. Mahkeme başkanı seyircilerin arasında arka sıralarda oturan jandarma görevlilerinin de mahkeme salonu dışına çıkmasını istedi.
İper: Benden FETÖ'cü çıkmaz
Duruşma, dosyası İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ana davayla birleştirilen tutuklu Cumhuriyet muhasebe çalışanı Emre İper'in savunmasıyla başladı.
İper savunmasında gözaltına alınış sürecini anlattı, "Bylock kullanıcısı olduğu" iddiasını reddetti.
Tıklayın: Cumhuriyet Çalışanı İper: Benden FETÖ'cü Çıkmaz
İper'in avukatı Abbas Yalçın ByLock uygulamasının kullanılışına dair teknik bilgileri verdi. "Emre İper’in telefonunda ByLock yok" dedi.
Tanıklar konuştu
* Çizim: Halil Yavuz Ertürk
Duruşma, Cumhuriyet Gazetesi ve Vakfı'nın eski ve mevcut çalışanı tanıkların dinlenmesiyle devam etti.
Tıklayın: Cumhuriyet İddianamesinde Haberler Delil, Gazeteciler Tanık Oldu
İlk tanık İbrahim Yıldız
İper'in savunmasının ardından tanık olarak Cumhuriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız çağrıldı.
Mahkeme Başkanı Dağ, mahkeme heyeti ve avukatlar Yıldız'a sorularını yöneltti.
Mahkeme Başkanı (M.B.) : "Gazete kötü yönetildi, batırıldı" şeklinde bir tespitiniz var. Açar mısınız? Yıldız: Sanıyorum bana sorulan bir soruya verdiğim yanıt üzerine röportajcı arkadaşın yaptığı bir yorumdur. Cumhuriyet en eski gazetedir ama ne var ki iyi bir mali yapıya ulaşamamıştı. Patronlar döneminde de Vakıf döneminde de böyleydi. Çünkü bağımsız gazeteciik derdi vardır. Gazetede bir patron olmadığı için mali bir yapılanmaya gitmemiş, vakıflaşarak Türkiye ve Avrupa'da bir öncülük göstermiştir. Keşke mali olarak daha iyi olabilseydi, çalışanları daha çok kazanabilirdi ya da gazetecilik anlamında ataklar yapılabilirdi. Söylemek istediğim de buydu. M.B.: Ankara'da satışa çıkarılan arsa ile ilgili ne demiştiniz? Yıldız: Keşke satılmasaydı demiştim. M.B.: Gazetenin siyaset çizgisinin değiştiğinden ne anlamalıyız? Yıldız: Ben öyle bir şey demedim. M.B.: "Teröre terör bile diyemediler" ifadenizle ne demek istediniz? Yıldız: Ben terörün tanımını yaptım. Arkadaş böyle yazmış. M.B.: Siz 14 yıl genel yayın yönetmenliği yaptınız. İşleyişi anlatabilir misiniz? Gelen haberler haberleştirilirken nasıl bir yöntem izlenir? Muhabirlerin haberlerine müdahale edilir mi? Genel yayın yönetmeni ya da Vakıf bir inisiyatif alır mı? Yıldız: Yazıişleri değerlendirir, genel yayın yönetmeni karar verir. Ama hiçbir zaman Vakıf Yönetim müdahale etmez. Benim zamanımda da yoktur. Vakıf sadece toplantılarda genel yayın yönetmeninden bilgi alır. M.B.: Vakfa seçilmek ya da Vakfa girmek için genel, örtülü olan olmayan bir gelenek var mıdır? Muhabirler, köşe yazarları girer gibi bir kriter var mı? Yıldız: Böyle bir kriter yok. Sadece genel yayın yönetmeni doğal olarak üyedir. Üye Hakim: Sizin genel yayın yönetmeni olduğunuz dönemde kimler nasıl işe alınır? Yıldız: Muhabirler stajyerken alınır, yetiştirilir. Üye Hakim: Şık, son aşamada sizin karar verdiğinizi söylemişti. Yıldız: Şık eskiden de Cumhuriyet muhabiriydi. Biri işe alınırken Vakfın da fikri alınır. Savcı Hacı Hasan Bölükbaşı: Daha önce Cumhuriyet'te çalışmamış, Cumhuriyet ekolünden gelmeyen Can Dündar genel yayın yönetmeni oldu. Böyle başka bir örnek var mı? Yıklız: Can Dündar örneği gibi bir örnek hatırlamıyorum. Avukat Tora Pekin: Sizin döneminizde Mehmet Faraç iş akdi feshedilmeden gazeteden uzaklaştırılmıştı. Neden peki? Yıldız: Gazetede, binasında yer yoktu. Pekin: Daha sonra iş sözleşmesi feshedildi. Neden feshedildi? Yıldız: Hatırlamıyorum. Pekin: Siz o dönem genel yayın yönetmeni idiniz. Yıldız: Neden feshedildiğini hatırlamıyorum. Pekin: O denem Faraç'ın sözleşmesinin feshine karşı çıkan hiçbir şirket ya da Vakıf yöneticisi hatırlıyor musunuz? Yıldız: Hatırlamıyorum. |
Haber koordinatörü Küçükkaya: Tutanağa böyle geçmedi
* Çizim: Zulal
Yıldız'ın ardından Cumhuriyet Gazetesi Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya tanık olarak dinlendi.
Küçükkaya "İçerideki arkadaşlarımızın bilmediği bir şeyi açıklamak istiyorum" diyerek savcıya ifade verdiği günü anlatarak söze başladı.
"2 Ocak günü hakkında FETÖ soruşturması olan Savcı İnam tarafından çağrıldım. Hangi sıfatla çağrıldığım çağrı kağıdında yazmıyordu. Bu ifade sorgusu iki saat sürdü. iki saat sürecinde bize 100'e yakın soru yöneltildi. Ancak ne yazık ki ifade tutanağına böyle geçmedi. Bu süreçte bazı yanlış anlaşılmalar olmuş olabilir.
"Yanlışlıklar derken: İfadeye avukatsız olarak gittik bu nedenle yaptığımız itirazımız dikkate alınmadı. Sorulan soruya bir yanıt verirken açıklama gibi yer aldı. İfade tutanağındaki bazı bölümler iddianameye alındığı için sanki soru sorulmadan böyle bir açıklama yapmışız gibi anlaşılıyor. Tutuklu arkadaşlarımız bunu bilmeyebilirler belirtmek istedim."
Küçükkaya daha sonra kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.
M.B:" Vakfın İcra Kurulu eskiden yoktu" diye bir tespitiniz olmuş. Ne gerekçeyle oluşturulduğunu biliyor musunuz? Küçükkaya: Vakıfta böyle bir kurul önceden olabilir. Önceki duruşmada bunu Akın Atalay da söyledi. İcra Kurulu künyeye girmesi, gazetenin ayakta kalması için oluşturulmuş olabilir. M.B.: Can Dündar'ın kendi ekibiyle gelmesi, dışarıdan genel yayın yönetmeni olması geleneğe uygun mu? Küçükkaya: Genel yayın yönetmenini Vakıf atar. O da kendi ekibiyle çalışmak ister. Bu çok normal bir şey. Dündar da kendi güvendiği ve eskiden beri tanıdığı ekibiyle geldi ve 1,5 yıl boyunca gazeteyi yönetti. Bu gazetecilikte çok normal bir olaydır. M.B.: İlhan Tanır, Can Dündar ile mi geldi? Küçükkaya: Evet daha önce Cumhuriyet'te değildi. M.B.: İlhan Tanır'ın gelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Küçükkaya: Ben kendisinin Cumhuriyet'e uygun olmadığını düşünüyordum. Ama biz buradan gazeteciliğimizi yaptık o da Amerika’dan yapmıştır. Gazeteciliği ile ilgili çekincelerim vardır. Bunu da Cumhuriyet gazetesinde açık yüreklilikle söylemişimdir. M.B.: Ayşe Yıldırım'ın Kandil röportajı ile ilgili "Genel yayın yönetmeninin izni olmadan yapamaz" tespitiniz var. Küçükkaya: Bir yazar bu kadar önemli bir habere genel yayın yönetmeninin bilgisi, izni olmadan gidemez. Bunu kastettim. Bir yazarın böyle çok önemli bir yere gittiği zaman genel yayın yönetmeninden izin alması gerekir. M.B.: Muhabirlerin haberleri süzgeçten geçer mi, doğrudan sayfaya mı girer? Küçükkaya: Cumhuriyet'te bir muhabirin yazdığı haber gerçekse gazeteye girer. Tabi bu yazıişlerinde tartışılır ve genel yayın yönetmeni de karar verir. M.B.: Siz kişisel olarak Taraf'ı bir operasyon gazetesi olarak görüyorsunuz ve iddianameden anladığım kadarıyla Murat Sabuncu'nun Taraf hakkındaki sözlerini eleştiriyorsunuz? Küçükkaya: Sabuncu, Yıldız döneminde yayın koordinatörü olarak geldi, Dündar döneminde haber koordinatörü oldu. Yayın koordinatörü genel yayın yönetmeninden sonra gelen bir yer. İddianamede bu ayrıntıya yer verilmemiş. Savcı önüme Sabuncu'nun attığı tweetleri gösterdi, tarihlerini hatırlayamıyorum. Yaklaşık olarak 5 yıl önce atılan bu tweetleri sorarak "Ne düşünüyorsunuz?" dedi. "Sabuncu'nun kendi kanaatidir" dedim. "Siz ne düşünüyorsunuz?" dedi. Taraf'ın operasyon gazetesi olduğunu Cumhuriyet'te de yazmıştık. Bu benim şahsi kanaatim, diğeri de Sabuncu'nun kendi kanaatidir. M.B.: "Eksik Demokrasi' başlığını genel yayın yönetmeni attı" demişsiniz. Küçükkaya: Ben bir muhabirimin benimle ilgili söylediği sözler üzerine çağrıldım. Başlıklar yazı işleri masasında tartışılır. "Eksik Demokrasi" başlığını genel yayın yönetmeni atmıştır, ya da yazıişeri müdürü atmıştır. Bir muhabirin haber başlığı ile ilgili sorgulanması abes bir durum. Savcı: Ali Açar ifadesinde bu başlıkla ilgili rahatsızlık duyduğunu ve size söylediğini, sizin de bunu yönetime ileteceğinizi söylemiş. Bunu hatırlıyor musunuz? Küçükkaya: Muhabirlerimin her gün şikayetleri olur. Muhabirlerimizin devamlı dinamik olması için onları motive ederim. Onda da herkes çok iyi olduğumu bilir. Bir muhabirimizin bir başlığı beğenmemesi onun şahsi kanaati. Ama bu yazıişlerine bildirildi mi kısmına gelince, olabilir ya da olmayabilir. Benim önümden her gün yüze yakın haber geçer. Muhabirlerin özellikle 1. sayfa için başlıkla ilgili bir problemi olamaz. |
Vakıf eski üyesi Tüfekçioğlu soruları yanıtladı
Cumhuriyet Vakfı Eski Yönetim Kurulu Üyesi Nevzat Tüfekçioğlu tanık olarak soruları yanıtladı.
M.B. [Tüfekçioğlu'nun ifadesini hatırlarak]: "Mali durumun düzeltilmesi için gerekli tedbirlerin alınmamış olması istifamızda etkili olmuştur" ifadenizi açıklar mısınız? Tüfekçioğlu: Gazetenin basıldığı şirket iki yıl üstüste iflas etmişti. Basılan gazetelerin iadesi çoktu. Bazı ekonomik tedbirler alınması gerekiyordu ama alınmadı. "Personel çıkarmak için kıdem tazminatı ödemek gerekir bunun için de yeterli kaynak yok" denmişti. M.B.: Daha sonra işten çıkarma oldu mu? Tüfekçioğlu: 20-30 kişi oldu. Kıdem tazminatları zararın artması pahasına şirket gelirinden karşılandı. M.B.: Elden çıkarılan arsa ve bina ile ilgili bilginiz var mı? Tüfekçioğlu: Yok. Savcı: Alev Coşkun'un İnan Kıraç'ın oyunun geçersiz sayılmasıyla ilgili itirazı olmuştu. Şehir dışında olup da böyle oyunu kullanmak isteyen başka örnek olmuş muydu? Tüfekçioğlu: Olmamıştı. |
Cumhuriyet muhabiri Miyase İlknur: Zoraki tanığım
* Çizim: Murat Başol
Tüfekçioğlu'nun ardından Cumhuriyet muhabiri Miyase İlknur tanık olarak çağrıldı.
İlknur: Ben zoraki bir tanığım çünkü kendi isteğimle gitmedim. İki kez çağrıldım. Telefonla çağrıldığımda tanıklık yapmayacağımı, gazetede yöneticilik sıfatımın olmadığını, vereceğim bilgilerim duyum ya da yorum olacağını ve hukuku delil olmayacağını zabıt katibine söyledim. Sonra celp geldi. Ben sadece haberlerim olduğu zaman yazıişleri toplantısına çıkan biriyim. Bilgilerim duyum ve yorumlarım. Tanıklığımın işe yarayacağını düşünmüyorum. M.B.: Duyum ve yorumlar tanıklığın önemli bir unsuru. İlknur: Duyumlar tahribata ve erozyona da uğrar. İlknur: Savcı, ‘İcra kurulu ne zaman kuruldu?’ diye sordu. Vakıf konusu benim alanım dışı olduğu için ne zaman kurulduğunu, yetki alanını bilemem. Yıldız'ın yönetiminin son dönemlerinde kuruldu. M.B.: İlhan Tanır'ın bu gazetede olmasını tercih etmediğinizi söylemişsiniz. İlknur: Ben öyle bir şey demedim. M.B.: Onunla çalışmak istemediğinizi söylemediniz mi? İlknur: Savcı bana sorduğunda Tanır'ın FETÖ’cü olduğunu bilmediğimi, haberdar’da çalıştığını bildiğimi söyledim. İlknur: İfadedeki beyanlar arka arkaya sorulmuş 5-6 sorunun birleştirilmesi. "MİT haberi neden Cumhuriyet'e verildi?" dedi. "Başka nereye gidecek. Yandaşa mı gidecek" dedim. Ayşe Yıldırım ile ilgili "Hangi kanalla Kandil'e gitti?" diye sordu, bilmediğimi, o alanda haber yapanlar hangi kanalla gidiyorsa öyle gitmiş olabileceğini söyledim. "Kendi mi gitti, gazete yönetimi mi gönderdi?" dedi, kendi de önermiş, kendisine de bildirilmiş olabileceğini söyledim. M.B.: Gazetenizde uygulama nasıl? Siz eski bir muhabirsiniz. Bir haberi getirdiğinizde nasıl bir yöntemle izleniyor? İlknur: Ya ben getiriyorum, bazen de onlar bana bir öneri getiriyor. Haberin girip girmeyeceği, hangi sayfada gireceği yazıişleri toplantısında konuşulur. |
Eski vakıf yöneticisi Nail İnal konuştu
Cumhuriyet Vakfı eski yöneticisi Nail İnal tanık olarak dinlendi. İnal şöyle dedi:
“Senenin büyük kısmını İstanbul'da geçirdiğimden dolayı bir katkım olmayacağını düşündüğümden tekrar vakıf yönetimine aday olmadım. Katıldığım toplantılarda tek gündem maddesi mali sorun. Reklamın artırılması önemli, tasarruf önemli. Personel sayısı da görüşülmüştür.”
Yazar Şükran Soner: Darbe davalarında bir kurgu var
* Çizim: Murat Başol
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Şükran Soner soruları yanıtladı.
M.B.: Burada sanıklar terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım ve kasıtlı olarak vakfı mali zarara uğratmakla yargılanıyorlar. Neler söyleyeceksiniz? Soner: Uzunca bir ömür Cumhuriyet geçmişiyle baktığımda, ister askeri ister sivil darbe olaylarında gazetecilik yaptım. Vakıflar davasında söyleyeceklerim olabilir ama terörle ilgili hayır. M.B.: Gazetecilere tanık olarak soru yöneltmek tehlike bir durum. Vakfa seçilmek için görünür ya da görünmez bir kural var mı? Soner: Vakıf gazetenin iflas etmesinin önüne geçilmek için Yunus Nadi'nin "Atatürk'ün gazetesini kapatmam" diyerek kurdurduğu bir oluşum. İlhan Selçuk 12 Mart'ta ağır işkence gördü orada yıkılmadı ama 1. Silivri'de yıkıldı. İlhan Selçuk'u siz bir terör örgütü kurgulamasında bir numaralı sanık haline getirirseniz, İlhan Selçuk yıkmadığını yıkımı o dönem yaşadı. M.B.: İlhan Selçuk'u rahmetle anıyoruz. Soner: Yine aynı şey yaşanıyor. İster askeri olsun ister sivil darbe davalarında bir kurgu var. M.B.: İlhan Selçuk sizi vakfa davet ederken bir kriteri var mıydı? Soner: Tek bir kriteri vardı, Cumhuriyet ile olan bağımız. Kendisi gidiyordu, bir boşluk olacaktı bu boşluğun doldurulması gerekiyordu. |
Akın Atalay, eski vakıf müşaviri tanık Pamukoğlu'na sorular yöneltti
Aydınlık Yazarı, Cumhuriyet Vakfı eski mali müşaviri ve eski vakıf yöneticisi Mustafa Pamukoğlu tanık olarak dinlendi. Pamukoğlu 2001-2013 arasında Vakıf ve şirketin mali müşavirliğini yaptığını söyledi.
M.B.: İnan Kıraç'ın oyunun geçersiz sayıldığı oylama hakkında neler biliyorsunuz? Pamukoğlu: Benim de aday olduğum seçimlerle ilgili Vakıf senedine aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz ettik, dava açtık. Tutuklu sanıklardan Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay: 2008'den sonra İcra Kurulu Başkanı ile ilgili yaşanan anlaşmazlık nedeniyle gazetenin mali müşavirliği sona erdi. Doğru mudur? Pamukoğlu: 2008'den sonra devam etti. Akın Atalay: Savcılıktaki bilgi alma tutanağında şöyle bir ifadesi var: "İtiraz dilekçesinin kim tarafından verileceği tartışması nedeniyle vakfın denetçisi sıfatıyla yaptım" diyor. Bu beyana göre bu tartışmayı kimlerle yürüttü? Pamukoğlu: İzin verirseniz cevap vermeyeyim. İlgililerle ve uzmanlarla tartıştık. Akın Atalay: Dosyaya da yansıdığı gibi Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün tüm klasörleri geldi. O toplantıyla ilgili, ki şikayet dilekçesi var, biri el yazısıyla, diğeri bilgisayar çıktısı. Her iki dilekçe de isimsiz ihbar dilekçeleridir. Olabilir. Acaba tanığın verdiğini söylediği şikayet dilekçesi bunlardan hangisidir? Pamukoğlu: İkisi de değildir. Benim şikayet dilekçem kendi imzamla Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne verdiğim dilekçem. Şikayet aşamasından itibaren bu soruları sormanız doğru değil. Dava sonuçlandığına, usulsüz olduğuna dair yargı kararı olduktan sonra... Akın Atalay: Kesinleşmiş değil. Pamukoğlu: Yargı kararı var. M.B.: Yanıt vermeyebilirsiniz. Akın Atalay: Görev Vakfı, Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal'ın sahibi midir? Pamukoğlu: Görev Vakfı bu kuruluşların çatı kurtuluşudur ben de başkanıyım. Ben vakfa aday gösterildiğim seçimde seçimin hukuka aykırı olduğunu tarihe not düşmek için yaptım. Cumhuriyet'teki misyonumu tamamladım. |
Eski vakıf yöneticisi Kıraç vakıf seçimlerini anlattı
Çizim: Tarık Tolunay
Cumhuriyet Vakfı eski yöneticisi İnan Kıraç Vakıf seçimleri ve Vakıf'tan istifasını şöyle anlattı:
" 2004'te İlhan Selçuk'un davetiyle Le Monde'u tanıyabilmek ve Cumhuriyet'i benzer bir vakfa çevirmek üzere davet edildim. Vakıfçılık konusundaki tecrübem var. İlhan Selçuk'un bu arzusunu yerine getirmek için çalışmaya başladım. İlhan Selçuk tarafından 2009'da yönetim kurulunda görevlendirildim.
"Cumhuriyet Vakfı'nın içindeki 11 üyenin tümünün gazete içinden olması Vakıf'ı dışarı karşı zora sokuyordu. Bunun 9'a indirilmesi, dördünün gazeteden seçilmesi, isteniyordu. Fakat toplantılarda bir başarı alamadım ve bu arada Aydın Aybay'ı kaybettik. Yerine bir kişinin seçilmesi lazımdı. O tarihte çok önemli bir yurtdışı seyahatim vardı. Alev Coşkun'a ve Orhan beye de sordum; 'Oyumu zarf içinde kullanabilir miyim, ya da toplantıyı bir süre geciktirebilir misiniz?'.
"Aynı zamanda Mustafa Balbay da tutuklu olduğu için oyumu kullanma hakkı verdiler. Bu şekilde oyumu bırakarak yurtdışına çıktım. Ama öğrendim ki oyumu saymamışlar. Ondan sonraki toplantıda Alev Coşkun ve Şevket Tokuş da yapılan seçim sonunda vakıftan çıkarıldılar. Ve ben de o tarihte kendim istifa ederek vakıftan ayrılmış oldum."
"İfademde 'Bir Cumhuriyet okuruydum ama artık Cumhuriyet gazetesini okumuyorum ve yayın politikasını da doğru bulmuyorum' dedim. Bundan kastım değişik terör örgütleriyle temas edilmesi değil. Kastım İlhan Selçuk, Uğur Mumcu'nun yolundan kademe kademe ayrılmalarıdır."
Kıraç daha sonra soruları yanıtladı.
* Çizim: Murat Başol
M.B.: Evvelce seçimlerde, bu şekilde oy bırakmak suretiyle gerçekleşmiş Vakıf toplantıları var mı? Kıraç: Mustafa Balbay'ın oyu bu şekilde kabul edildi. İlhan beyden sonra ilk defa Orhan beyin başkanlığındaki bu kurum benim oyumu kabul etmedi ama Mustafa Balbay'ın oyunu kabul etti. Bununla ilgili şikayet edildi. İlk kişi bizi haklı gördü, ikinci müfettiş "Hayır, böyle olabilir -" dedi. Neticede bu hale düştük. Tutuksuz sanıklardan Vakıf Başkanı Orhan Erinç: Mustafa Balbay'ın oyu hakkındaki karar önceki toplantılarda alınmış bir karardır. İnan beyin oyunun kabul edilmemesi oy çokluğu, Balbay'ın oyu oybirliği ile kabul edilmiştir. Tutukluluk hali gözönüne alınmıştır. Bu İnan beye karşı bir tavır değildir, katkıları için yazılarımda da her zaman takdir etmiştir. İnan bey güvendiği bir üyeye vekalet vermiş olsaydı oyunu kullanabilecekti. Ama mücbir sebeple oyunu kullandırtmaya kalkmasının ceremesini bize ödetmeye çalışmaktadır. Kıraç: Yüzde yüz diyemem ama Fransa'da olan bu acil durumu kendilerine anlattığım vakit Orhan beyi atlamış olamam. Başkanı atlayıp kendi kendime karar verme durumunda değilim. Ama vakıflar arasındaki geçerliliğinin mektupla olabileceğini bilen bir adamım. Başka vakıflarda da böyle olmuştur. Ben aynı prosedürü burada da uyguladım ama oyum kabul edilmedi. Beş kişi hayır beş kişi evet dedi, sayın başkanın iki oy hakkı vardır. İki oy kullanarak bu kararı verdi. |
Kadri Gürsel: Adil yargılanma hakkım engellendi
* Çizim: Tarık Tolunay
Tutuklu sanıklardan Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Kadri Gürsel söz alarak mahkemenin tutukluluğunun devamını öngören ara kararına tepki gösterdi. ByLock kullanıcılarıyla ilişkide olduğu iddialarına karşı çıktı.
Tıklayın: Kadri Gürsel: Adil Yargılanma Hakkım Engellendi
Savcı tutuklulukların devamını istedi
Tıklayın: Savcı Mütalaasında Tutuklulukların Devamını İstedi
Savcı mütalaasını verdi.
"Tanık anlatımlarına ekleyeceğimiz yoktur. Ara kararda belirtilen eksikliklerin giderilmesi talep olunur. Delilleri karatma şüphesi, adli kontrol yeterli olmayacak" diyerek tüm tutukluların tutukluluk halinin devamını istedi.
Sanık avukatları mütalaaya karşı çıkarak tahliye taleplerinde bulundu.
Akın Atalay: Baskıya boyun eğmiyoruz
* Çizim: Zulal
Tutuklu avukat Akın Atalay "Bizler de baskıya boyun eğmiyoruz. Çünkü Cumhuriyet'in tarihi bunu bekler. Dışarıdaki gerçek gazeteciler, iyi insanlar bizim bu duruşu sergilememizi istiyor. Onları mahçup edemeyiz" dedi.
Tıklayın: Akın Atalay: Bu Dava Türkiye'nin Demokratikleşme Seviyesinin Bir Fotoğrafı
Ahmet Şık: Gelin şunun adını doğru koyalım
* Çizim: Zulal
Tutuklu gazeteci Ahmet Şık "Gelin şunun adını doğru koyalım. Bu bütün memleketi enkaza çevirmeye çalışan bir hanedanlık mafyasının devamı için insanların tutuklanmasıdır" diye konuştu.
Tıklayın: Ahmet Şık: Heyetinizden Biri Belgeleri Sızdırıyor
Murat Sabuncu: Gazeteciliği savunacağız
Cumhuriyet Gazetesi'nin tutuklu genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu, "Bu dava okullarda okutulacak. Ve biz 10,5 daha yatsak, daha fazla yatsak gazeteciliği ve ifade özgürlüğünü tüm Türkiye'deki gazeteciler için savunacağız" dedi.
Tıklayın: Murat Sabuncu: Adaleti Savunmamak Atatürkçülükse "Biz Atatürkçü Değiliz"
Tutukluluğa devam kararı
Mahkeme, tutuklu yargılanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık, Cumhuriyet Gazetesi muhasebe çalışanı Emre İper ile tweet'leri nedeniyle suçlanan Ahmet Kemal Aydoğdu'nun tutukluluklarına devam kararı verdi.
Bir sonraki duruşma 25 Eylül'de.
Tıklayın: Cumhuriyet Davasında Tutukluluklara Devam Kararı
Ne olmuştu?İddianame, Cumhuriyet yöneticilerinin tutuklandığı 5 Kasım 2016 tarihinden 156 gün sonra, 4 Nisan 2017'de hazırlandı. Ahmet Şık 31 Aralık'ta ve Emre iper ise 19 Nisan'da tutuklandı. Yargılama 24 Temmuz 2017'de başladı. İper hakkındaki iddianame de 24 Temmuz'da mahkemeye gönderildi. Soruşturmayı Murat İnam başlattı. İnam aynı zamanda "FETÖ davası” sanığı. İnam'ın imzasının yer almadığı iddianameyi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci ve Cumhuriyet Savcısı Yasemin Baba imzaladı. Gazetecilik faaliyetlerininsuç olarak olarak yer aldığı iddianamenin 106 haber delil ve dayanak, 149 tweet, 17 gazeteci ve gazete yöneticisi de tanık olarak yer almıştı. Savcılık, “Silahlı terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından cezalandırılmalarını talep ediyor. Kim yargılanıyor?Tutuklular: Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, köşe yazarı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, Cumhuriyet muhasebe çalışanı Emre İper, muhabir Ahmet Şık, tweet'leri nedeniyle yargılanan tutuklu sanık Ahmet Kemal Aydoğdu. İlk duruşmada tahliye edilenler: Cumhuriyet Gazetesi okur temsilcisi Güray Öz, karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Bülent Utku, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Hakan Kara, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Mustafa Kemal Güngör ve Cumhuriyet Gazetesi Kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay. Hakkında adli kontrol kararı verilenler: Cumhuriyet Gazetesi eski yayın yönetmeni ve köşe yazarı Aydın Engin, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Hikmet Çetinkaya. Hakkında kısıtlama kararı olmayanlar: Eski muhasebe müdürü Bülent Yener, muhasebe müdürü Günseli Özaltay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç. Hakkında yakalama kararı olanlar: Cumhuriyet Gazetesieski genel yayın yönetmeni ve köşe yazarı Can Dündar, Cumhuriyet Gazetesi eski çalışanı İlhan Tanır. Sanıklardan Ahmet Kemal Aydoğdu hariç tüm sanıklar Cumhuriyet çalışanı veya yöneticisi. Kime kaç yıl istendi?Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan ayrı ayrı 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi; Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11,5 yıldan 43 yıla kadar hapsi; Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Turhan Günay, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın da “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 9,5 yıldan 29 yıla kadar hapsi; Ahmet Şık’ın “PKK ve DHKP/C” silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi; Emre İper'inse "ByLock kullanıcısı olduğu" iddiasıyla "terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi istendi. Ahmet Kemal Aydoğdu'ya ait olduğu iddia edilen "jeansbiri” hesabından atılan 31 tweet iddianamede şöyle yer alıyor: “Aydın Engin’in Twitter’de jeans- Biri ismini kullanan FETÖ/PDY yöneticisi şüpheli Ahmet Kemal Aydoğdu tarafından 20 Ekim 2016 tarihinde Aksilahlanma hastaginin açılmasından sonra 23 Eylül 2016 tarihinde “AKSK (Ak Silahlı Kuvvetler)” başlıklı bir yazı yazarak bir algı çalışması başlattığı... FETÖ/PDY’nin darbe girişimini bastıran kahraman Türk halkının birlik ve beraberliğini bozarak, toplumsal fay hatlarını harekete geçirmek amacıyla tutuklu şüpheli Ahmet Kemal Aydoğdu’ya ait ‘Jeans- Biri’ isimli profilden başlatılan ‘Aksilahlanma’ etiketini gazete ve internet sitesinde haberleştirdiği, yine şüphelilerden Aydın Engin tarafından bu paylaşımın müstakil bir yazı konusu edilerek, kamuoyu nezdinde doğru ve inandırıcı olduğu yönünde kanaat oluşturmaya çalıştığı, böylece silahlı terör örgütü FETÖ/PDY’nin amaçlarına hizmet ettiği görülmüştür.” Mahkeme heyetiCumhuriyet davasının ikinci duruşmasında İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti başkanı: Abdurrahman Orkun Dağ. Üye hakimler ise şöyle: Seval Alaçam Sağlam, Halit İçdemir. Duruşma savcısı: Hacı Hasan Bölükbaşı. |
(EA/BK)