Kürt medyasının simgesi, ilk günlük Türkçe yayın yapan gazetesi Özgür Gündem yayın hayatına "Egemenlik kayıtsız şartsız DGM'nindir" manşetiyle 30 Mayıs 1992'de başladı. 94’te kapatıldıktan sonra yargı kararlarından dolayı farklı isimlerle yayın yapmak zorunda kaldı, gazetenin kendi adıyla açılması ancak 2011’de mümkün oldu.
Özgür Gündem ilk olarak, haftalık çıkan Yeni Ülke gazetesinin devamında, 30 Mayıs 1992'de günlük gazete olarak yayına başladı.
Öldürülen gazeteciler
8 Haziran 1992'de Diyarbakır’da evinden gazeteye giderken muhabir Hafız Akdemir vurularak öldürüldü. 31 Temmuz’da Batman muhabiri Yahya Orhan evine giderken sokak ortasında öldürüldü.
Diyarbakır muhabiri Burhan Karadeniz, 5 Ağustos 1992'de Hizbullah tarafından silahlı saldırıya uğrayınca 19 yaşında felç oldu.
Dört gün sonra, 9 Ağustos'ta Urfa’da muhabir Hüseyin Deniz öldürüldü, cinayetten bir Hizbullah üyesi sorumlu tutuldu.
20 Eylül’de Diyarbakır’da Apé Musa lakabıyla tanınan Kürt aydını, gazeteci-yazar Musa Anter JİTEM tarafından öldürüldü.
Başbakan Süleyman Demirel ise gazeteci Hasan Cemal'in bir sorusuna cevaben Ağustos 1992’de “Öldürülenler bildiğimiz anlamda gazeteci değil. Gazeteci kılığında militanlar. Birbirlerini vuruyorlar” demişti.
10 Aralık 1993'te gazetenin İstanbul merkez bürosu basıldı, çalışanları gözaltına alındı. Gazete 14 Nisan 1994'te mahkeme kararıyla kapatıldı. Bu süreçte 683 günlük yayın hayatında toplam 335 gün kapatıldı. 580 sayısının 486'sı hakkında dava açılmış, birçok çalışanı da hapsedilmişti. Gazetenin sorumlu Yazı İşleri Müdürü Işık Yurtçu da bunlardan biriydi.
Işık Yurtçu: Hapis gazetecilerin sembolü
Işık Yurtçu Paris'te RSF toplantısında ödülü için gecikmeli olarak teşekkür ediyor, Çiçek Cengiz Şakiroğlu konuşmayı Fransızcaya çeviriyor.
Daha önce Ulus, Güneş, Dünya ve Cumhuriyet gibi gazetelerde çalışan deneyimli gazeteci Işık Yurtçu, Özgür Gündem’in yayına başladığı 1992’de gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olmuştu. Yurtçu, gazetedeki altı aylık görev süresi boyunca çıkan çeşitli haber ve yazılardan dolayı 1995’te toplam 16 yıl 10 ay hapis cezasına mahkum edildi. 28 Aralık 1994’te evinden terörle mücadele timleri tarafından alınarak Bayrampaşa Cezaevi’ne götürüldü. İki ay burada tutulduktan sonra Sakarya Kapalı Cezaevi’nde ve ardından da Saray Cezaevi’nde yattı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Yurtçu’nun bırakılması için uluslararası bir kampanya başlatana kadar ana akım Türk medyası Yurtçu'nun hapsedilmesiyle fazla ilgilenmemişti. Aslında o sıralarda cezaevlerindeki gazeteciler medyanın konusu değildi.
Yurtçu, tahliyesinin ardından Milliyet’e yazdığı bir yazıda kamuoyu tarafından ‘farkedilme’ sürecini şöyle anlatacaktı:
“Cezaevine girdikten sonra Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Nadire Mater Sakarya'daki ilk gazeteci ziyaretçim oluyor. Basının neden içerideki gazetecilerle ilgilenmediğini soruyorum … Nadire durumumu RSF'e aktarıyor. Daha sonra RSF, 7 dakikalık bir Işık Yurtçu filmi hazırlıyor. Filmin Fransa'da bütün televizyon kanallarında program aralarında sürekli gösterildiğini öğreniyorum.”
Işık Yurtçu Cumhuriyet Dergi'de Nadire Mater'in RSF'nin kampanyasını paylaştığı yazı ve bu yazının ardından Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak'ın köşesinde Yurtçu'nun durumuna dikkat çekmesi ve Duygu Asena'nın Adapazarı Cezaevinde yaptığı söyleşinin Milliyet yayınlanmasıyla medyanın dkkatini nihayet çekti. Böylece Işık Yurtçu'yu ziyaret etmek ''prestij'' haline geldi.
RSF’in ardından Gazetecileri Koruma Komitesi( CPJ) de Yurtçu’yu sahiplendi, ABD’nin tanınan gazetecileri Başbakan Necmettin Erbakan’a Yurtçu’nun bırakılması için mektuplar yazdı. Bu kampanya hem ulusal hem de uluslararası basında ses getirdi. CPJ bu sıralarda hazırladığı bir raporunda, Yurtçu’nun tutuklu olduğu 1996 senesinin sonunda, en az 78 gazetecinin cezaevinde olduğunu yazmıştı
Artık dünyada pek çok gazeteci için Türkiye'deki ''hapis gazeteciler'' mevzuu Işık Yurtçu'nun durumu üzerinden yazı ve kampanya konusu oldu.
Devamla, RSF, CPJ, Basın Konseyi temsilcilerinden oluşan delegasyon Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başta olmak üzere, başbakan Bülent Ecevit ve ilgili bakanlarla Metin Göktepe'nin öldürülmesi, Yurtçu ve hapisteki gazeteciler ile yargılanan gazeteciler konusunda görüştü.
Adapazarı Cezaevindeki ödül töreninden; Nadire Mater, Işık Yurtçu ve Sabri Ergül
Yurtçu 96'da RSF-Fransa Vakfı Gazetecilik ödülüne layık görüldüğünde Adapazarı Cezaevindeydi, dolayısıyla Paris'teki ödül törenine katılamadı.
Yurtçu ödülünü RSF Türkiye'den Nadire Mater ve Erol Önderoğlu ile dönemin Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinden Sabri Ergül'ün katkılarıyla ve çok sayıda gazetecinin katılımıyla cezaevinde düzenlenen törenle aldı. Yurtçu Ağustos 1997'de Saray Cezaevinden tahliye olduktan sonra Paris'e giderek ödülü için teşekkür etme imkanı buldu.
Kişisel affı kabul etmedi
Yurtçu, ‘sağlık durumuyla ilgili kötüleşme’ gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Demirel’in özel af yetkisini kullanmasıyla tahliye edilme çözümünü kabul etmedi. Bu yüzden kendisini hiç iyi hissetmemesine rağmen doktora görünmediğini yazmıştı.
Ağustos 97’de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) girişimiyle basın yasasında değişiklik yapan, ‘Işık Affı’ adıyla anılan yasa tasarısı Meclis'ten geçti.
Yasaya göre başkasının yazısından dolayı hapis cezası alan sorumlu gazete müdürlerinin aldığı cezalar, üç yıl süreyle erteleniyordu. Yani suç tekrarlanmadığı sürece ceza çekilmiyordu.
Bu af sayesinde Yurtçu cezaevine girdikten yaklaşık 2 yıl 8 ay sonra, 15 Ağustos 1997’de serbest bırakıldı.
O günlerde basında çıkan haberlere göre Özgür Gündem’in eski Yazı İşleri Müdürü Bülent Balta’nın da dahil olduğu en azından sekiz yazı işleri müdürü bu yasa sayesine cezaevinden çıkabilecekti. Cezaevlerinde yasanın kapsamı dışında kalan 76 gazetecinin daha bulunduğu da yazılmıştı. Bu düzenlemeyle yargılaması süren en az 200 dosya da askıya alındı.
Yurtçu, 30 Ekim 1997'de Milliyet'e yazdığı makalede şöyle demişti:
‘‘Yasal düzenleme ne yazık ki yeni Işık Yurtçular yaratmak için çaba harcayanlara engel değil. Tahliyem ulusal ve ulusal düzeyde yürütülen bir mücadelenin sonu değil, çıkış noktası olursa her şeye değecek...'’
Özgür Ülke, Demokrasi, Yeni Politika...
Özgür Gündem yönetiminin fiilen dağıtılması üzerine, Özgür Ülke 28 Nisan 1994'te yayına başladı. Gazetenin üç bürosu 4 Aralık 1994 günü aynı anda bombalandı. Bunun üzerine 13 Nisan 1995'te Yeni Politika yayına başladı.
Gazete daha ilk sayısında sansürle karşılaştı, dört ay sonra 16 Ağustos 1995'te Özgür Ülke'nin devamı olduğu gerekçesiyle kapatıldı.
12 Aralık 1996'da yayına başlayan günlük Demokrasi gazetesi, Mahkeme kararıyla kapatıldığı 3 Mayıs 1997'ye dek yaşayabildi. Ardından 7 Temmuz 1997'de Ülkede Gündem yayına başladı. Gazete yayın yaptığı süre içinde 57 muhabir ile 40 dağıtımcısı tehdit edildi, gözaltına alındı ve işkence gördü.
Olağanüstü Hal Bölgesi'ne girişi yasaklanan gazeteye DGM'lerde toplam 278 dava açıldı. 302 gün kapatma kararı verildi. 125 haber, 63 köşe yazısı, dokuz fotoğraf ve 14 ilan sansürlendi. İstanbul DGM gazeteyi 23 Ekim 1998'de kapattı. 18 Nisan 1999'da yayına başlayan Özgür Bakış gazetesi de 371 gün yayımlanmasına karşın 390 gün kapatma cezasıyla karşılaştı.
Özgür Gündem gazetesinin kimi zaman günlük, kimi zaman haftalık ya da aylık periyotlarla Güncel, Yaşamda Gündem, Haftaya Bakış, Öteki Bakış, Yeni Bakış, Alternatif, Gelecek, Özgür Ülke, Gerçek, Günlük gibi değişen adlarla yayınını sürdüren ardılları benzer nedenlerle kapanma, toplatma, dağıtım engelleri ile karşılaştılar.
2011'de yeniden Özgür Gündem
Nihayetinde 4 Nisan 2011'de Özgür Gündem gazetesi yayın hayatına başladı.
Gazeteye Mart 2012'de örgüt propagandası yaptığı gerekçesiyle bir aylık yayın durdurma cezası verildi. Karar basın özgürlüğüne aykırı bulunarak kaldırıldı.
KCK basın davası
20 Aralık 2011’de ‘KCK basın komitesi’ operasyonu adı altında Özgür Gündem, DİHA'nın tüm büroları, Demokratik Modernite Dergisi, Etik Ajans ve Fırat Dağıtım'a polis baskınları düzenlendi. Gözaltına alınan 50’ye yakın basın emekçisinin notları, fotoğrafları suç delili sayıldı. Davada son tutuklular yaklaşık 2,5 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 12 Mayıs 2014’te tahliye edildi. 46 gazetecinin yargılandığı dava hala devam ediyor.
24 Temmuz 2015’te çatışmanın yeniden başlamasıyla gazeteye yönelik davalar arttı. 25 Temmuz 2015'te dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Evrensel ve Özgür Gündem gazeteleri hakkında "Bunlar suç makinesi" dedi.
Gazetenin eski Eş Genel Yayın Yönetmeni Eren Keskin ile eski Yazıişleri Müdürü Reyhan Çapan 27 Mayıs 2016’da “örgüt propagandası” gerekçesiyle toplam 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Sayısız dava ile karşı karşıya kalan gazete 3 Mayıs 2016’da Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyası başlattı. Kampanyaya gazeteci ve insan hakları savunucularından oluşan 100 isim destek verdi. Özgür Gündem'in 56 nöbetçi genel yayın yönetmeninden en az 50'si hakkında soruşturma başlatıldı, soruşturmaların 16'sı davaya dönüştü.
Dayanışmaya katılan Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenleri’nden Erol Önderoğlu, Şebnem Korur Fincancı ve Ahmet Nesin 20 Haziran’da “terör örgütü propagandası” gerekçesiyle tutuklandı. Önderoğlu ve Korur-Fincancı 10 gün, Nesin 11 gün sonra tahliye edildi.
"Geçici" ama "süresiz" kapatma
İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi 16 Ağustos'ta Özgür Gündem Gazetesi’ni “örgüt propagandası” suçlamasıyla kapattı. Kararda kapatılmanın “geçici” olduğu belirtilmekle beraber ne kadar süre kapalı kalacağına ifade yer almadı.
Gazetenin kapatılmasından kısa süre sonra Özel Harekat Polisi, gazetenin Beyoğlu’ndaki binasına baskın yaptı. 22 kişiyi gözaltına aldı. Gazetenin Yayın Danışma Kurulu üyesi Aslı Erdoğan'ın, eski Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Eren Keskin'in, yazarları Filiz Koçali ile Ragıp Zarakolu'nun evlerine baskın yapıldı. Erdoğan gözaltına alındı.
Özgür Gündem'in internet sitesi ise iki defa erişime engellendi. (EA)
Bu haberde İPS İletişim Vakfı Yayınları'ndan çıkan İfade Özgürlüğünün 10 Yılı kitabı ile 90'ların Hak Mücadeleleri Yazı Dizisi'nden yararlandık.