bianet şair Küçük İskender, müzisyen Harun Tekin, yazar Ahmet Ümit ve İhsan Eliaçık, oyuncu Funda Şirinkal, Mert Fırat ve Pelin Batu, ressam Karolin Fişekçi ve sunucu Metin Uca ile iktidarın, Haziran 2012'de çıkarmaya hazırlandığı kürtaj yasası ve kürtajın yasaklanmasıyla ilgili yürütülen çalışmaları hakkında konuştu.
25 Mayıs Cuma akşamı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kürtaj cinayettir" dedi ve Türkiye yeni bir gündem maddesi daha kazandı.
Hemen arkasından "Her kürtaj bir Uludere'dir," "Kürtaj bu milleti dünya sahnesinden silmek için sinsice bir plandır" sözleri geldi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, "Kürtaj cinayettir. Gerekirse tamamen yasaklanabilir" diye ekledi. Meclis İnsan Haklarını İnceleme komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün ise "Hangi aylıkken yapılırsa yapılsın, kürtaj insanlık suçudur" dedi. Sonuçta iktidarın konuya bakış açısı tüm çıplaklığıyla ortaya serildi.
Eliaçık: Annelerin rahimlerinden devlete ne?
Devletin annelerin rahminde olup bitene karışması doğru değil. Ben burada totaliter bir eğilim görüyorum. Bunun çiftlere, ailelere bırakılması gerekir. Aileler kanaatlerine itibar ettikleri düşünce ve inanışlara göre karar verir.
Ama siyasal iktidarın "şu kadar çocuk doğuracaksınız", "kürtajı yasaklıyorum", "şöyle doğum yapacaksınız", "dindar nesil yetiştireceğim" şeklinde görüş bildirmesi doğru değil.
Kürtajın dini açıdan, insani açıdan caiz olup olmadığına gelince, bunu iktidarla konuşmak doğru değil. Bu konuda fıkıh alimleri, papazlar, din bilginleri, biyoloji uzmanları, doktorlar bir annenin karnında çocuk ne zaman oluşuyor, ne zaman ona dini tabirle ruh geliyor, kaç aylık olduğu zaman canlı oluyor gibi konuları konuşmalı.
Bu konuşmalardan çıkacak sonuçlara göre fikir beyan edilebilir. Bunları yapmadan, bir grup toplantısında, gençlik toplantısında, parti toplantısında nutuk atarak "yasaklayacağız" denmesini yanlış buluyorum.
Ümit: Kadın düşmanı bir politika
Ben hükümetin kürtajla ilgili politikasını insan hayatına karışmak olarak değerlendiriyorum. İnsan hayatına böylesi bir müdahaleyi, Başbakan'ın ve hükümetin bu gibi müdahaleleri doğru değil.
Belki de esas tartışılması gereken konu, kürtajın yasaklanması durumunda ne olacağıdır. Kürtaj yasası kadın düşmanı bir politikadır.
Çünkü kürtajın yasak olduğu dönemlerde de insanlar sağlıksız koşullarda, merdiven altlarında kürtaj oluyordu. Bu nedenle kadınlar ya ölüyor ya da sakat kalıyordu. Siz kürtajı yasaklıyorum diyerek kürtajı önleyemezsiniz. Sadece daha çok kadının ölmesine ya da sakat kalmasına neden olursunuz.
Tekin: Bu yasağa karşıyım
Konunun gündeme geliş biçimine ve zamanlamasına bakınca buna tartışma demekte zorlanıyorum. İktidarın konuya daha ziyade "bunda tartışılacak ne var, kürtaj cinayettir" pozisyonundan baktığını üzülerek görüyorum. Doğmuş çocuklara nasıl bir hayat sunuluyor da bir anda doğmamış çocuklara dair bu kadar tutkulu bir irade beyanıyla karşılaştık, açıkçası anlamakta güçlük çekiyorum.
Güç sahibi erkeklerin kendi aralarında konuşup bu konuyla ilgili bir karar alacakları görülüyor, oysa kadınların rızası olmadan, görüşü alınmadan yapılacak bir yasal değişiklik hiç sağlıklı olmayacaktır. Kaldı ki kürtaj yaptırmama hakkı zaten hali hazırda var, diğer seçeneği ortadan kaldırmaktan bahsedildiğini unutmamalı.
Ben bu yasağa karşıyım, toplumun bu yasağa karşı olan kesimlerinin de olabildiğince güçlü bir şekilde ortak bir ses çıkarması gerektiğine inanıyorum. Ama daha önemlisi, kürtaja karşı olup bir yandan da demokrasi ile ilgili bir duyarlılığa sahip kişi ve kurumların da bu konunun oldu bittiye getirilmesine karşı bir pozisyon almalarının çok kritik olduğuna inanıyorum. Çünkü bu konu sadece bu konudan ibaret değil, ve bir ülkedeki rejimin adını ve niteliğini herkesi ilgilendiren kararların nasıl alındığına bakarak tespit edebiliriz.
Fişekçi: Bedeni hakkında nihai karar kişinindir
Bence kürtaj hiçbir kadının yaşamak istemeyeceği bir şey, bunu da kadınlar çok isteyerek yaptırmaz ama bazı zorunluluklar dahilinde oluyor. Kürtajın bir doğum kontrol yöntemi gibi olmasına, nasılsa kürtaj var gevşekliğine karşıyım.
Fakat bedeni hakkında nihai karar verme hakkı kişinin kendisinde olmalıdır. Bu iş en çok mali durumu yetersiz ve baskı altındaki kadınları vuracak. Yasaklanırsa illegal, özel ve pahalı şekilde yine yapılır. İmkanı olmayan yaptıramaz, belki de eski ilkel yöntemlerle çeşitli şeyler denerler ve bu da ciddi problemlere yol açar. Ya da cami duvarına bırakılmış daha çok çocuk, namus cinayetleri kurban gitmiş daha çok kadın olabilir.
Şunu bir kere daha söyleyeyim, ben kişisel olarak kürtaj yaptırmak istemem; bedenime, ruhuma bunu yapmak istemem.
Fırat: Sözde "ahlak" dayatması
Madem bu konuyu cinayet bağlamında değerlendiriyorlar, dört hafta sınırlaması da kadına yönelik cinayettir. 40 güne kadar olur, bir aydan önce olur gibi söylemler çok tutarsız. Bu aslında tamamen cenin üzerinden siyaset yapılmasıdır. Bu belirli bir yaşayış ve sözde "ahlak" dayatmasıdır. Bu ve bunun gibi yasalar dayatılmak istenen belirli bir hayat tarzına işaret ediyor.
Bence politik ve belirli tepkiler almak için belli bir tabana oynuyorlar. Bu konunun gündem değiştirmek için planlandığını düşünüyorum. Kürtaj kadının kendi seçimidir.
Hükümete halkın yüzde 50'si oy vermiş, mecliste belli bir sandalye sayısını yakalamış, güç sağlamışken bir gecede karar verip ertesi gün yasa çıkarabilecekleri bir hale geldiler. Karşı durulmalı, örgütlenilmeli, ama aklıma spesifik bir eylem fikri gelmiyor. Elimizden geleni yapmalıyız.
İnsanlar şapkalarını önüne koyup düşünmeliler, biz hükümetin bizi yönetmesini mi, yoksa şekillendirmesini mi istedik? Bizi yönetmekten çok yeni tip bir insan yaratmak istiyorlar.
Ben bu kadar ahlakçı bir devlet görmedim, gerçi buna ahlakçılık da denemez. Hani uzun zamandır giden bir muhafazakarlık var ya, o işte; bakalım nereye gidecek.
Küçük İskender: Bu iktidarı sokaktaki insan seçti
Hayatın pek çok alanında yasak geliyor. O yüzden maalesef şaşırmıyorum. Bağımsızlığını seven insanların yaşama alanı giderek daha da daraltılıyor.
Bana göre İslam Cumhuriyeti'ne doğru gidiliyor. Tencerenin altı yakıldı ve artık yemek pişiyor.
İktidar seçimle geldi ve bu gibi icraatlar bu partiye oy verenlerin seçimi. Ben aslında iktidara değil halka kızıyorum. Onlar bazı şeyleri istemese iktidar zaten yapamaz. Bu tablo karşısında iktidarla değil, sokaktaki insanla meselemiz var demektir.
Uca: Gyneco-absürt bir gündem
Öncelikle Türkiye'nin gündemini saptırmak konusunda Sayın Başbakan ve yakınındaki ekibi kutluyorum. Ne zaman gündem değiştirmek gerekse bir ses bombasıyla ortaya çıkılıyor. Bunun en çarpıcı örneği de bir haftadır tartıştığımız kürtaj konusu. Suriye'yle ilişkiler koptu, memur zammıyla ilgili karar çıktı, ülke başka tartışmalar ve devinimler içindeydi. Kürtaj gündemde hiç yoktu ve zaten hiçbir zaman olmamalıydı. Ama bir kürtaj tartışması çıktı ve gündemi patlattı.
Başbakan haklıyken haksız konuma düştü. Sezaryen konusunda özel hastanelerde bir istismar ve dayatma var, bu gerçek. Ama bunu dile getirirken olayı "her kürtaj bir Uludere'dir" gibi izan dışı bir noktaya bağlamak tüm ekseni kaydırdı. Kürtaj, toplum sağlığı çerçevesinde konuşulmuyor, bir yaşam şekli dayatma noktasında konuşuluyor.
Türkiye'de şu an "gyneco-absürt" bir gündem var. Kürtaj, kadının kararıdır. Beden, kadının bedenidir. Eğitimli kesimdeki kadınlar zaten yasağa rağmen bir sorun yaşamayacaktır, olan zaten zor durumda olan gelenekçi yapı içindeki kadınlara olacak. Bu noktada muhalefete çok önemli bir görev düşüyor. Bu yasal düzenleme yapılacaksa en azından hekimlerin öncülüğünde ve kimseyi mağdur etmeyecek bir uzlaşma sağlanarak yapılmalı.
Ve biz bunu tartışırken, nelerin unutulup hasır edildiğini de her gün hatırlamaya çalışmalıyız.
Batu: Kürtaj kadının hakkıdır
Kürtaj yasasının çıkartılmasına karşıyım. Çünkü bu iktidarın değil kadının kararıdır. Bebek şu kadar aylıkken yaşıyor, yaşamıyor tartışmaları dünyanın her yerinde var.
Ancak bir kadın anneliğe hazır değilse ve çocuğa hak ettiği yaşamı sağlayamayacağını düşünüyorsa, o yaşamın çok fazla anlam ifade edeceğini düşünmüyorum.
Dolayısıyla kürtaj kadının hakkıdır ve bu hakkın alınması bana göre doğru değil.
Şirinkal: Bunu konuşmaktan utanıyorum
Bu konu konuşulmayacak kadar saçma. Kadının bedeni, ne Başbakanı ne de başka birini ilgilendirmez. Biliminsanları dışında kimsenin bu konu hakkında konuşması doğru değil. Hatta babanın bile kararı değil bu.
Bunu konuşuyor olmamızın aciz ve kötü görünüyor. Ben iki üç gündür bu konuyu konuşuyorum, kendimi çok kötü hissediyorum. Bunu konuşuyor olmaktan utanıyorum.
En tehlikeli olan konu bunun din üzerinden gidiyor olması. Kadın sağlığı ya da şu kadar kadın ölüyor denmesini samimi bulmuyorum, kürtajdan şu kadar kadın ölüyor diye bir şey yok. Tamamen din üzerinden yaptırım haline geldi ve bu çok tehlikeli. Dini temeller üzerine kanun çıkartılıyor.
Taksim'i aşındımaktan biz yorulduk, o utanmadı. Bir başbakan neden kadın vücudu üzerinden böyle bir konuyu konuşur anlayamıyorum? Bunu sağlığa bağlamaya çalışmasını samimi bulmuyorum. Uludere'de yaptığı hatayı kapatmak için önümüze sunduğu suni, seksist bir konu bu. Emin olun herkes kürtaj yaptırmasını bilir zaten legal ya da illegal yollarla. (EKN/IC/EK)