Ölüm oruçlarını "Sessizliğe Karşı" kitabında anlatan Cumhuriyet gazetesinden Alper Turgut, o dönem Hayata Dönüş operasyonunu izleyen gazetecilerden biriydi...
Turgut, o günlerin medyasının operasyona ilişkin tutumlarını şöyle anlattı:
"O dönem gazeteler, 32 kişinin öldüğü bu operasyon için 'hayata döndürdük' diyen hükümetin sesi görevini üstlenmişti. Yalnızca Radikal, Cumhuriyet gibi birkaç gazete operasyonu eleştiren haberler yaptı.
"O döneme ilişkin hatırladıklarımdan biri evlatlarıyla ilgili bilgi alamayan ailelerin gazetecilere sorular sormasıydı. Ancak biz de bilgi alamıyorduk. Gelen bilgilerin tümü de devlet kaynaklıydı. Çok gizli olarak yürütülen bu operasyonun vahametini daha önce hiç görmediğimiz türde araçların cezaevlerine girmesiyle anladık.
Tam dört bin askerin katıldığı bu operasyon sürerken biz gazeteciler, cezaevinden kilometrelerce uzaklıkta tutuluyorduk.
"Zaten daha sonra da elbiseleri yerine vücutları yanan yaralılar çıkmaya başladı. Ama yaralılardan Birsen Kars çıkarıldığında "Diri diri yakıldık" dediğinde medya bunu "Örgüt onları yaktı" gibi de kullandı.
Cezaevinden açıklamalar geliyordu. 'Kendimizi yakacağız' diyorlardı. Hatta 19 Aralık'ta çıkan gazetede "Kendimizi yakacağız" manşetiyle bir haber vermiştim. Ama bu haberi, operasyon başlamadan vermiştim. Devlet biraz da bu açıklamaları kullandı. Kendilerini yaktılar gibi...
"İçeriden çıkarılan ve hastanelerde tedavi altına alınan insanların anlattıkları, dışarıya mektupların sızmasıyla medyada bir kırılma yaşandı. Zaten ondan sonra operasyonla ilgili gerçeklerin yayımlanması üzerine neredeyse tüm gazeteler, gazeteciler hakkında davalar açılmaya başlandı.
"Bugün ise bütün o manşetleri atan gazeteler, sanki o manşetleri hiç atmamışlar gibi davranmaları en çok ilgimi çeken kısmı. Muhabirler olanları, bilebildikleri her şeyi tüm açıklığıyla yazdılar ama ne yazık ki gazeteleri muhabirler yönetmiyorlardı."
Türkiye cezaevleri cehennemi yaşıyordu
Turgut'un 2007 yılında Ant yayınlarından çıkan "Sessizliğe Karşı" adlı ölüm oruçlarını anlattığı kitabı şu cümlelerle başlıyor:
"20 Ekim 2000'de başlayan ölüm orucu direnişi, Hayata Dönüş operasyonuyla, eylem evleriyle, kanlı Küçükarmutlu baskınıyla büyüdü. Kahredici tecrit koşullarında eriyen sadece bedenler değildi. Kor bir ateş düşmüştü insana dair her şeye... Türkiye'nin cezaevleri cehennemi yaşıyordu.." (BT)