"Ergenekon" soruşturması kapsamında 6 Mart'ta tutuklanan gazeteci Ahmet Şık'ın avukatları, bir yandan müvekkillerinin tahliyesi için nöbetçi İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdular, diğer yandan da İçişleri Bakanlığı nezdinde girişimde bulundular.
Avukatlar, bugünkü başvurularında Şık'ın tahliyesini talep ettikleri dilekçelerinde, Şık'ın tutuklanması için hukuki ve fiili nedenlerin bulunmadığını, Şık'ın hakkında kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların da bulunmadığını, Şık'a yönelik suçlamanın temelini bir kitap çalışmasının oluşturduğunu, bu kitap çalışmasına ise zaten el konulduğunu, dolayısıyla delilleri karartma tehlikesinden de söz edilemeyeceğini belirttiler.
Hakim Akçay'ın şerhiyle tahliye talebi
Dilekçesinde avukatlar, ayrıca AİHM kararlarına da atıf yapılarak, savunmaya yeterli imkan tanınmadan, tutuklama gerekçesi olduğu iddia edilen deliller bildirilmeden yapılan tutuklamanın AİHS'ye aykırı olduğunu belirttiler.
Dilekçde, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Şeref Akçay'ın tutuklu eski Emniyet müdürü Hanefi Avcı'nın tutukluluğunun devamı kararına yazdığı muhalefet şerhine de yer verilerek, muhalefet şerhindeki açıklamaların Şık için de geçerli olduğu ifade edildi.
Bakanlıktan "kanun yararına bozma" istendi
Avukatlar, Bakanlığa gönderilmek üzere İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine sundukları dilekçelerinde, mahkemenin Şık'ın kitap taslağıyla ilgili olarak verdiği "el koyma" kararının yasaya ve hukuka açıkça aykırı olduğunu savunarak, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 309. maddesine göre kararın kaldırılması için Bakanlıktan "kanun yararına bozma" yoluyla konunun Yargıtay' a götürmesini talep ettiler.
El koyma kararının konusu itibariyle ifade özgürlüğünü ve savunma hakkını açıkça ihlal ettiğini belirten avukatlar, siyasi iradeye tanınmış olan yetkinin kullanılıp kullanılmamasının, siyasi iradenin ifade özgürlüğü ve savunma hakkına yaklaşımı, hukuka bağlılığı konusunda bir ölçü olacağı görüşündeler.
Kararın "hukuki bir skandal" olduğunu savunan avukatlar, bu skandalın önlenmesinin yasal tek çaresinin, konunun Adalet bakanlığı aracılığıyla Yargıtay' a götürülmesi olduğunu belirttiler. El koyma kararının gerekçesi ve sonucuyla bir hukuk devletinde kabul edilemez olduğu belirtilen dilekçede ilginç bir çelişkiye de yer verildi.
Buna göre, Ahmet Şık' ın evinde ve üniversitedeki odasında yapılan arama ve el koyma işlemi sırasında bilgisayarlarına el koyulduğu, el koyulan bilgisayar verilerinin bir kopyasının (imajının) kanunun açık emri (CMK 134/3-4 maddeleri) gereğince kendilerine verildiği belirtilerek, şimdi ise avukatları da kapsayan bir "genel, soyut el koyma" kararına dayanarak bu bilgisayar verilerinin avukatlardan alınmak istenildiği, bu durumun kanunun bir maddesinde tanınan hakkın, bir başka madde kullanılarak yok edilmesi sonucunu doğurduğuna vurgu yapıldı. (EÖ)