27 Ocak 1976'da Mardin'in Kızıltepe ilçesinde dünyaya geldim. Babamın sağlık memuru olması nedeniyle bir çok yeri gezmek durumunda kaldım.
1993'de liseyi bitirdikten sonra ancak anadilimde okuma ve yazmayı öğrendim. Kürtçeye olan bu ilgim nedeniyle liseden sonra okumak için hiçbir çabam olmadı.
Önce Welat sonra DİHA
Kendimi anadilimi öğrenmeye adadım. 2000 yılında Kürtçe olarak yayınlanan Azadiya Welat gazetesinde çalışmaya başladım.
Gazetede bir yandan muhabirlik yapıyordum diğer yandan da gazeteyi okuyucularına ulaştırıyordum. Gazetede çalıştığım ilk günün ilk saatlerinde güvenlik güçlerinin baskınlarına maruz kaldım.
Neredeyse zorla gözaltına alınıp karakola götürülmediğim gün yok gibiydi. Onlar baskılarından bıktı ama ben gazetede çalışma ısrarımdan vazgeçmedim.
2002'de kurulan Dicle Haber Ajansı'nda (DİHA) çalışma kararı aldım. DİHA'da aralıksız dört yıl çalıştım. Sırayla Mardin, Van, Şırnak ve Adana'da muhabirlik yaptım.
İlk tutuklama
10 Ekim 2004 yılında Hakkâri'de takip ettiğim haberden dolayı tutuklandım.
Yaklaşık iki ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye oldum. Şimdiye kadar bu davayla ilgili bana tebliğ edilen bir kararın olmaması nedeniyle bu dava hakkında kesin bilgi sahibi değilim.
2006'ya kadar DİHA'da çalıştıktan sonra, bu sefer Azadiya Welat gazetesinin İmtiyaz Sahibi ve Yazı işleri Müdürü olarak geri döndüm.
Dört yıl uzak kaldığım gazeteme geri dönmüştüm. Bu geri dönüş beni çok sevindirmişti.
Gazetede daha bir ayım olmamıştı dava üstüne dava açılmaya başlanmıştı. Daha önce götürüldüğüm karakolun yerini bu sefer adliye koridorları almıştı.
Üç ayda tahliye
Gazeteden daha çok adliyeye uğruyordum. Benim çalıştığım dönemde ilk baskı 20 Mart 2007'de mahkeme kararıyla bir ay süreyle yayını durduruldu.
Bir yandan gazetenin yayını durdururken diğer yandan dava açmaya devam ediyorlardı.
5 Şubat 2008'de ifade vermek için gittiğim Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanarak Diyarbakır D Tipi Cezaevine konuldum.
105 yıldan dört buçuk yıla
Kamuoyunun baskısı nedeniyle üç ay sonra tahliye oldum.
İddia makamı bana 105 yıl ceza verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti "örgüt propagandası yapmak" suçlarıyla bana dört buçuk yıl ceza verdi.
Bu dava halen Yargıtay'da.
166 yıl 6 aydan 10 yıl 6 aya
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin hakkımda çıkardığı kararla 29 Ocak 2009'da tutuklandım. O günden beri Diyarbakır D tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunmaktayım.
İddia makamı bu davadan 525 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmamı istedi.
Mahkeme heyeti 13 Mayıs 2010'da bana 166 yıl 6 ay hapis cezası verdi.
Yaklaşık bir yıl sonra Yargıtay bu kararı bozarak dosyayı tekrar yerel mahkemeye geri gönderdi.
13 Haziran 2011'de görülen duruşmada bu sefer 10 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Bu dava da Yargıtay'da.
Aynı davadan üç yıl
Şubat 2010'da Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi aynı suçlamalardan dolayı bana üç yıl hapis cezası verdi. Bu dava da Yargıtay'da.
Ayrıca İstanbul Ağır Ceza Mahkemelerinde çeşitli tarihlerde hakkımda açılan davalardan dolayı dört yıl hapis cezası verilmiş durumdadır. Bu davalar da diğer dosyalar gibi Yargıtay'da.
Yaklaşık iki yıl çıkardığım gazetenin birkaç sayısı hariç bütün sayılarına dava açtılar. Açılan davaların gazetenin sayıları ve çarpıtılmış çeviri tutanaklarının dışında hiçbir belge veya suç sayılacak başka hiçbir belge bulunmuyor.
Defalarca dava açıldığı halde
Gazetede yayınlanan yazılardan dolayı yukarıda yazdığım hapis cezaları verildi. İddia makamı dava açmasının nedenini şu şekilde açıklıyor:
"Defalarca dava açmamıza rağmen yayın politikasında hiçbir değişiklik yapılmamıştır."
Bu zihniyetle açılan davanın adaletlice sonuçlanacağını kim söyleyebilir? Ceza vermek için açılan davalardan başka bir kararın çıkması beklenemez.
''Bildiğim kadar çevirdim''
Belki savcının işi budur denilerek işin içinden çıkılabilir. Ama Mahkemelerin yaptığı yenilir yutulur cinsten değil.
Belgeleriyle ispatladığımız taleplerimiz hiç düşünülmeden ret edildi.
Örneğin çarpıtılmış çevirileri doğru olarak kabul ediliyor da bizim yeniden çevirisi yapılsın talebimiz ret ediliyor.
Çeviri tutanaklarında çarpıtılmış çevirilerin yanında çeviren kişi şunu yazmış "Bildiğim kadarıyla çevirisini yaptım".
Bunu göremeyen mahkeme heyeti buna itirazımızı ret edebiliyor. Bunun gibi yüzlerce örnek verilebilir. Ayrıca anadilimde yapmak istediğim savunmamın engellenmesi bardağı taşıran son damlaydı. (VK/BA)
* Vedat Kurşun, D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Dİyarbakır