Bugün bulunduğumuz konuma gelmemiz yıllar almıştı. Türkiye'de Kürtajın yasal hale gelmesi 1983 yılında mümkün oldu.
Başlangıç olarak 1923'ü baz alırsak tamı tamına 50 yıl boyunca bu ülkede gebe kalmış ve çeşitli sebeplerle anne olmak istemeyen kadınlar kürtaj olmanın çeşitli yollarını bulmuşlardı.
Çoğu akıl almayacak, midenizi bulandıracak yöntemler seçtiler. Bunun yanı sıra "merdiven altı" diye tanımladığımız hiçbir şekilde operasyon yapılmaya müsait olmayan yerlerde kendilerini kime emanet ettiklerini bile bilmeden bıçak altına yattılar.
Bazıları masada kaldı, bazıları ise operasyondan sonra kan kaybı, enfeksiyon gibi sebeplerle hayatını kaybetti. Hayatta olanlar ise o dehşet verici anılarını paylaşırken bile hala ürperiyorlar.
Bunları nereden mi biliyorum, başbakan, aile bakanı ya da sağlık bakanının aksine bu konuları araştırdım. Kürtajın tarihsel süreci, ülkedeki söylemler, yasallaşma sürecini farklı onlarca kaynaktan okudum.
Kürtajın yasak olduğu dönemlerde "kasap" olarak nitelendirdikleri doktorların, onlarla iş çıkışı buluşup içinde tabiri caizse "it bağlasan durmaz" dedikleri yerlerde, kanlı çarşafların üzerine yatarak, canlı canlı operasyon geçirdiklerini o kadınlardan dinledim. Hepsinin söylediği bir şey vardı; "mecburdum".
Biz o mekanlarda canımızı ortaya koyarken, parası olan kadınlar, yurt dışında ya da özel hastanelerde başka isimlerle kürtaj oluyordu.
Çevrenizde 1983'ten önce kürtaj olmuş onlarca kadın vardır. Bilmezsiniz. Paylaşmazlar. Korkarlar. Anıları ürkütücüdür çünkü.
Bir daha kalkamayacaklarını düşünerek yattıkları masalardır onlar. Daha önce başka bir gariban kadının kanının üzerine uzanıp, hiçbir aletin olmadığı bir odada içleri kazınmıştır onların. Neşterin kendi tabirleriyle kaşık gibi bir şeyin içlerinde oynadığını hissetmişlerdir çünkü. Ölümle yüzleşmişlerdir. O yüzden anlatamazlar.
Başbakan ve diğerleri meclis kütüphanesinde benim yaptığım gibi birkaç saat geçirirlerse kürtajın yasallaşması sürecindeki meclis tutanaklarına bir göz atarlarsa, eminim onlar da kürtajın yasaklanmakla engellenemeyeceğini kendi ülkelerinin resmi tarihinden göreceklerdir.
Kürtaj yanlısı ve kürtaj hakkı savunucusu olmak farklı şeylerdir. Önce burada anlaşalım.
En hararetli, en donanımlı kürtaj hakkı savunucuları dâhil hepimizin buluştuğu ortak bir konu var; kürtaj bir doğum kontrol yöntemi değildir. Ancak, istenmeyen gebeliklerde hamile olan kadın her ne sebeple olursa olsun kürtaj olmak isterse bu karar sadece onun olmalıdır, ne eşinin, ne sevgilisinin, ne ailesinin, ne de yasa koyucuların!
Dünyaya bir çocuk getireceksek bu sadece bizim kendi rızamızla olmalıdır.
Çünkü fiziksel ve zihinsel açıdan biz etkileneceğiz; bizim hayatımızın yönü değişecek, eğitimden ya da iş hayatından kısa süreli de olsa bizler uzaklaşacak, bir anne olmanın sorumluluğu altında bizler ezileceğiz.
Çünkü döllenme sürecinden sonra embriyonun gelişip dünyaya gelmeye hazır bir bebek oluşuna kadar geçen süreçte tamamen yalnızız. En iyi ihtimalle sürekli eşinin yanında bulunan bir erkeğin çekeceği sıkıntı bizim bedenimizde meydana gelecek değişiklik, duygusal travmayla kıyaslanamaz bile.
Çünkü doğum esnasında hayatımızı kaybetme riskiyle karşı karşıya olan da biziz.
Öyleyse nasıl olur da bu kararı verirken bir başkasının iznine ihtiyaç duyarız. Nasıl olur da bir başkası izin vermiyor diye bahsi geçen tüm zorlukları yaşamaya zorlanabiliriz?
Başbakan ve bakanları konunun meclise gideceğini söylüyor, akla ve bilime göre hareket edeceklerini söylüyorlar. Hangi akıl ve hangi bilimden bahsediyorlar bilmiyorum.
Üzgünüm ama ben size de sizin aklınıza da, sizden gelecek bilime de inanmıyorum. Benim bedenim hakkında karar verecek merci o meclis değil. Daha iyi bildiğiniz şeylerle ilgilenin. Kadın hakları ya da insan hakları sizin ilgi alanınız bile değil!
Siz birilerini din ile, kendi ahlak anlayışınızla ya da "iyi" ekonominizle etkileyebilir, size oy vermelerini sağlayabilirsiniz. Bu da sizin beceriniz, saygı duymak lazım. Onları en az üç çocuk sahibi olmaya yönlendirebilirsiniz. Sizi dinlerler ve doğurdukça doğururlar. O da onların bileceği bir şey, ben ya da hiç kimse onları aksine zorlayamaz.
Aynı şekilde ne siz, ne sizin ahlak anlayışınız, ne de sizin yasaklarınız benim bedenimle ilgili bir karar veremez.
O sizi aşar işte!
Ancak yasal bir şeyi yasak hale getirirsiniz. Ve bir çok yasak gibi o yasak da çiğnenir. Ama bilin ki sayın başbakanım, sırf sizin canınız öyle istediği için bu ülkede kürtaj yasaklanırsa, ki siz istediğiniz her şeyi yapacak kudrettesiniz!-, bu ülkede yasal olmadığı için uygunsuz koşullarda kürtaj olmaya çalışan ya da kendi yöntemleriyle sorununu çözmeye çalışırken ölen kadınların her birinin katili kim olacak?
Bence cevabı biliyorsunuz! Haşa! Siz her şeyi bilirsiniz! (SK/HK)