Füsun Erdoğan'ın 17 Mart 2012 tarihli mektubunu ancak bugün elimize geçtiği için Cuma günü yayımlayamamıştık.
Nihayet asık suratlı gri gökyüzü, serin de olsa yerini günlük güneşlik güzel bir havaya bıraktı.
Böyle bir sabaha uyanmak sessizce sevdiklerime uğrayıp güneşin pırıltılı sıcaklığını, masmavi gökyüzünü armağan edip günaydın demek; güne sevinçli ve enerjik başlamamı sağladı.
Sabah sayımından sonra yediye dokuz adımlık havalandırmada birkaç dakika volta atıp kısa bir memleket turuna çıktım.
Dönüşte yolun karşısındaki 2 Nolu F Tipi Hapishane'ye uğradım. Orada bir mektup arkadaşım var.
Suat Patır 2010 Ekim'inde Gebze'den buraya geldiğimi duyunca; çok sıcak içten bir hoş geldin faksı göndermişti.
Böylece tanışıp, mektup arkadaşı olduk.
Oğlum Akocan'dan küçük olsa da yaşı, bir kuşak çatışması yaşamadık hiç!
Suat tutuklu öğrencilerden biri.
Tutsaklık öyküsü 8 Ekim 2007 akşamı başlamış. Ve o tarihten beri de, bir grup arkadaşıyla birlikte Beşiktaş Ağır Ceza Mahkemesi'nde (ACM) yargılanıyor.
Mektup arkadaşım Suat'ın yargılandığı dosyaya haksız yere yıllardır hapis yatmasına dair ayrıntılara geçmeden önce; bir başka sorunu belirtmek istiyorum.
Bilindiği gibi Terörle Mücadele Şubesi (TMŞ) polisleri, özel yetkili savcılar ve ACM'ler harıl harıl çalışıyorlar.
Gazeteciler, aydınlar, Kürt siyasetçiler, avukatlar, öğrenciler, devrimciler, sosyalistler hapiste.
Hapishaneler ağzına kadar dolu olsa da, her gün birileri gözaltına alınıyor, tutuklanıyor!
Dışarıdaki duyarlı kurum ve kişilerin bütün bu davaların her biriyle ilgilenmeleri bir kamuoyu oluşturmaya çalışmaları ve bütün bu davaları takip etmeye yetişmeleri oldukça zor.
Ancak yine de yapılabilecekler düşünüldüğünde...
Bazen duruşma günlerinin unutulduğu, arada bir unutmak ve unutturmak gibi anlaşılmaz beyhude çabaları da olabiliyor.
Zaman zaman ve çoğunlukla da politizmden kaynaklı duyarsızlıklar azımsanmayacak düzeyde!..
Kısacası hayatın, mücadelenin her alanında olduğu gibi, bu konuda da değişik tutum ve pratikler söz konusu.
Mektup arkadaşımın yargılandığı bu dava dosyası da, takip ettiğim kadarıyla tam bir ilgisizlik, duyarsızlık örneği.
Suat Patır ve arkadaşlarının gözaltına alınarak tutuklanma serüvenine gelecek olursam:
8 Ekim 2007 akşamı 1 Mayıs mahallesinde iki yabancı şahıs mahalle gençlerinin dikkatini çeker.
Bu tip mahallelerde çeteleşme, uyuşturucu ve fuhuşun yaygınlaştırılması gibi mahalle gençliğini yozlaştırmaya yönelik fiiller oldukça yaygındır.
Bu nedenle de, mahalle gençleri ile çeteciler arasında sık sık gerilim ve kavgalar çıkar.
Bir grup gençle iki şahıs arasında birkaç dakikalık kavga olur. Araya esnafın girmesiyle ortam sakinleşir.
O esnada bu iki yabancı şahsın sivil polis oldukları ortaya çıkar.
Yaşanan birkaç dakikalık kavga Suat ve arkadaşlarının yaşamında bir dönüm noktası olur.
Polisler ifadelerinde; o gün 20 kişinin saldırısına uğradıklarını ve birinin silahı ile telsizinin gasp edildiğini söylerler.
Katıldıkları bu duruşmada savcılığa verdikleri 20 kişilik isim listesini nasıl tespit ettikleri sorusuna "kulağımıza fısıldanmış olabilir" diyerek hayli ilginç bir yanıt verirler.
Polislerin aldığı doktor raporunda; "Basit bir müdahaleyle giderilecek şekilde yaralandıkları" yer alır.
O olay üzerine mahallede evler basılır, aranır ve ikisi çocuk 14 kişi gözaltına alınır.
Savcılıkta ikisi çocuk yedi kişi tutuklanır, diğerleri de serbest bırakılır.
Çocuklardan S.B. olay günü Atatürk Havalimanı'nda çalıştığını ve bunun kamera kayıtlarıyla ispatlanabileceğini ifade etmesine rağmen tutuklanır.
Polisler emniyette fotoğraflarından teşhis ettikleri, ancak canlı olarak teşhis edemedikleri iki kişiyle ilgili yeniden teşhis için savcılığa başvururlar.
23 Ekim 2007'de canlı teşhis için Bayrampaşa cezaevine giderler.
Bu olayla ilgili tutuklanmış olan S. B. ve Ç. D.'yi teşhis edemezler.
Onların yerine teşhiste yanlarına konulmuş ve altı aydır tutuklu bir adli tutsağı teşhis ederler.
Ertesi gün de, TMŞ polislerinin havaalanındaki kamera kayıtlarını savcılığa teslim etmesi üzerine iki çocuk serbest bırakılırlar.
Suat ve arkadaşları ise, gözaltının üçüncü gününde uykusuz aç, ayakkabı bağcıklarının, kemer, saat ve kolyelerinin alınarak normal sivil polislerin arasına koyulmak suretiyle canlı teşhirleri yapılır.
Böyle bir durumda, kör olmayan herkes, çok doğal olarak perişan görünümlü gençlerle normal görünümlü sivil polisleri birbirinden ayırt edebilir.
Ve bu durumda herhalde Suat ve arkadaşlarına yapılan canlı teşhisin sağlıklı bir ortamda, koşulda yapıldığı iddia edilemez.
Özel yetkili savcılarca hazırlanan bütün iddianamelerde olduğu gibi, Suat'ların iddianamesi de polis fezlekesinin bir kopyasıymış.
İddianamede Suat ve arkadaşlarının örgütsel faaliyetlerinin olduğu savına kanıt olarak, tutuklu öğrencilerin suçlanmasındaki o yaygın gerekçe; basın açıklamalarına katılmak gösterilmiş.
Aylar sonra çıktıkları duruşmada ve sonraki duruşmalarda mahkeme gençlerin tutukluluklarının devamına karar alsa da; savcı mütalaasında "bunlar örgüt üyesi değil" demiş.
Bir süre sonra dosyaya bakan ve mütalaayı veren savcı değişmiş.
Yeni gelen savcıda bir önceki meslektaşının verdiği mütalaaya katıldığını belirtmiş.
Fakat Suat ve arkadaşları yine tahliye edilmemişler.
Şu anda tutsaklıklarının beşinci yılındalar ve yargılama süreci devam ediyor.
Suat ve arkadaşları 1 Mayıs Mahallesi Güzelleştirme Derneği yöneticileri ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) üyesi olduklarını söylüyorlar.
Savcılığın esas hakkında verdiği mütalaadaki yasa dışı örgüt üyeliği ve ilişkisi düşünce, geriye sivil polisin silah ve telsizinin gaspı kalıyor.
Ancak, silahı alan kişi Suat ve arkadaşları tutuklandıktan iki hafta sonra yakalanmış.
Silahı aldığını kabul etmiş. Silahı da polise teslim etmiş.
Ve bu şahıs iki yıl bile tutuklu kalmadan tahliye edilmiş.
Ama silahın gasp edilmesiyle hiçbir ilişkisi olmayan Suat ve arkadaşları polisin silahını gasp ettikleri iddiasıyla dört buçuk yıldır hapisteler.
Yine polisin telsizini aldığını kabul eden ve telsizi attığı yerin krokisini çizerek, polisle o yerde telsizi arayan şahıs, dört aylık tutukluluktan sonra, çıkarıldığı ilk duruşmada tahliye edilmiş.
Suat ve arkadaşlarının yaşadıkları bu süreç bir yanıyla Türkiye'deki adalet sisteminin çarpıklığını hukuksuzluğu ve adaletsizliği gösteriyor. Ve tam Aziz Nesinlik bir öykü.
Diğer yanıyla da, sevgili Ahmet Kaya'nın ezgisindeki gibi; "Bu ne yaman çelişki anne" dedirten cinsten bir durum.
Bu garip öyküsüyle ilgili Suat diyor ki; örgüt üyesi değiliz. Bunu mahkeme heyeti de, savcı da anladı.
İddialara rağmen, polisin silahı ve telsizini bizim almadığımız da kanıtlarıyla ortada.
Mahallede o akşam kavgayı başlatan şahıs da ifadesinde; "Sürekli yaşanan çete saldırılarından kaynaklı, etrafımda dolaşan şahsın bir çete üyesi olabileceğinden şüphelendim. Kim olduğunu sorduğumda tersleyip kaba bir cevap verince, aramızda gerginlik çıktı ve kavgaya dönüştü. Hemen sonra esnaf araya girip ayırdı. Olay bundan ibaret" demiş.
Ayrıca bu şahıs, kavga esnasında Suat ve arkadaşlarını olay yerinde görmediğini belirtmiş.
Kavgayı ayıran mahalle esnafından şahitler de bu ifadeyi mahkemede doğrulamışlar.
Ama hala bu dosya nedeniyle Suatlar tutuklu.
Ve şu anda tutsaklıklarının beşinci yılındalar.
Beşiktaş ACM'de yargılanmaları sürüyor.
Esasında bu dava Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) uygulanışı bakımından örnek bir dosya.
Böylesine trajikomik duruma maruz kalan tutsak öğrencilerden Suat Patır durumunu anlattığı mektubunu şöyle noktalamış:
"Şimdi sorum şu: Ortada kayıp olan tek şey telsiz. Bir telsizin bedeli kaç yıldır?"
Suat'a katılmakla birlikte; telsizi alan kişinin dört aylık tutukluluğunun ardından ilk duruşmada tahliye edilmediğini hatırlatıp... Gençlerin hayatlarından çalınan ve daha ne kadar çalacaklarını da bilmediğimiz bu yılların hiçbir maddi karşılığının olamayacağını eklemek istiyorum.
Bu nedenle duyarlı kişi ve kurumları, Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma Platformu'nu 27 Mart 2012, Salı günü, saat 13.00'te, Beşiktaş 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Suat Patır ve arkadaşlarının yargılandıkları duruşmaya katılmaya; gençlerin uğradıkları bu haksızlığa karşı çıkmaya çağırıyorum.
***
Kürt halkının Newroz bayramını hafta sonunda kitlesel olarak kutlamalarını engellemek için yapılan miting başvurularını valilikler reddetti.
Baskı ve zulmün her çeşidine karşı direnerek çok büyük bedeller ödeyerek bugünlere ulaşan Kürt halkının Newroz'u kutlamasını bu yasaklamanın engelleyebileceğine en küçük bir ihtimal vermiyorum.
Dehak zalimine karşı başkaldıran demirci Kawa'nın torunlarına, halklarımıza Newroz barış ve özgürlük getirsin!
Newroz' unuz kutlu olsun!
Newroz a we pîroz be! (FE/BA)
* Füsun Erdoğan, Kandıra 2 Nolu T Tipi Hapishane, 17 Mart 2012