“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza veren akademisyenler dönük gözaltı, disiplin soruşturmaları, işten çıkarma ve uzaklaştırmalarla karşılaşıyor.
Türkiye’deki akademisyenlerin karşı karşıya kaldığı durum Belçika Temsilciler Meclisi’nin de gündemine girdi.
Belçika Parlamentosu’nun 17 Şubat 2016 tarihli oturumunda Hristiyan Demokrat Partisi ve Yeşiller Partisi’nden iki milletvekili, aynı zamanda Dışişleri ve Avrupa bakanı olan Başbakan Yardımcısı Didier Reynders’e Türkiye’deki imzacı akademisyenlerin yaşadıkları karşısında Belçika’nın ne gibi girişimlerde bulunduğunu sordu.
Türkiye’deki hak ihlallerini sıralayan vekiller, mülteciler konusunda Türkiye’nin bulunduğu durumla birlikte Avrupa Birliği müzakerelerine dair görüşlerini dile getirdi.
Bakan, Türkiye’deki sivil hak ve özgürlükler hususunda durumun vahameti tespitine katıldığını söyledi. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğe dair hukuk devletine ve temel haklara yönelik fasılların açılmasını savunduklarını belirtirken “Türkiye’de her şeyin yolunda gittiğini kabul etmek anlamına gelmeyecektir ancak bu Türkiye ile daha güçlü bir diyalog kurulmasını sağlayacaktır” dedi.
Dallemagne: Erdoğan’ın otoriterleşmesi endişe verici
CdH - Frankofon Hristiyan Demokrat Parti'den Georges Dallemagne “Birkaç aydır Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otoriterleşmesi gitgide daha da belirgin ve endişe verici bir hal almıştır” diye başladığı konuşmasında bunun son örneği olarak imzacı akademisyenlerin gözaltına alınmasını gösterdi.
Dallemagne, “Erdoğan’ın iktidarının diğer müdahaleleri de ziyadesiyle endişe verici görünüyor” diyerek medya üzerindeki müdahalelere de dikkat çekti.
Bakana şu soruları yöneltti:
* Özellikle de eleştirel düşünceye tümüyle saygılı bir yer olması gereken akademik dünyaya karşı yapılan bu baskı ve ifade özgürlüğüne saldırıyı resmi olarak kınamayı düşünüyor musunuz? Sayın Erdoğan’a bazı temel ilkeleri hatırlatmak uygun düşmez mi?
* Türkiye’nin bu izlediği yolda devam etmemesi ve gitgide daha da ilişkiye girilmez bir ülke durumuna gelmemesi için nasıl hareket etmeyi düşünüyorsunuz?
* Sayın Erdoğan’ın son dediklerini okudum: Kürtlere yapılan bombardımanların durdurulmasının söz konusu olmadığını söyledi. Bu ise, hükümetin hem ülke sınırları içindeki hem de dışındaki yöneliminden duyulan kaygıyı artıran bir unsur.
Hellings: Avrupa Konseyi’nde gündeme getirilecek mi?
Ecolo-Groen /Yeşiller'den Benoit Hellings ise akademisyenlere dönük baskıya ilişkin “Akademik dünya üzerine uygulanan bu siyasal baskı, bir hukuk devletinde, hele ki Avrupa Birliğinin üyelik zeminini oluşturan Kopenhag Kriterlerine tamamıyla uymak zorunda olan üyeliğe aday bir ülkede kabul edilemez” dedi.
Helilngs, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik müzakerelerine de dikkat çekerken, Yeşiller'in Türkiye’nin Avrupa Birliği'ne üyeliğini istediğini ancak Kopenhag Kriterlerine saygı duymayan bir ülkenin üyeliğine karşı olduklarını belirtti.
“AB Türkiye’nin üyelik müzakerelerine büyük bir gösterişle yeniden hız verdi. Avrupa Birliği’nin bu jestine, Birliğe iltica etmek isteyenlerin ‘alıkonulması’ konusunda Türkiye’yi daha etkin bir rol oynamaya yöneltmek amacıyla razı olunmuştu."
Hellings Bakan’a şu soruları yöneltti:
* Türk hükümetinin 1128 akademisyen hakkındaki girişimleri, geçen yıl yeniden ele alınan Türkiye’nin adaylığı hususundaki müzakereleri askıya alınmasını tarafınızdan Avrupa Konseyi’nde gündeme getirecek nitelikte midir? Sonuçta, keyfi tutuklamalar veya temel bir hak olan ifade özgürlüğüne saygı gösterilmemesi Kopenhag Kriterlerine ve Avrupa Birliğinin temel haklar bildirgesine tamamen aykırıdır.
* Bu yakışıksız girişimi Belçika’nın onaylamadığını belli edecek ikili ve çoklu hangi girişimlerde bulundunuz?
* Belçika, tehdit altındaki bazı akademisyenlere geçici bir süre koruma sunmak için gizli bazı girişimlerde bulundu mu acaba?
Bakan Reynders: Durumun vehameti tespitine katılıyorum
Bakan Reynders, sözlerine Türkiye’deki sivil hak ve özgürlükler hususunda durumun vahameti tespitinize katıldığını belirterek başladı.
“Basın özgürlüğüne ve ifade özgürlüğüne güncel saldırılar da bunu kanıtlıyor. Böyle bir tehdit ortamında, Kopenhag Kriterlerinin kalbinde yer alan bir hak olan ifade özgürlüğü garanti altına alınamaz. Bu durum tepkilere yol açacaktır.”
Bakan ayrıca diplomatların ifade özgürlüğünü ve özellikle gazetecileri korumaya dönük somut dayanışma girişimlerine katıldıklarını, hakkında soruşturma açılan akademisyenlerle görüştüklerini belirtti.
“29 Kasım 2015 tarihinde AB ve Türkiye arasında gerçekleşmiş olan zirve sonrasında, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında üst düzey bir siyasal diyalog oluşturulmuştu. Bu diyaloğun ilk buluşması vesilesiyle 25 ve 26 Ocak 2016’da Avrupa Dışişleri ve Güvenlik Teşkilatı Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve Avrupa Komisyonu üyesi Johannes Hahn akademisyenlerin gözaltına alınmaları hususundaki kaygılarını dile getirmişlerdir.”
“İşbirliği, bizi hassas konuları ele almaktan alıkoymamalı”
Reynders, mülteciler ve AB üyeliğine ilişkin şöyle konuştu:
“Göçmen krizi ile mücadele etmek için Türkiye ile AB arasında kurulması zorunlu işbirliği, bizi hassas başka konuları açıkça ele almaktan alıkoymamalıdır, ki buna hukuk devleti ve temel haklar alanında yapılması gerekli reformlar da dahildir.
“Fasılların açılması diyaloğu güçlendirir”
“Belçika çok uzun süredir hukuk devletine ve temel haklara yönelik 23. (Yargı ve Temel Haklar) ve 24. (Adalet, Özgürlük ve Güvenlik) fasılların yeniden açılmasına yönelik hazırlıkların yeniden başlatılması savunmaktadır.
“Avrupa devletlerinin uzun yıllar boyunca bu bahisleri müzakereye açmayı reddetmiş olmalarını üzüntüyle karşılıyorum. Müzakerelere başlamak Türkiye’de her şeyin yolunda gittiğini kabul etmek anlamına gelmeyecektir ancak bu Türkiye ile daha güçlü bir diyalog kurulmasını sağlayacaktır. Böyle bir durum bir yol haritasına sahip olmayı sağlar ve reformların hayata geçirilip geçirilmediğini kontrol etmemizi ve sistematik bir şekilde, müzakereler çerçevesi de dahil olmak üzere, karşılaşılan somut sorunların üstüne basma olanağını bize sağlar. (BK/HK)
* Görüşmeleri Fransızca'dan Türkçe'ye çeviren: Buket Türkmen ve Teoman Pamukçu