Fotoğraflar: Erhan Demirtaş - fotoğraf galerisi için tıklayın.
Cumartesi Anneleri/İnsanları 400. kez toplandıkları Galatasaray Meydanı'nda ellerinde kırmızı karanfillerle adalet isteklerini yineledi. Milletvekilleri Sebahat Tuncel, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel, Sezgin Tanrıkulu ve Sırrı Sakık ile gazeteciler Banu Güven, Pınar Öğünç, Ertuğrul Mavioğlu da 400. Haftada Galatasaray Meydanı'ndaydı.
Maside Ocak tarafından okunan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına yapılan açıklamada 21 Kasım 1980'de gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in akıbeti soruldu.
Önce Karagümrük Karakolu'na götürülen Hayrettin Eren'in ismini ailesi gözaltı kaydında gördü. Görevli polisler Hayrettin'in Gayrettepe Siyasi Şube'ye gönderildiğini söyledi ancak burada aileye "gözaltında öyle biri yok" denildi. 8 kişi "Hayrettin Eren'in gözaltına alındığının tanığıyım" diyerek onu hem karakolda hem de siyasi şubede gördüğünü söyledi.
Açıklamada "Hayrettin'in kaybedilmesinden dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube Müdür Muavini Mehmet Ağar'ı ve görev kağıdından kolayca bulunacak sorgu timi ile12 Eylül cuntacılarını sorumlu tutuyoruz" denildi.
"Devleti yönetenlere sesleniyoruz; kayıplarımızın akıbetini açıklayın, failleri yargılayın. Siyasetçilere, savcılara, basın mensuplarına, akademi dünyasına sesleniyoruz; muktedirlerin gücüne boyun eğmeyin, insan hakları, adalet ve demokrasiden yana olun. Topluma sesleniyoruz; susmayın, taleplerimizi sahiplenirseniz kaybedenlerin yargılanacağı iklimi yaratabiliriz."
"Adalet, vicdan ve ahlak arıyoruz"
Cemil Kırbayır'ın ağabeyi Mikail Kırbayır, firar ettiği söylenen Cemil Kırbayır'ın işkencede öldürülüp cesedinin kaybedildiğini belirtti. Yakınlarını kaybeden insanlar olarak adalet, vicdan ve ahlak aradıklarını söyledi.
"Adalet arıyoruz; yakınlarımız bağımsı yargı kararı olmadan kaybedildi.
Vicdan arıyoruz; elleri gözleri bağlı, çırılçıplak halde yakınlarımızın yaşamlarına son verildi.
Ahlak arıyoruz; ahlaksızlıkla yok ettikleri insanların cesetlerini de yok ettiler."
Kaybedilen gazeteci Ferhat Tepe'nin annesi Zübeyde Tepe kayıpların anneleri olarak 400 haftadır adalet istediklerini söyledi. "Galatasaray Meydanı utanç meydanı oldu, katiller utanıyorlar mı?" diye soran Tepe, "Başbakan kendini bizim yerimize koysun" dedi.
"Bir kez olsun buradan geçmedi adalet"
1995 yılında tek oğlu Murat Yıldız İzmir'de kaybedilen Hanife Yıldız "Onlar değil, adalet kayboldu" diye başladı konuşmasına. "400 haftadır adalet arıyoruz, bir kez olsun gelip geçmedi buradan adalet" diyen Yıldız, ekmek, su kadar lazım olan adalet bulunduğunda kayıpların akıbetinin belli olacağını söyledi.
Çocuklarını bu meydanda büyüten, şimdi de torunlarının bu meydanda dedelerini aradığı Kasım Alpsoy'un eşi Leyla Erdoğan Alpsoy, "Eşimin suçu neydi?" diye sorarak kayıplar bulununcaya, kaybedilenler yakalanıp tutuklanıncaya kadar bu meydanda oturmaya devam edeceklerini söyledi.
400 haftadır feryatlarının duyulmadığını söyleyen Alpsoy, "Bizi duymak Başbakanın işine gelmiyor, yakınlarını kaybetseydi bizi duyacaktı. Kayıplarımızın kemikleri dahi olsa bize versinler" dedi.
1995'te İstanbul'da kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun Başbakana seslendi:
"Elinizi vicdanınıza koyun. Bu memlekete adalet getirin. Biz, kayıpların akıbeti ortaya çıkana, failler bulunup yargılanana kadar peşinde olacağız."
"Bu resimler ülkenin karanlık yüzü oldu"
Dargeçit'te gözaltına alınıp kaybedildiğinde 13 yaşında olan Seyhan Doğan'ın annesi Asiye Doğan ve babası Ramazan Doğan çocuklarının mezarını bulamadan bu meydanda öldüler. Seyhan Doğan'ın gözaltına alınışına tanıklık eden kendisi de 11 yaşında işkence gören Hazne Doğan "Kürtlere reva görülmeyen bir şey kalmadı" diyerek başladı konuşmasına.
Sekiz ay önce Dargeçit'te yapılan kazıda çıkan kemiklerin hala adli tıpta olmasının yeni acı yarattığını söyleyen Doğan şöyle dedi:
"Erdoğan'da Tansu Çiller gibi komitelere çıkıp Roboski'den habersizdim, duymadım, ben de babayım, emir vermedim mi diyecek?"
1994'te Ankara'da kaybedilen Kenan Bilgin ile ilgili Cumhuriyet Başsavcısı "kaybedildiğine ben de inanıyorum ama önüme duvarlar örüldü" dedi. Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin, " 400 haftadır elimizde olan bu resimler bizim onurumuz, gururumuz olurken bu ülkenin de karanlık yüzü oldu" dedi.
Bu meydanda faillerin isimlerini açıkladıklarını söyleyen Bilgin, bu listenin en başına "Bu ülkedeki her katliamda parmağı var" dediği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eklemek istediğini söyledi.
Mehmet Ağar'ın söylediği "Bir tuğla çekersem herkes altında kalır" sözünü hatırlatan Bilgin, "Gün gelecek halk bu tuğlayı çekecek, hiçbir ülkede diktatörler sonsuza dek yaşamamış, halk hesabını sormuştur, Türkiye'de de halk hesabını soracak" dedi.
"Çiçeklerimizi dahi gözaltına alındı"
1981'de İstanbul'da kaybedilen Nurettin Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl "12 Eylül sözüm ona yargılanıyor, ümidim kalmadı" diyerek 1980-1981 yıllarında 1. Şubede görev yapanlara seslendi:
"Abimi nereye gömdünüz? Nasıl işkence edip, öldürdüğünüzü sormuyorum artık, sadece mezarının yerini söyleyin."
1995'te İstanbul'da kaybedilen Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç, 17 yıldır her koşulda burada olduklarını, polisler tarafından coplandıklarını, biber gazı sıkıldığını, annelerin saçların sürüklendiğini ancak yetkililerin onları duymadığını söyledi.
"Çiçeklerimizi dahi gözaltına alındı" diyen Karakoç, yas tutma hakkının bile kendilerine çok görüldüğünü belirterek tek isteklerinin çiçeklerini koyup dua edebilecekleri bir mezar olduğunu söyledi.
Katillerin aramızda olduğunu belirten Karakoç, katiller, onlara emir verenler ve onları saklayanlar açığa çıkana kadar burada olacaklarını belirtti.
"Kemikler beş aydır teslim edilmedi"
1994'te Mardin'de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Vecdi Avcıl'ın DNA'ı Mardin'de bulunan toplu mezardaki kemiklerle eşleşti ancak kemikler beş aydır aileye teslim edilmedi. Vecdi Avcıl'ın abisi Behçet Avcıl "Böyle adalet mi var, ne cenazeye ne ölüye saygı gösteriyorlar" dedi.
400 haftadır bu meydanda olan Hasan Ocak'ın annesi Emine Ocak, "Söyleyecek söz yok. Burada herkes birbirinin kardeşi, dostu. Mezarlarımız bu toprakların her yerine dağıldı. Kayıplarımızı bulana dek oturmaya devam edeceğiz" dedi.
1980'deGöztepe Siyasi Şube'de kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşi Faruk Eren, "abim savaşsız, sömürüsüz bir dünya için 12 Eylül faşizmine direniyordu" diyerek hesap sorulana dek burada olacaklarını söyledi.
"Adaletin olmadığı bir ülkede adalet arıyoruz"
Pervin Buldan, "Adaletin olmadığı bir ülkede adalet arıyoruz" diye başladı konuşmasına. 90'lı yılların karanlık yıllar olduğunu ve insanların devlet eliyle tek tek katledildiğini belirten Buldan, "bugün insanlar toplu katliamlara maruz kalıyorlar" dedi.
"Annelerin ellerindeki karanfilleri bırakacak mezar taşları olmalı" diyen Buldan, emir verenler, tetiği çekenler yargılanana dek çocuklarını faili meçhullerle kaybedenlerin hesap sormaya devam edeceğini söyledi.(BK/EKN)