Bahçelievler’de katledilen yedi Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi Lâtif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses, Osman Nuri Uzunlar, Salih Gevenci, Faruk Ersan ve Serdar Alten katliamın 30. yıl dönümünde mezarları başında anılacaklar.
Katliamı bianet'e değerlendiren eski TİP üyesi Mustafa Atalay "katliamın hukuki sürecinin bittiğini ancak siyasi sürecinin hâlâ sürdüğünü" söyledi.
Atalay şöyle konuştu:
"Katliamın failleri bir kişi haricinde yakalanarak yargılandılar. Ancak türlü oyunlarla serbest bırakıldılar."
Gevenci ve Ersan'la yakın dost olduklarını, diğer beş arkadaşla da samimi olduğunu belirten Atalay, TİP yönetim kurulunda olduğu için sık sık Ankara'ya geldiğini ve ve hep o evde misafir olarak kaldığını söyledi.
"Son derece misafirperverdi ikisi de. Çevrelerinde de böyle tanınırlardı. O evde toplanılıp siyasi sohbetler yapar, TV izler, yemek yerdik. Gevenci ve Ersan az gelirli çocuklar olmalarına karşın evlerine gelen herkesi ağırlamaktan mutluluk duyar, kapılarını çalan kimseye kaşlarını indirmezlerdi."
Saldırının hedefinde Gevenci ve Ersan'ın olduğunu ifade eden Atalay bunun nedeninin ikisinin de MHP'lilerin yoğunlukta oldukları her alanda siyasi çalışmalarını cesaretle sürdürmeleri olduğunu düşünüyor.
"Okudukları Hacettepe Üniversitesi, yaşadıkları Bahçelievler ve çalıştıkları İstatistik Enstitüsü MHP'lilerin yığınak yaptıkları alanlardı. Ancak buna rağmen siyasi faaliyetlerini sürdürmekten ve mücadele etmekten kaçınmamışlardı. Göz önünde olan isimlerdi ve bu nedenle hedeftiler."
Mezarları başında anma
Bundan tam 30 yıl önce, 8 Ekim 1978’de Ankara’nın Bahçelievler semtinde Ülkü Ocağı üyesi bir grup tarafından katledilen yedi gençten Ezgin, Can ve Uzunlar’ın mezarları Bursa’nın Yenişehir ilçesinde, Gürses ve Alten’in Ankara’da, Geveci’nin Çorum’da ve Ersan’ın da Kırklareli’nde bulunuyor.
Anma törenleri 8 Ekim Çarşamba günü Ankara’da saat 12.30’da, Bursa’da 14.00’te, Çorum’da saat 18.00’de yapılacak. Kırklareli’ndeki anma ise 11 Ekim Cumartesi günü saat 14.00’te gerçekleştirilecek.
Bahçelievler'de ne olmuştu?
8 Ekim 1978 tarihinde, Ankara’nın Bahçelievler semtinde, TİP üyesi, bilinçlerinden ve partilerinden başka silahı olmayan 7 genç öğrenci, kaldıkları eve baskın yapan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) yanlısı Ülkü Ocakları örgütünden bir grup tarafından öldürülmüşlerdi. Bu katliamda hayatlarını kaybeden Lâtif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses, evde kurşunlanarak, Osman Nuri Uzunlar telle boğularak öldürülmüşler, Salih Gevenci ile Faruk Ersan’ın iple bağlanmış cesetleri ise Eskişehir yolunda, başlarından kurşunlanmış olarak bulunmuştu. Serdar Alten, ağır bir şekilde yaralanmış olmasına karşın, 8 gün daha yaşamış, bir bölümünü koma halinde geçirdiği bu süre içinde; katliamı yapanların kullandığı aracın tipi, markası, plâka numarası ile, katillerin eşkâllerini, kullandıkları silâhlarla ilgili bilgileri vererek, olayın aydınlanmasını sağlayacak ipuçlarını bildirmişti.
Bahçelievler Katliamında yargılanan, Halûk Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı, 7’şer kez ölüm cezasına mahkûm edilmişler, ölüm cezalarının kaldırılması üzerine bu cezaları ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çevrilmişti.
Sanıklardan Ercüment Gedikli ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış, diğer sanıklar Mahmut Korkmaz, Duran Demirkıran ve Ömer Yavuz Hacıömeroğlu ise çeşitli cezalara mahkûm edilmişlerdi. Sanıklardan İbrahim Çiftçi ise, Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün öldürülmesi olayından, Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi’nde 4 kez ölüm cezasına çarptırıldıktan sonra beraat etmiş, bu karara paralel olarak Bahçelievler Katliamı davasında da beraat etmişti.
Ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası almış olan Haluk Kırcı, avukatlarının infazın Terörle Mücadele Yasası kapsamında yapılmasına ilişkin itirazlarının Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesi tarafından haklı görülmesi üzerine serbest bırakılmış, ancak TİP’li gençlerin ailelerinin avukatı Erşen Sansal’ın Salihli Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazı üzerine tahliye kararı kaldırılmış, yurtdışına kaçmış olan Haluk Kırcı Ukrayna’nın başkenti Kiev’de yakalanmıştı.
Bahçelievler Katliamı’nı gerçekleştiren Ülkücü grubun başında “Reis” lakabıyla anılan Abdullah Çatlı bulunuyordu. Çatlı, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ ile birlikte kullandıkları otomobilin bir kamyona çarpmasıyla Susurluk'ta ölmüştü. Susurluk kazası TBMM’de araştırma konusu olmuş ve Çatlı’nın devlet tarafından korunduğu, İçişleri Bakanı Mehmet Ağar tarafından kendisine “Emniyet Genel Müdürlüğü Uzmanı” kimliği ve silah ruhsatı verildiği, başka devlet görevlileriyle birlikte yasadışı işlere karıştıkları ortaya çıkmış ve suçlular cezalandırılmıştı. (BÇ)