Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ile Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri Yalçın Akdoğan, ile Galip Ensarioğlu, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grup Başkanvekili Oktay Vural, Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, Milletvekili Leyla Zana'nın Hürriyet gazetesinde yayımlanan açıklamalarını değerlendirdi.
Ahmet Hakan ve Taha Akyol Hürriyet'teki, Fatih Altaylı Habertürk'teki, ve Cevdet Aşkın da Radikal'deki köşelerinde Zana'nın açıklamaları üzerine yazdılar.
Diyarbakır bağımsız milletvekili Leyla Zana, Hürriyet gazetesine verdiği röportajda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye tarihinin en güçlü hükümetinin başı olarak Kürt sorununu çözebilecek yegane kişi olduğunu belirtmiş ve "Ben onun bu işi çözeceğine inanıyorum. Buna dair umudumu da, inancımı da asla yitirmedim. Yitirmek de istemiyorum" ifadesini kullanmıştı.
Zana'nın sözlerine ilk tepki, Selahattin Demirtaş'tan geldi.
BDP Şemdinli İlçe Örgütü'nü ziyaret eden Demirtaş, Cumhuriyet tarihinde en sinsi asimilasyon politikalarını Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) yürüttüğünü belirterek, AKP'nin "Kürt sorununu çözeceğiz" demesinin ardından bölgede yeni karakolların kurulduğunu, mayınların döşendiğini ve tel örgülerin çekildiğine dikkat çekti ve ekledi:
"Bu uygulamalardan sonra kalkıp 'ben sorunu çözeceğim' diyeceksin. Her kim Başbakan'dan umutluysa bu saflıktır, AKP gibi düşünmektir."
Akdoğan: Zana önemli bir siyasi figür
Başbakan Erdoğan'ın siyasi danışmanı ise Zana'nın sorunu Erdoğan'ın çözeceğine dair inancını önemli bulduklarını belirterek, "Çünkü sorunlar ancak güven duygusuyla aşılabilir" dedi.
Zana'nın geçmişten bu yana önemli bir siyasi figür olduğunu söyleyen Akdoğan, Zana'nın PKK ve BDP'ye yönelik tespitlerinin önemli olduğunu ifade etti.
"CHP-AKP arasındaki görüşmeyle oluşan ümitvar hava, bu tür pozitif katkılarla beslenmelidir ki, daha iyi bir momentum yakalanabilsin. Özellikle sorunu Erdoğan'ın çözeceğine dair bir inanç ve temenni ortaya koymasını önemli buluyoruz. Çünkü sorunlar ancak güven duygusuyla aşılabilir."
Ensarioğlu: Zana'ya kulak vermeliyiz
AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ise iradesini birilerine teslim etmeyen, sağduyulu bir ses duyduklarını belirterek şunları söyledi:
"Zana, bedel ödemiş, ancak bildiğini de söylemekten çekinmeyen önemli bir siyasetçidir. Bizim de BDP'nin de Zana'ya kulak vermemiz lazım."
"Başbakan'ın parti üzerindeki güçlü liderlik konumu bu tür sorunlu ve riskli konularda ön açıcı olur, reformları ancak böyle güçlü kişilikler ve siyasi şahsiyetler yapabilir."
Kaplan: Niyet varsa silahlar bir haftada susar
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Zana'nın düşüncelerini açıkladığı için yakın zamanda on yıl hapis cezası aldığını hatırlatarak, bu açıklaması nedeniyle tekrar bir müeyyideyle karşı karşıya kalmamasını umduğunu söyledi.
"Elbette ki bu olayın aktörü, etkileyicisi olan örgüt başta olmak üzere bütün aktörleriyle de barışçıl bir sürecin işlemesi açısından herkesin rolünü oynaması, vicdani ve insani davranması lazım."
"En büyük rolü de BDP oynayacak. En başta elini taşın altına koyacak olan parti BDP'dir. Niyet varsa bir haftada silahlar susar ve Türkiye uygun bir iklimde anayasasını yapar."
Vural: Aynı yolun yolcusu aynı zihniyet
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grup Başkanvekili Oktay Vural ise AKP'yle BDP'nin birbirinden farkının olmadığını, iyi polis-kötü polisi oynadıklarını söyledi.
Zana'nın federalizm istediğini, örgütün silah bırakmaması gerektiğini söylediğini ileri süren Vural, Zana ile Erdoğan'ın bu yolda beraber yürüdüklerini ifade etti.
"Bunlar zaman zaman kendi aralarında kavga eder gibi gözüküyor; ama hepimizi sürekli olarak bir sonuca doğru götürüp bütün bu adımları hazmettirmeye yönelik bir araç olarak kullanıyorlar. Kırk katır mı, kırk satır mı? Hiç önemsemiyorum. Bunlar aynı yolun yolcusu, aynı zihniyet."
Aktar: Zana'nın açıklamaları hükümete sorumluluk yükledi
Hürriyet gazetesinden Faruk Balıkçı'ya konuşan Diyarbakır Barosu Mehmet Emin Aktar ise Zana'nın bu üslubunun hem Kürt siyaseti hem de hükümet açısından ortak bir dilin, ötekileştirmeyen bir dilin oluşmasına katkı sağlamasını umduğunu söyledi.
Kürt siyasetçisinin Kürt sorununu hükümetin çözeceğini açık şekilde ifade etmesinin önemli olduğunu söyleyen Aktar, Zana'nın ifadelerinin hükümete yükümlülük yüklediğini belirtti.
"İktidar, buna açık biçimde karşılık vermeli ve meselenin çözümü konusunda somut adımların atılması için de girişimlerde bulunmalıdır. İfade özgürlüğü ve yaygın tutuklamalar konusunda çok sıkıntı var."
"Bu açıdan yapılabilecek yasal düzenlemelerle toplumda diyaloga açık bir dilin oluşmasına katkı sağlar. Bu da çatışmasız bir ortamı getirir."
Gazeteciler ne dedi?
Ahmet Hakan (Hürriyet): (...) Leyla Zana bütün umudunu Başbakan Erdoğan'a bağlayabilir. Uludere'de bir türlü dilenmeyen özre rağmen, KCK operasyonlarının ortalığı dağıtmasına rağmen, "ölüsevicilik" ya da "morg bekçiliği" suçlamalarının dillere pelesenk olmasına rağmen, güvenlik politikalarına abanılmasına rağmen Leyla Zana umudunu diri tutmayı başarabilir.
(...) Fakat Leyla Zana'nın "Başbakan Erdoğan'a inancımı yitirseydim giderdim, burada olmazdım" çıkışı öyle kolayca atlanacak bir çıkış değil.
Kimdir Zana? Hayatını davasına adamış, yıllarca hapis yatmış, mücadeleden hiç yılmamış, zulüm görmüş, çile çekmiş bir siyasetçidir.
(...) Madem en sonunda tüm umutlar tek bir kişiye bağlanacaktı... ve madem tek kişiden kesilen umut karşısında her şey bırakılacaktı ve çekip gidilecekti... O halde neden bunca çile çekildi, bunca acı yaşandı, bunca zalimliğe katlanıldı?
Hayatını mücadeleye adamış bir insanın umudunu tek bir kişiye bağlaması büyük bir ricat değil midir? Hani nerde azim, dayanıklılık, demokratik mücadele sabrı? Hani nerde kendine güven?
Sevim Belli gibi sorsun kendine Leyla Zana: "Boşuna mı çiğnedik?"
Taha Akyol (Hürriyet): (...) Leyla Zana, "Bağımsız birleşik Kürdistan yerine Türkiye ile birleşik yaşam politikası"nı vurguluyor. Stalinist-cemahiriyeci bir proje olan "Demokratik özerklik" kavramını bilinçli olarak mı, diline gelmediğinden mi, her nedense kullanmıyor! Onun yerine "yerel yönetimlerin güçlendirilmesi" gibi makul bir kavramla konuşuyor.
Zana'nın silaha karşı da eleştirileri var. "Bu süreçte gençlerin ölmesini hiçbir vicdan kabul edemez" diyerek en önemli sözünü söylüyor, ki benzer şeyleri söyleyenleri Karayılan daha önce "hain" ilan etmişti!
(...) Zana BDP'lilerin "Kürtlerin duygusuna uzak olduğu için çok mekanik kaldığı" tespitini yapıyor. Bu şekilde "mekanik" davranan bir parti, sorunun çözümünde irade sahibi bir "muhatap" olabilir mi? Olamıyor işte... PKK'nın demokratik bir hukuk devleti tarafından siyasi muhatap olarak kabulü imkânsızdır. Kuzey İrlanda'daki Sin Fein gibi siyasi muhatap olabilecek BDP'nin ise terör örgütünün "mekanik" bir siyasi uzantısı olması, çözüm isteyenlerin önüne ciddi bir "muhatap" sorunu çıkarmaktadır.
Cevdet Aşkın (Radikal): Leyla Zana'nın açıklamalarını okuduğumda ilk tepkim "Bu, bir kopuştur" oldu. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın "Her kim Başbakan'dan umutluysa bu saflıktır, AKP gibi düşünmektir" sözleri bu tespiti teyit eder nitelikteydi.
Çok net. Zana'nın farklı amaçla da olsa Kürt sorunundan söz edilmemesini salık vermesinden tutun da çözüm için önerilerinin kimlik/kültürel çerçevede kalmasına kadar BDP/PKK/DTK'dan farklı bir çizgide yürümeye karar vermiş olduğu anlaşılıyor.
PKK bu durumu kabul etmez. Zana'nın akla uygun ifadelerinin, objektif tespitlerinin ve iyimserliğinin örgüt açısından önemi yoktur. Çünkü Kandil, devlet ile en şiddetli çatışmasını yaşadığı, Öcalan'la irtibatın 27 Temmuz'dan beri kesik olduğu bir konjonktürde Zana gibi uluslararası çapta bir şahsiyetin farklı telden çalmasına ya da cephe içinden 'gedik' açmasına katlanamaz.
(...) Ankara'nın Kürt sorunu adına konuşacak, PKK'dan farklı bir odak oluşturma çabası biliniyor. Kemal Burkay'ın bu konuda beklentileri karşılamadığı göz önüne alındığında Zana'nın onun yerine hazırlanması söz konusu ise örgütün söylemini sertleştirmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Ne olursa olsun ABD Savunma Bakanı Leon Panetta'nın Ankara'ya siyasi çözüm tavsiyesinde bulunduğu, Karayılan'ın Clinton'a "Barzani'den ne farkımız var?" mesajını gönderdiği ve medya organlarında çok yer bulmasa bile şiddetli çatışmaların yaşandığı bir dönemde Zana'nın yaptığı bu çıkış işlevsellik taşıyor ve bizlere silahların susması yönünde arayışların olduğunu gösteriyor.
Fatih Altaylı (Habertürk): (...) Kürt sorununun çözümünde yeni bir irade devreye giriyor besbelli. Zana bu yeni iradenin öndeki ismi olmaya soyunmuş. Bu iradenin izlerini zaten son dönemde görüyorduk.
Irak'taki ve Kuzey Irak'taki gelişmeler, ABD'nin tavrı, Kürt sorununda bir dönemece gelindiğinin işaretiydi. Talabani, Barzani devredeydi. Ve Leyla Zana tam bu aşamada bir röportaj vermek istedi ve bu röportaj Hürriyet'e verildi.
Leyla Zana'nın bu sözlerini önemsiyorum. Çünkü geçmişi, çektikleriyle kazandığı saygınlık, yaşadıklarıyla elde ettiği tecrübe, birikim ve Kürt milliyetçileri üzerindeki etkisi Zana'yı önemli kılıyor. Zana'nın "makul sesi" umarım yeterince duyulur diyorum. (EKN)