Marmara Üniversitesi'nde Barış için Akademisyenler’in “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisi imzacılarına dair soruşturmayı yürüten komisyon “Devlet memurluğundan çıkarma cezası” istedi, rektörlük görüşü uygun bularak talebi YÖK'e gönderdi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Marmara Üniversitesi Temsilcisi ve hakkında soruşturma açılan imzacı akademisyenlerden Dr. Egemen Cevahir, süreci bianet'e anlattı.
Komisyonun talebinin kendilerine iletilmediğini söyledi. Karara, rektörlüğün idare mahkemesinde görülen bir davaya gönderdiği belgelerde sendika avukatlarınca ulaştıklarını belirtti.
YÖK’ün imzacıları devlet memurluğundan çıkarma yetkisi olmadığını hatırlatan Cevahir, benzer durumdaki akademisyenlerin Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ihraç edildiğine dikkat çekti.
Yaşananların hukuksuz olduğunu belirten sendika temsilcisi, sendika aracılığıyla hukuki haklarını kullanmaya ve yan yana durarak mücadelelerini sürdürmeye devam edeceklerini belirtti.
Marmara Üniversitesi’nden bildirinin ilk imzacısı ve hakkında soruşturma açılan 32 akademisyen arasında profesörler Büşra Ersanlı, Günay Göksu Erdoğan, Özdemir Aktan, Nesrin Sungur Çakmak, Fuat Ercan, Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu, Ceren Akçabay gibi isimler yer alıyor.
“32 kişiye soruşturma”
Marmara Üniversitesi’nin imzacılarla ilgili devlet memurluğundan çıkarma cezası talebini Yükseköğretim Kurulu’na (YMK) gönderdiği Birgün’den Rabia Yılmaz’ın haberi ile gündeme geldi.
Cevahir, Marmara Üniversitesi’nde bildirinin ilk imzacısı üçü emekli 35 kişi olduğunu, bu sayının daha sonra 55’e yükseldiğini söyledi.
“İlk imzacılardan çalışan 32 kişiye rektörlük soruşturma açtı. Bunun suç olmayacağı, düşünce ve ifade özgürlükleri kapsamında olduğu, toplumsal barış anlamında çağrı içerdiğini kapsamında yazılı olarak savunmalarımızı verdik. Rektörlük daha sonra soruşturma süreciyle herhangi bir bilgi vermedi.”
“Karar bize iletilmedi”
Cevahir, soruşturma komisyonunun kararının kendilerine iletilmediğini söyledi. Bir üyelerinin idare mahkemesinde görülen davasına rektörlüğün verdiği belgeler arasında bu belgenin bulunduğunu ve belgeye sendika avukatları aracılığıyla ulaştıklarını anlattı.
Söz konusu soruşturma komisyonu raporunda şu ifadeler yer alıyor:
“Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın 13/01/2016 tarih ve 61-1555 sayılı yazısına istinaden hakkında yürütülmekte olan soruşturma sonucunda; 657 sayılı Kanunun 125. maddesi uyarınca soruşturma komisyonu tarafından oyçokluğu ile bildiride imzası bulunan hakkında ‘Devlet Memurluğundan Çıkarma’ cezasını uygun görmüştür" dendi. Marmara Üniversitesi Rektörlüğü'de soruşturma komisyonunun görüşünü uygun bularak aynı Kanunun 126. maddesinin 2. fıkrası uyarınca karar vermeye yetkili Yüksek Disiplin Kurulu olarak soruşturma dosyası Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na sunmuştur.”
“YÖK’ün yetkisi yok”
Anayasa Mahkemesi (AYM), 14 Ocak 2015 sayılı kararı ile üniversitelerde çalışanlara uygulanacak disiplin cezalarının YÖK tarafından düzenlenmesini öngören kanun hükmünü iptal etmişti.
Eğitim Sen’in açtığı dava üzerine Danıştay 8. Dairesi YÖK’ün başlattığı disiplin soruşturmalarında, YÖK Yüksek Disiplin Yönetmeliği hükümlerinin uygulanmasını öngören YÖK Genel Kurulu kararının yürütmesini durdurdu. YÖK’ün disiplin cezalarını düzenleyen maddeleri 9 Aralık’ta Resmi Gazete’de yayınlandı.
Danıştay kararını hatırlatan Cevahir, YÖK’ün bildiri imzacılarına ceza verme yetkisi olmadığını söyledi.
“Danıştay iptalinin ardından yeni maddeler yürürlüğe girdi ama bu maddelere göre imza vermek suç teşkil etse bile geçmişe yönelik uygulama yapılamaz.”
“KHK ile ihraç” ihtimali
Cevahir, Kocaeli, 19 Mayıs ve Akadeniz Üniversitelerinde imzacı akademisyenlerle ilgili rektörlüklerin aynı ceza talebiyle YÖK’e başvurduklarını ancak imzacıların KHK’larla ihraç edildiğini hatırlattı. Marmara Üniversitesi’nde de benzer bir sürecin işleyebileceğini düşündüklerini söyledi.
“Toplumsal muhalefetin susturulması KHK’lar araçsallaştırılarak yapılıyor. KHK’larla tek seferde ihraçlar mı olur, peyderpey mi ihraçlar olur bilemiyoruz. OHAL’de hepsi mümkün.”
Üç KHK ile üniversitelerden ihraç edilen akademisyenlerin sayısı 3 bin 850'ye, ihraç edilen Barış İçin Akademisyenler'in "Bu Suça Ortak Olmayacağız" bildirisi imzacısı sayısı ise 83'e yükseldi.
“Birlikte mücadele ile atlatacağız”
Cevahir, karşı karşıya kaldıkları iş güvencesizliği durumuyla ilgili şu yorumu yaptı:
“KHK’ları baskı aracına dönüştürüyorlar. Biz de düşünce ve ifade özgürlüğünden, barıştan yana insanlar olarak bilim insanlığının verdiği sorumlulukla bu şekilde hareket ediyoruz. Bu süreçte yaşanan somut örneklere göre [KHK ile ihraç edilirsek] şaşırmayacağız. Elimizden geldiğince yanyana durarak sendikamız aracılığıyla bu sürece karşı mücadele yürütmeye devam edeceğiz.
“Geçmişte de ülkemiz benzer süreçlerden geçti. Bu sürecin kısa olacağını sanmıyoruz. 12 Eylül’de de öğretim üyeleri buna benzer süreçleri yaşadılar, er ya da geç döndüler. Er ya da geç biz de döneceğimizi, toplumdan, insandan, emekten yana bilimsel üretimlerimize devam edeceğimize inanıyoruz. Bu süreci yan yana durarak mücadele ederek atlatacağızz.
“Süreç hukuksuzluk içinde yürütüldüğü için hukuksal tarafından çok beklentimiz yok ama bu, hukuksal kanalı kullanmayacağımız anlamına gelmiyor. Sendika avukatlarımız ihraçlara karşı başvuruları yapıyor. Hukuksal süreç devam ederken, aslolan sendika aracılığıyla sürece karşı ses yükseltmeye devam edeceğiz.” (BK)