Halk oylamasına götürülen anayasa değişikliği paketinde yer alan Anayasa'nın 10. maddesi ile 41. maddesinde yapılacak değişiklikler, çocukları "doğrudan" ilgilendiren değişikliklerdir. Söz konusu değişiklikler önemlidir ancak çocuk hakları temelli yaklaşım açısından yetersizlikler ve de yanlışlıklar içermektedir.
Önerilen bu değişikliğin temel yaklaşımında çocuk, hak sahibi bir birey değil "sadece korunması gereken varlıklar" olarak ele alınmaktadır. Oysa çocuk, sadece korunma değil yaşama, gelişme, katılım gibi pek çok hakka da sahip bir bireydir. Devlet de çocuğun sahip olduğu bu hakları güvence altına almakla yükümlüdür. Türkiye de Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni onaylayarak bu yükümlülüğü kabul etmiştir. Ancak önerilen değişikliklerle anlaşılıyor ki, çocuk hakları temelli bir yaklaşım, hükümet ve de yasama organı tarafından henüz tam olarak benimsenmiş değildir. Çocuğa ilişkin bu yaklaşım değişmedikçe yani hak temelli bir yaklaşım benimsenmedikçe, yapılacak değişiklikler de yetersiz ve de eksik kalacaktır.
Anayasa'nın 10. maddesi eşitlik maddesidir. Önerilen değişiklikte maddeye "Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz" ifadesi eklenmektedir. Elbette çocukların bu maddede açıkça yer alıyor olması önemlidir. Ancak, ifade diğer gruplara ilişkin olduğu gibi, çocuğu da "dezavantajlı" ve korunması gereken bir grupmuş görüntüsü vermektedir. Bu da hak temelli yaklaşım açısından sorunludur. Çocuklar korunması gereken değil hak sahibi bireylerdir.
Anayasa'nın 41. maddesi ise "Ailenin Korunması" başlığını içermektedir. Halkın oylamasına sunulan değişiklikle bu başlığın yanına bir de "Çocuk Hakları" başlığı eklenmektedir.
"Çocuk Hakları" başlığının ayrı bir başlık yerine "Ailenin Korunması" başlığıyla birlikte ele alınıyor oluşu, değişikliğin temelinde yer alan çocuğu hak sahibi bir birey olarak görmeyen yaklaşımı bir kere daha ortaya koymaktadır.
Maddenin içeriğine baktığımızda ise; 41. maddeye "Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır" ifadesi eklenmektedir.
Bu ifade çocuk hakları başlığı altında yer alıyor olmasına karşın, sadece çocuğun korunma hakkından söz etmektedir. Oysa çocuğun temel olarak "yaşama ve gelişme", "ayrımcılığa uğramama" ve "katılım" hakları da bulunmaktadır. Bu nedenle söz konusu ifade yetersizdir.
Ancak burada, "çocuğun yüksek yararı" kavramının yer alıyor oluşu önemlidir. "Çocuğun yüksek yararı kavramı, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin temel ilkelerinden biridir ve çocukları ilgilendiren bütün eylemlerde, öncelikle çocuğun yararının gözetilmesi gerekliliğini anlatır. Çocuğun yüksek yararının göz önünde tutulması demek, onların her durumda korunması ve onlara öncelik verilmesi anlamına gelir. Bu madde ile Anayasa'da bu kavrama referans veriliyor oluşu, çocuk hakları açısından olumlu bir gelişmedir.
Unutulmamalıdır ki; 12 Eylül günü halkın oylamasına sunulacak değişiklikler genel olarak çocuk hakları açısından yetersiz, çocuğu ele alış şekliyle de yanlıştır. Ancak Anayasanın mevcut halinin ve yapılmak istenen değişikliklerin çocuk hakları açısından yetersiz ve yanlış oluşu, devletin çocuk hakları yükümlülüklerini azaltmamaktadır.
Çünkü Anayasa'nın 90. maddesi BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni zaten bir iç hukuk normu olarak kabul etmektedir. Fakat Anayasa'da uluslararası insan hakları standartları ve ilkeleriyle uyumlu ve kapsayıcı ayrı bir başlık olarak çocuk hakları maddesi olması, devletin çocuğa ilişkin algısını ortaya koyması açısından son derece önemlidir. Keşke bu değişiklik böyle bir maddeyi öngörüyor olsaydı ve tüm bu süreçte çocukları doğrudan ilgilendiren bu önemli konuda, ne yazık ki 12 Eylül günü oy kullanamayacak olan, 18 yaş altındaki bireylerin görüşlerini alma yükümlülüğ* yerine getirilmiş olsaydı. (EK/SP)
Ezgi Koman- Gündem Çocuk Derneği www.gundemcocuk.org.
* Türkiye'nin de imzaladığı ve Anayasa'nın 90. maddesine göre iç hukuk normu olarak kabul ettiği BM Çocuk Hakları Sözleşmesi 12. maddesi.