Prof. Dr. Şükrü Boylu, 32 yıllık akademisyen. Barış İçin Akademisyenler’in 11 Ocak’ta kamuoyuyla paylaşılan “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzaladı. 14 Ocak’tan itibaren görevinden uzaklaştırılmış durumda.
Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Şükrü Boylu ile 11 Ocak’ın ardından yaşadığı süreci konuştuk.
İmzaların etkili olmayacağına dair endişeleri varken, böylesi yaptırımlarla karşılaşmanın aklına hiç gelmediğini söyledi.
Hastalardan, öğrencilerden, asistanlardan uzak kalmanın kendi hakkının gaspı kadar kamu zararına da yol açtığını anlattı.
"İmzanın ardından geri dönmemi istediler"
Ne kadar zamandır akademidesiniz?
1984’te asistanlığa başladım. O tarihten beri akademik kadrodayım, yaklaşık 33 yıl olmuş. 1997’den itibaren de Aydın Üniversitesi’ndeyim. 2006-2010 yılları arasında rektörlük yaptım.
İmza verdiğinizde İzmir Üniversitesi’nde öğretim üyesiydiniz, süreç nasıl ilerledi?
Bir yıllık geçici görevdeyim. Görevim 1 Temmuz’da bitecekti. İmzaların yayınlanmasının ardından kendilerine karşı sıkıntı olmasın diye işyerine gelmememi, Aydın Üniversitesi’ne geri dönmemi istediler. 14 Ocak’tan itibaren çalışamıyorum.
"Soruşturma başlamadan uzaklaştırıldım"
Adnan Menderes Üniversitesi’ne döndüğünüzde ne ile karşılaştınız?
Aydın’a döndükten bir hafta sonra iki ay görevden uzaklaştırıldığım yazısı verdiler. 23 Şubat’ta başlayan uygulama 23 Nisan’da sona erecekti.
21 Nisan’da iki ay daha uzatıldığına dair bir yazı daha geldi. Bildiriyi imzalamam nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun maddelerini gerekçe gösterdiler.
Uzaklaştırma kararı disiplin soruşturmaları sonucunda mı alındı?
Uzaklaştırma kararları soruşturma açılmadan önce geldi. İlk uzaklaştırma kararında hakkında disiplin soruşturması açılacağı söyleniyordu. Savunmamı iki ay sonra, 21 Nisan’da istediler.
Ben de hak kullanımın suç olmadığı asıl soruşturma açmanın suç olacağını belirten istek ve taleplerimi içeren bir savunma verdim.
Bu durumun hukuka uymadığını, bana gösterilen hangi mevzuata hangi kurula göre ne suçu işlediğimin bilgisi verilmediğini belirttim.
Devlet memurları kanuna göre değerlendiriliyor. Ancak akademisyenler olarak 2547 saylı Yükseköğretim Kanunu’na tabiyiz. Onda da henüz disiplin soruşturmalarının zemin alacağı bir mevzuat yok.
Bir akademisyen düşüncesini, görüşlerini ifade edemeyecekse bu tarif edilemeyecek bir hak gaspıdır.
Adnan Menderes Üniversitesi’nde imzacı diğer iki akademisyenin durumu nedir?
Biri de benimle uzaklaştırılmıştı. Doktora için yurtdışında olan bir diğer imzacının da bursunu kesip geri çağırmışlar. Üçümüz de uzaklaştırılmış durumdayız.
"Hakkım gaspedilirken kamu zararı da yaratılıyor"
Hakkınızda idari soruşturmalar da açıldı.
İzmir’deki imzacılar arasında olduğum için orada idari soruşturma açılmış, yetkisizlik nedeniyle İstanbul’a gönderilmişti. Aynı şekilde Aydın’da da soruşturma açılmış, sırf uzaklaştırma cezasının hukuksal dayanağını sağlamak için. Mükerrer dava açılmış oldu. O da yetkisizlikle İstanbul’a gönderildi.
33 yılın ardından üniversiteden uzaklaşmanızı nasıl karşılıyorsunuz?
Öğrencilerim, asistanlarım, takip ettiğimiz hastalardan uzaklaşmış oluyoruz. Diğer arkadaşlarımız bizim yerimize görevlerini yerine getirseler de kendi takip ettiğiniz hasta ile ilgili hakimiyeti sağlamaları mümkün değil.
Hastaların zarar görmesi, öğrencilerin, asistanların eğitimine katkılarımızdan uzaklaşmış oluyoruz.
Çalışmamakla hastanenin gelirlerinden de kayba uğratmış oluyorlar. Yalnızca benim hakkımın gasp edilmesi değil, değil kamuya zarar da var.
"Bildirinin işe yaramasına sevindim"
Bildiriyi imzalamanızın ardından böylesi yaptırımlarla karşılaşmayı bekliyor muydunuz?
Hiç beklemiyordum. Hatta ben sosyal medyada bu tür çabaların da etkisizliğini eleştiriyordum. Kendi kendime çok daha fazla bir şeyler yapılması gerekir diyordum. Asıl çok daha yüksek sesle, etkili olacak yöntemlerin gerekliliğini, sokaklarda bu konuların yüksek sesle görünür hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
“Bunun etkisi yok” diye hayıflanırken işe yaramış olmasına, hedefine ulaşmasına sevindim. “Demek ki işe yarıyormuş” diye sevinmiştim.
Toplumun en büyük kanayan yarası ve bu konuyla ilgili ülkede yaşayan akademisyenler, deneyimlerini aktaracakları görüşleri söyleyememeleri akıl, bilim, insanlık dışı bir olay
Yaptırımları aklımızın ucundan geçirmedik. Böyle bir uygulama yeryüzünde örnek olarak ilktir ve bunda ülkemizin adının geçmesi tarih için utanılacak bir sayfa olarak yer alır diye düşünüyorum.
"Eğitimin içinde olmak ayrı bir olay"
Uzaklaştırma kararlarına itiraz edecek misiniz?
Kurumun karşılaştığı yukardan gelen emirle, bu işin sıkışıklığı nedeniyle ilk uygulamayı olabilecek refleks diye kurumsal aidiyet içinde olağan karşılamıştım.
İkincide kraldan çok kralcı olmaya soyunduklarını ve bu işin hukuksuzluğunun farkında olmalarına rağmen sürdürmeleri nedeniyle artık hukuksal alanda mücadeleme başladım. Yürütmeyi durdurma davası açılması için avukatla görüştüm.
33 yıllık akademisyenliğin ardından üniversiteden uzak zamanınızı nasıl geçiriyorsunuz?
Neyse ki akademisyenler olarak çok farklı konularda okumaya meraklı insanlarız. Benim de ilgili alanım felsefe konuları, onlara ayıramadığım zamanı ayırmış oldum. Bu açıdan kendimi şanslı sayıyorum. Ne kadar yarım yamalak işim varsa onları tamamladım. Akademisyenler yapacak işler buluyor. Nerede olursa olsun çalışılmayı sürdürüyorum. Bolca okumak için bir fırsat oldu.
Çalışmadan da yaşanabiliyormuş onu öğrendim. Ancak elbette üniversiteye dönmek istiyorum. Hastalarımızdan, öğrencilerimiz, eğitimin içinde olmak ayrı bir olay. (BK)