Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) Dönem Başkanı, Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Atilla Sertel, bianet'e 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engelleri sıraladı.
Türkiye'deki habercilik sorunları ile ilgili, editoryal bağımsızlık, sansür, otosansür gibi konularda ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
TGF olarak mesleki sorunlarımızı, taleplerimizi ve çözüm önerilerimizi raporlaştırarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis Başkanı Cemil Çiçek ve Basından Sorumlu Bakan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve çok sayıda milletvekiline ilettik.
"10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü" nedeniyle 60'a yakın cemiyet başkanıyla birlikte Çankaya Köşkü'nde Gül'le bir araya geldik. Gül'e demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin önündeki en önemli engellerden birinin basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki ağır baskılar olduğunu ifade ettik ve sayıları 100'ü bulan tutuklu gazeteciler sorununa dikkat çektik.
Gül, yazdıkları ve düşünceleri nedeniyle gazetecilerin tutuklanmasının dünyanın hiçbir yerinde kabul görmeyeceğini belirterek, Türkiye'nin dünyada bu şekilde anılmasından rahatsızlık duyduğunu belirtti. Gerçekleştirdiğimiz bu görüşmelerin ve devletin en üst noktasında bize verilen sözlerin bir an önce yerine getirilmesini temenni ediyoruz.
Duruşma takipleri, cezaevi ziyaretleri
Hapisteki gazeteciler ve gazetecilerin yargılanmaları hakkında nasıl çalışmalarınız var?
Gazetecilerin yazdıkları nedeniyle yargılanmaması, tutuklanmaması veya hüküm giymemesi yönünde mücadeleler veriyoruz. Tutuklu gazeteciler arasında bugün simge haline gelen ve geçen yıl İzmir'den milletvekili seçilen İGC üyesi Mustafa Balbay'a ilk günden bu yana sahip çıktık ve tutuksuz yargılanması için girişimlerde bulunduk.
Diğer tutuklu gazetecileri de yalnız bırakmadık. Tuncay Özkan'ı, Soner Yalçın'ı, Barış Terkoğlu'nu, Barış Pehlivan'ı, Turhan Özlü'yü, Mehmet Haberal'ı ve kısa bir süre önce serbest bırakılan Nedim Şener'i, Ahmet Şık'ı, Coşkun Musluk'u ve Doğan Yurdakul'u Silivri Cezaevi'nde birkaç kez ziyaret ettik. Gazetecilerin duruşmalarında TGF heyeti, İGC yönetimi ve GÖP temsilcileri olarak hazır bulunduk.
İki yıl önce 14 meslek örgütünün öncüğünde kurulan ve 96 basın meslek örgütünü barındıran GÖP olarak, tutuklu meslektaşlarımız konusunda yoğun bir mücadele verdik, veriyoruz. Gazetecilik yaptığı için tutuklu tüm gazetecilerin özgür yargılanmasını ve cezaya dönüşen tutukluluğun daha büyük cezaya dönüşmemesi için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Türkiye'de basın özgürlüğünün önündeki başlıca engeller sizce neler?
2005'te Türk Ceza Kanunu (TCK) ile ceza muhakemesi kanunlarında, 2006'da ise Terörle Mücadele Kanunu'ndaki (TMK) değişikliklerle oluşturulan altyapı, uygulamadan kaynaklanan sorunlarla birleşti. Bugün gazeteciler-aydınlar üzerindeki baskı ve korku ortamı, dayanılmaz boyutlara ulaştı.
Gazeteciler olarak başta TMK ve TCK olmak üzere, "5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Hakkında Kanun" ve diğer ilgili kanunlarda, basın ve ifade özgürlüğünün meslek ilkelerine uygun olarak kullanılmasını engelleyen tüm düzenlemelerin kaldırılmasını istiyoruz.
İş güvencesinden yoksun çalışma koşulları ve kitlesel işten çıkarmalar, medya kurumlarının satışlarında veya tasarruf tedbirleri gündeme geldiğinde, ilk olarak gazetecilerin gözden çıkarılması, ifade özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı karşısında ciddi engellerden birini oluşturuyor.
Bağımsız, özgür gazetecilik can çekişirken, meslektaşlarımız arasında "Sıra bana ne zaman gelecek?" endişesiyle otosansür, hiçbir dönemde olmadığı kadar arttı.
Basın emekçilerinin yaşam standartlarının düşmesi, kötü çalışma koşulları, sendikasızlaştırma, gazetecilerin iş güvencesinden yoksun bırakılmaları ve işten atılmaları gibi mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi gerekiyor.
Yine Avrupa Birliği (AB) uyum yasaları çerçevesinde kaldırılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin yerine kurulan "Özel Yetkili Mahkemeler"e, temel hak ve özgürlükleri diledikleri zaman diledikleri gibi askıya alabilme imkânı tanındı. Basın meslek örgütleri olarak özel yetkili mahkemelere son verilmesini istiyoruz.
TMK 6/5
Medyaya yönelik hazırlanan yargı paketindeki yenilikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu değişikliği somut bir örnekle açıklarsak, kısa süre önce Özgür Gündem Gazetesi'nin yayını TMK'nın 6/5 maddesine dayanılarak, bir ay süreyle durduruldu. Bu uygulama, çoğulculuğun egemen olduğu demokratik toplum yapısı ile bağdaşmadığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) içtihatları ile güvence altına alınmış "ifade özgürlüğü" standartlarını da ihlal eder mahiyetteydi.
TMK'nın 6/5 maddesinin birçok açıdan sorunlu olduğunu tüm hukukçular dile getiriyor. AİHM, önceki kararlarında bu madde ile getirilen yayın durdurma kararının, gazetenin tamamının ileri basımlarını yasaklamak olduğuna dikkat çekmişti. Bu durumun demokratik bir toplumda "gereklilik" kavramının sınırlarını aşarak, "sansür" anlamı taşıdığına karar vermişti ve Türkiye hükümetini bu düzenlemeyi değiştirmeye çağırmıştı.
Oysa hükümet tarafından demokratikleşme adına hazırlanan üç ayrı "Yargı Reformu Paketi"nde TMK 6/5'e yer verilmedi. Hatta bu somut olayda görüldüğü üzere, AİHM'in açık uyarısına karşın Özel Yetkili Mahkemeler, bu "sansür" mekanizmasını işletmeye devam ediyor.
Bu durumun ortadan kaldırılabilmesi için TBMM'de Komisyonda bulunan 3. Yargı Reformu paketinde, TMK 6/5'in yürürlükten kaldırılmasına ilişkin küçük bir eklemede bulunulması gereklidir.
Sonuç olarak basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engeller, gazetecilerin tutuklanması gibi tüm bu sorunların çözüm yeri TBMM'dir. (EG/HK)