İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “rüşvet ve yolsuzluk” kapsamında yürüttüğü ve 25 Aralık 2013’teki operasyonla ortaya çıkan soruşturmada dün takipsizlik kararı verildi. Aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da bulunduğu 96 şüpheli hakkında verilen takipsizlik kararına göre, kanunen takipsizlik kararının ardından silinmesi gereken tapeler ileride delil olabilir gerekçesiyle imha edilmeyecek.
Akkaş: Bekleniyordu
Soruşturmanın görevden alınan savcısı Muammer Akkaş kararla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Söylenecek bir şey yok beklenen bir sonuçtu. Vicdanlarda kapanmaz bu dosya. Çünkü milletin hakkı hukuk var. Beklediğim bir sonuçtu demek yanlış olur da... Ancak beklenen bir sonuçtu. Takipsizlik kararı verildiğinde bunu denetleyecek bir müessese kalmadı. Takipsizlik karalarında, yeni sisteme göre, Sulh Ceza Hakimine gidilir. Bu soruşturmanın mağduru devlet olduğu için itiraz edecek kimse de yok.”
“Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs”
25 Aralık soruşturması kapsamındaki 96 şüpheli “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek, üye olmak, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek, rüşvet vermek, almak, aracılık etmek, resmi belgede sahtecilik, ihaleye fesat karıştırmak, irtikap, imar kirliliğine neden olmak, pasaport kanununa muhalefet ve suçtan kaynaklanan mal varlığını aklama’ suçlamalarından soruşturuluyordu.
Hürriyet gazetesinin haberine göre, 141 sayfalık takipsizlik kararını veren İstanbul Cumhuriyet Savcıları İsmail Uçar, İrfan Fidan ve Fuzuli Aydoğan şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye Cumhuriyet Başbakanı’nın örgüt lideri olarak gösterilmesi ve ‘Dönemin Başbakanı’ ibaresi kullanmak suretiyle, fezleke düzenlenmesi, soruşturmayı hazırlayanların hukuki bir soruşturma görünümü altında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ettiklerini ortaya koymaktadır.”
“Yargılama usulleri saptırılarak, ihlal edilerek, görmezden gelinerek, kişi ve olaylara özel uygulamalara konu edilerek ‘Hukuk Devleti’ ilkesi korunamaz. Hukukun evrensel ilke ve esaslarının içi boşaltılmadan, maddi hakikatın üstü örtülmeden, ‘herkes için adalet’ anlayışına dayalı eşit, süratli ve dürüst yargılama yapmak hukuk devletinin en temel vazifesidir.”
“Hukuk kurallarına, baştan soruşturmayı yapan hakim ve savcıların sıkı bir şekilde riayet etmesi gerekmektedir. İnsanların adalet limanından başka sığınacakları bir liman yoktur. Bu husus yargıya olan güvenin tesis edilmesi açısından önemlidir.“
İki ihale soruşturulacak
Takipsizlik kararında, iki dosya için inceleme kararı çıktı.
Savcılar dinlemeler ve takipler usulsüz yapılsa da, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması için Mecidiyeköy-Mahmutbey Metrosu ihalesi ile Çanakkale-Ezine Yolu ihalesiyle ilgili soruşturmaya devam kararı aldı.
Kararda “pusu” vurgusu
Takipsizlik kararında şu noktalar yer aldı:
* Tüm fiziki teknik takip ve iletişimin tespiti ve kayda alınmasına dair kararların görevsiz mahkemelerce verildiği,
* Yaklaşık 1,5 yıllık soruşturma sürecinde yetkili üç hakim bulunmasına rağmen Hakim Osman Burhanettin Toprak’ın ve Yakup Kaya’nın nöbetlerinde dahi kararların hakim Süleyman Karaçöl tarafından verildiği,
* Hakimlerden Bekir Altun’un nöbetine riayet edilmeyerek kararların sürekli Süleyman Karaçöl ve Menekşe Uyar’dan alındığı,
* Kamu imkanlarını kullanan soruşturma görevlilerinin kişilere pusu kurma hak ve görevlerinin olmadığı,
* Suç işleme ihtimaline karşı tespit kararı alınarak 2-3 yıl gibi sürelerle dinleme yapılmaması gerektiği,
* Hal böyleyken dosyada bulunan bir çok şüphelinin ne sebeple dinlemeye başlandığının anlaşılamadığı,
* Üçüncü kişi sıfatıyla yasal olmayan bir şekilde iletişimleri tespit edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Binali Yıldırım, Ömer Çelik ve Muammer Güler haklarında hiçbir dinleme kararı olmaksızın uzun süre dinlemeler yapıldığı,
* Bilal Erdoğan ve Berat Albayrak hakkında dinlenmelerine ilişkin hakim kararı bulunmadığı halde, diğer şüphelilerle yaptıkları iletişimin aylarca tespit edildiği… (AS)