Click here to read the article in English / Haberin İngilizcesi için buraya tıklayın
Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararının ardından 14. Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül için tahliye kararı verdi. Gazeteciler sabah 03.15 sıralarında Silivri Cezaevi'nden çıktı.
Cezaevi önünde iki gazeteciyi eşleri Dilek Dündar, Aslı Işık Gül, çocukları, Dündar'ın annesi Öznur Dündar, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem, sanatçı ve yazar Zülfü Livaneli, gazeteci yazar Nebil Özgentürk, akrabaları, meslektaşları ve arkadaşları alkışlarla karşıladı.
Dündar ve Gül Silivri Cezaevi önünde birer konuşma yaptı.
TIKLAYIN - CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL İÇIN TAHLIYE KARARI
"Gazetecilik mücadelesi"
Can Dündar'ın yaptığı konuşma ardından, "Tanıştırayım koğuş arkadaşım" diyerek sözü bıraktığı Erdem Gül, “Keşke olmasaydı, keşke mevcut mahkeme AYM'ye işi bırakmasıydı” dedi.
Gül, halen cezaevlerinde bir sürü gazeteci olduğunu ve gazetecilerin tutuklanması sorununun onların tahliyesiyle sona ermediğini vurguladı. Cezaevlerindeki 30’u aşkın meslektaşları için mücadeleye devam edeceklerini belirten Gül kendilerine destek olanlara da teşekkür etti.
Dündar ve Gül hakkında 29 Mayıs 2015’te “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” manşetiyle yayınlanan MİT TIR’ları haberi hakkında “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme”, “siyasi ve askeri casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “terör örgütünün propagandasını yapma” suçlamalarıyla soruşturma başlatılmış, her iki gazeteci de 26 Kasım 2015'te tutuklanmıştı.
TIKLAYIN - AYM KARARI: CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL HAK İHLALİNE UĞRADI
Gül: Biz çıkıyoruz ama arkadaşlarımız içeride
Erdem Gül’ün konuşması şöyle:
“Ahmet Kaya hatırlatması yapacağım, "Keşke olmasaydı"yı hatırlıyorsunuz, bu da bir ‘keşke olmasaydı’ hikayesi. 'Keşke’leri devam ettirirsek, anayasa Mahkemesi’ne sadece kendimiz için değil, Türkiye’deki demokrasi ve her türlü özgürlüğün önündeki engellerin aşılması yönünde Türkiye adına attığı hukuki adım için teşekkür etmemiz lazım. Ama 'keşke olmasaydı’yı bir daha söyleyelim, keşke bunu mahkeme yapsaydı, keşke bu tutuklamayı yapmasaydı. Yani mevcut mahkeme bunu yapsaydı, işi Anayasa Mahkemesi’ne bırakmasaydı.
“O halde hukuk sistemiyle de ilgili Türkiye’de daha alınacak yollar olduğu sonucunu çıkarıyoruz. Basınla ilgili söylememiz gereken şeyler var, Can söyledi. Biz çıkıyoruz ama bu tutuklu gazeteciler meselesinin bittiği anlamına gelmez. İçeride arkadaşlarımız var. Bunlarla ilgili mücadelemizin devam etmesi gerekiyor, bundan sonra da basına yönelik baskılara karşı her türlü birlikteliğin sürmesi gerekiyor.
“Bunu Türkiye’nin düşünce özgürlüğü tarihinde çok büyük bir olay olarak görmüyoruz. Aslolan bütün basının, Türkiye’de ifade özgürlüğünü isteyen, her türlü özgürlüğü isteyen, buna bir de kutuplaşmanın karşıtı olarak barışı eklersek, her türlü özgürlüğü isteyen insanların birlikteliğidir.
“Biz diğer tutuklulardan farklı olarak gazeteci tutuklularız. Biz 92 gün boyunca bizim işlerimizi gören infaz koruma memurlarının özlük haklarını da hatırlatmayı buradan bir borç biliyorum.” (ÇT/HK)
* Fotoğraf: Abdullah Coşkun - İstanbul/AA